GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:62
Tarih:27.02.2020

AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi'yle ilgili görüşlerimi ifade etmek üzere huzurunuzdayım.

Sayın Bakan Ruhsar Pekcan, Piyasa Gözetimi, Denetimi ve Ürün Güvenliği Değerlendirme Kurulu toplantısında yaptığı konuşmada "Ürün güvenliğine ilişkin veriler, aylık periyotlar hâlinde paylaşılmalı." demiş ve şöyle devam etmiş: "Ürün güvenliği, günlük hayatta hepimizi ilgilendiren bir konu. Her birimiz bir fert olarak, bir anne olarak, bir baba olarak bu ürünleri kullanıyoruz, çocuklarımıza alıyoruz. Ürünlerin tehlike arz etmemesi, ilgili standartlara uygun üretilmesi bizler için son derece önemli. Vatandaşlarımızı bu risklere karşı korumak kamu otoriteleri olarak bizim en önemli görevlerimizden." diyor Sayın Bakan. Ben de kendisini gerçekten de destekliyorum, çok doğru söylemiş.

Şimdi benim Hükûmete bir önerim var: Sayın Bakanı Millî Savunma Bakanlığına atasınlar, Sayın Millî Savunma Bakanı daha üst bir göreve atanabilir, mesela bir Cumhurbaşkanı yardımcısı yapılabilir. Böylelikle, ülkede iki Genelkurmay Başkanı varlığından bir kurtulmuş oluruz. Ayrıca Sayın Pekcan, gayet desteklediğim, güvenlik projeleriyle ilgili önerilerini ülke güvenliğine de uygulayabilir. Böylelikle, ülkemizin sorun olan ülke güvenliği problemini daha iyi bir hâle getirmiş oluruz. Ayrıca Avrupa ülkelerinde; Almanya'da, Fransa'da, İtalya'da, İspanya'da, Hollanda'da ve İngiltere'de savunma bakanları kadın. Bunlar Avrupa ekonomisinin en üst seviyelerdeki ülkeleri, en azından, böylelikle biz de bunların arasına katılırız.

Şimdi, değerli milletvekilleri, ürün güvenliği önemli elbette; ben bir doktorum, önemsiyorum ama bu şöyle bir şey: Acilde bekleyen hastaya kan lazım, sivilce kremi değil. Memleket yanıyor değerli arkadaşlarım; ne barış kaldı ülkede ne ülkenin birliği ne beraberliği. Şimdi, memleketin dengelerinin çivisi çıktı desek yanlış bir şey söylemiş olmayız. Buraya getirdiğimiz, milletimizin sorunlarını çözmeye yönelik tüm tekliflerimize kapalısınız; sizin önerileriniz ürün güvenliği... Küçümsemiyorum, bu konuda da söylenecek çok şey var ama akıl sağlığımızın güvenliği için öncelikle ülke güvenliğinden devam edeceğim konuşmamı yapmaya.

Şimdi, geçen hafta Meclis yasama faaliyetlerine ara verdikten sonra gündemimize bakın: Bir Albayımız Okan Altınay, 2 binbaşımız, 1 de askerimiz Libya'da şehit oldu ve cenazeleri sessiz sedasız kaldırıldı. Kendilerine Allah'tan rahmet diliyorum.

Birkaç tane daha hadiseden bahsettikten sonra tekrar bu konuya geri döneceğim. Söz etmem gereken "birkaç tane"den biri olan bir olay daha var; bu da skandal büyükelçi ataması. Viyana'da asırlardır dünyaya gücüyle nam salmış, kudreti kendisinden malum büyük Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil etmek üzere ataması yapılan bir kişi bu kişi. Bırakın bir cinayeti işleyip işlemediğini, bir kişi hakkında bunun konuşulması bile bu mevkiye atanması için bir engel. Bırakın bütün bunları, cinayet mevzusunu da bir kenara bırakın, Ermeni soykırımı savunuculuğu yapmış yahu! Hiç mi vicdanınız yok, hiç mi görmüyorsunuz? Anladık, siz bu zamana kadar olan bütün bu hadiselerden sonra "Nasıl olsa milliyetçi oylar gümbürtüye gitti. Bir bomba koyalım memleketin ortasına, onunla uğraşa dursun bunlar." diyorsunuz. Ama hiç de böyle değil. Övündüğümüz kurumlarımızdan Dışişlerimizin çok değerli diplomatları varken neden bu kişi atandı? Budur bunun sebebi bana göre. Ama başka ülkelerde yüz yılda bir görülen hadiseleri siz memleketin ortasına koyuyorsunuz. Ben bunu kötü yönetimlerin verilmiş bir kararı olarak algılamıyorum. Siz "bomba" deyin, "skandal" deyin, bu tür atamalarla oluşturulan anormal gündemlerle ülkemizi, buraları meşgul ederken siz; her kesimiyle yanmakta olan milletimizin söndüremediğiniz yangınının, her gün ekonomik sebeplerle olan intiharların, öldürülen kadınların, her gün başka memleketlerin iç savaşlarında verdiğimiz şehitlerin acılarının, Kızılaya, Varlık Fonuna kadar uzanan müdahalelerin, atanamayan gençlerin, EYT gibi, 3600 gibi verip de tutmadığınız sözlerin, doların keskin yükselişinin, Suriye'de yaşanan açmazın yani krizler ve demokratik olmayan uygulamalarla boğulan ve ülke dışında da itibarını kaybeden, Kıbrıs'ın bile arkasını döndüğü bir ülke hâline gelen, yalnız kalmış memleketimizin çözemediğimiz sorunlarını bunlarla örtemezsiniz. Acil bekleyen sorunları olan bir Türkiye yani tablo ve gelin bunları konuşalım. Ya da şöyle desem daha doğru olacak: Siz ne tür gündemler koyarsanız koyun önümüze biz bunları konuşmaya devam edeceğiz. 26 milyon yoksulu, 16 milyon açlık sınırında insanı olan memleketimin, bu güzel ülkemin sorunlarını onları temsil ederken konuşmaya devam edeceğiz.

İki gün evvel Erzurum'un İspir, Trabzon'un Araklı, Sürmene, Ardahan'ın Çıldır ilçelerinin Rus ve Ermeni işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü idi. Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nda savaşan bütün askerlerimizi saygıyla anıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

AYLİN CESUR (Devamla) - Biz burada milletimizin sorunlarını dile getirmeye devam edeceğiz. Askerlerimizin kutsal kanlarıyla kurulan bu topraklarda can veren şehitlerimiz için bunu yapacağız. O kanları dökerek laik, demokratik, anayasal hukuk devleti olan cumhuriyetimizin gerçek bekası için bunu yapacağız. Varlığımızın temel ilkesi Türkçülüğü yok sayıp milliyetçiliği ayaklar altına alanlardan ve cumhuriyetin değerlerine sahip çıkmayanlardan olmamak için bunu yapacağız. Ve uzak diyarlarda has vatanından birkaç şehidimiz var ya hani, işte onlar için biz burada milletimizin bizden istediğini yapmaya ve onların asıl problemlerini söylemeye devam edeceğiz, siz önümüze ne koyarsanız koyun.

Şu mübarek günde milletimizin ve sizin Regaip Kandili'nizi kutluyorum. İnsanlığa, memleketimize, burada olan bütün vatandaşlarımıza iyilik, hayırlar ve vicdan getirmesini temenni ediyorum.

Saygılarımla. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)