GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:62
Tarih:27.02.2020

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifinin bu maddesiyle, bir ürünün güvenli olup olmadığına ilişkin değerlendirme kriterleri düzenleniyor. Daha önce de tekrar ettiğimiz gibi, bu kanun teklifini, vatandaşın güvenli ve sağlıklı ürün kullanabilmesi açısından önemsiyor ve eksiklerine rağmen destekliyoruz.

Son günlerde, dünyanın baş sırasındaki gündemi corona virüsü. Virüs, Çin ve İran'ı doğrudan etkiledi. Dünya ticaretini tekeli altına alan Çin'i, hastalık kadar ekonomisini de vurdu ama sarsıntısı, ticaretini Çin'e endekslemiş olan ülkelerde -tabii Türkiye'de de- şimdiden hissedilmeye başlandı.

Vatandaşa kötü haber vermek istemiyoruz ama zamlar kapıda. "Zamlar kapıda." diyoruz çünkü biz, artık neredeyse ekonomisi Çin'e bağımlı bir ülkeyiz; a'dan z'ye kullandığımız bütün ürünlerde Çin damgası var. Son yıllarda, ihracat amacıyla yola çıkan iş adamlarımız, Çin'deki ucuz ürünleri keşfettikten sonra ithalat yapmayı tercih etmişlerdir. Bu tercih, dış ticaret açığımızın hızla artmasına neden olurken açığın kapatılması için alınan önlemler de işe yaramamıştır. Bu konuda, yerli ürünlerin, millî ürünlerin, tabii ki üzerinde ülkemizin adını taşıyan, gururlandığımız Türk malı ürünlerin dünyada dolaşımı bütün ümidimiz ama yüksek maliyet ve vergilerle uğraşmak yerine ithalata yönelen iş adamlarımıza da hak vermemek elde değil. Aklımıza gelen, gelmeyen her türlü ev gereci, elektronik malzeme, sınai malzeme, tıbbi malzeme, çelik ürün, her türlü makinenin aksam ve parçalarını alıyoruz ama kanserojen olduğunu bile bile oyuncağı da kırtasiye malzemelerini de kıyafeti de ayakkabılarımızı da Çin'den alıyoruz.

Corona virüsüyle birlikte Çin'de üretim durdu. Çin'in dünyaya ihracatı, bizim de ithalatımız sınırlandı. Doğal olarak ticari yaşam kaynağımız hâline gelen Çin'den bir süre mal alamayacağız. Bu demektir ki yakında tedarik sıkıntısı sonucu birçok ürün zamlanacak.

Elektronik Cihazlar İmalatçıları Derneği Başkanı bir açıklama yaptı: "Çin'den ithalat devam ediyor ancak üretim düştüğü için ithalat da sınırlı. Çin'de yeniden çalışmaya başlayan fabrikalar kapasitelerinin ancak yüzde 40'ını kullanabiliyor. Biz de ürünleri yüksek maliyetlerle temin etmek zorunda kalıyoruz. Böyle giderse tüm elektronik cihazlarda iki üç ay içerisinde döviz bazında yüzde 10, yüzde 20 bandında bir zam gelecek."

Yine, bugün Tüm Kuruyemiş Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜKSİAD) Başkanı bir açıklama yaptı: "Çin'den yıllık 80 bin ton ithal edilen siyah ay çekirdeğinin fiyatı yüzde 5 arttı. İthalatta yaşanan yüzde 5'lik fiyat artışı henüz vatandaşa yansımadı ama biriken zamlar mart veya nisanda döviz bazında yüzde 15 şeklinde kendini gösterecek." Tamam, Çin'den gelen siyah ay çekirdeğini yemezsek yüzde 15'lik zamdan etkilenmeyiz ama vatandaşlarımıza buradan seslenmek istiyorum: En azından bu sezon Çin'den gelen siyah ay çekirdeğini tüketmeyelim. Hem dış ticaretimiz etkilenmesin hem de zaten zor durumda bulunan kendi yerli ve millî çiftçilerimiz sebeplensin, faydalansın. Bir sefer de olsa bizim çekirdeğimizin tadına bakın; Elbistan'ın, Aksaray'ın, Denizli Tavas, Çal, Baklan ve Çivril'in ay çekirdeğini tüketelim.

Tabii, "Çin'den ithal ediyoruz." bahanesiyle kim bilir nelere zam gelecek? Fırsatçılara gün doğabilir. Tabii ki ekonomiyi yönetemeyenlerin de özellikle damat beyin de "Ekonomimiz iyi gidiyordu, dış etmenler hesaplarımızı bozdu, Çin'deki durum falan filan..." diye bahanesi bulundu diyebiliriz.

Hazır fırsatçılardan söz açılmışken virüsten korunma maskesi karaborsaya düştü. Steril maske pazarının yüzde 70'ine sahip olan Çin, diğer ülkelere sattığı malzemeleri geri alma derdine düştü. Şu anda ülkemizde standartlara uygun üretim yapan 5 firma 3 vardiya hâlinde üretime devam ediyor ama yurt dışından gelen talepleri karşılamak bir yana -tekrar- kendi ülkemizin ihtiyacını bile karşılamaya yeterli hâlde değiliz. Tehlike ortaya çıkana kadar ülkemizde yıllık üretim 150 milyon maske civarındaydı. Sadece Almanya'nın yeni talebi 100 milyon adet maske, Çin'in talebi ise 200 milyon adet maske. Eczanelerde maske yok, ecza depolarında bile yok; ecza depolarında olması gereken maskeler internet üzerinden satışta. Bağışıklık sisteminin düşük olması nedeniyle bu maskeyi kullanmak zorunda olan binlerce hasta vatandaşımız, ileri yaşta olan, kronik hastalıkları olan vatandaşımız var ama maske bulmak zor; vatandaş bulursa da yüzde 300-500 oranında yapılan fahiş zamlı fiyatlarla almak zorunda. Ayrıca, standartlara uygun olmayan maskeler sanki "corona virüsü önleyici" gibi piyasada satılabiliyor; bunları kullanmak ile koca ninemizin yazmasını, dedemizin eski dokuma bez mendilini, daha eski tabirle yağlığını ağzımıza kapatmak arasında korunma anlamında hiçbir fark yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Tamamlayabilir miyim Başkanım?

BAŞKAN - Toparlayın, buyurun.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Şimdi, ortaya çıkan bu durumu, görüştüğümüz kanun teklifinin 5'inci maddesi üzerine değerlendirelim. Evet, ortada satışa sunulan bir ürün var. Üretici veya dağıtıcı tarafından piyasaya sürülen, insan sağlığı ve güvenliğiyle ilgili hükümlere uygun ürün, aksi ispat edilene kadar güvenli kabul edilir. Aksi ispat edilene kadar ne kadar süre geçer, bu süre zarfında fırsatçılar ne kadar rant sağlar; hepsi muamma. Yani demem o ki vatandaşın kullandığı ürünün güvenli olması kadar, ürünün satıcısının da güvenilir olması ihtiyacı var.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)