| Konu: | Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 62 |
| Tarih: | 27.02.2020 |
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 173 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 6'ncı maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, teklifin 6'ncı maddesinin (5)'inci fıkrasında, ürünün sebep olduğu zarar nedeniyle ödenecek maddi ve manevi tazminat miktarının belirlenmesinde Borçlar Kanunu'nun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir fakat uluslararası ticaret sözleşmeleri uluslararası tahkim müesseselerine de tabiidir. Bu sebeple bu tür özel hukuk ilişkilerinde...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Efendim, bu Meclisin saati de bozulmuş Başkan, tersten başlıyor orada.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) - Bittiyse devam edebilir miyim Mahmut Bey?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Mahmut Bey, ileriye doğru gidiyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yeni düzeldi, bak.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) - Arkadaşlar, devam edebilir miyim? Lütfen...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Özür dilerim.
BAŞKAN - Buyurun, siz hitap edin.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) - Bu sebeple bu tür özel hukuk ilişkilerinde ulusal ve uluslararası tahkim müesseselerine de başvurulduğu görülmektedir. Mevzuatımızda da tahkim kurumu Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda ve Milletlerarası Tahkim Kanunu'nda düzenlenmiştir. Bu kapsamda, Türk Borçlar Kanunu'na ek olarak bahsi geçen iki kanuna da atıfta bulunmak gerekir.
Değerli milletvekilleri, on sekiz yıllık AK PARTİ iktidarında milletimiz büyük bir sosyal çöküntü içine girmiştir. Bu iktidar döneminde boşanan, intihar eden, depresyon sorunu yaşayan, uyuşturucu kullanan ve suç işleyen bireylerin sayıları katlanarak artmaktadır. Geçim sıkıntısı, işsizlik, kötü çalışma koşulları ve günlük yaşamın zorluklarından kaynaklanan stres, derinleşen toplumsal çöküntünün başlıca sebeplerindendir. Vatandaşlarımız ağırlaşan siyasi, toplumsal ve kültürel baskılar altında ezilmektedir. Sürekli gerilim ortamı insanların birbirine, kurumlara ve devlete olan güvenini sarsmıştır. AK PARTİ'nin yaydığı çıkarcı ve maddiyatçı zihniyet toplumun ahlaki ve siyasi değerlerini aşındırmıştır. Toplumsal çöküntünün en önemli kaynakları yoksulluk, dışlanma ve güvence eksikliğidir. AK PARTİ iktidarları, hukuku, eğitim sistemini altüst etmiş, işsizlik sorununu derinleştirmiş ve sosyal güvenlik sistemini bozmuştur. Yoksul vatandaşlar, hayırseverlerin insafına ve oy avcılığı amacıyla yapılan siyasi yardımlara mahkûm edilmiştir. Ülkede özellikle hukuk endişe verici noktadadır. Nelerin suç sayıldığının ceza kanunlarındaki tarifiyle uzaktan yakından ilgisi kalmamıştır. Toplumsal önemi haiz davalarda yaşanan hukuksuzluklar ve yürütmenin yargıya doğrudan müdahalesi anlamına gelecek uygulamalar kabul edilemez boyutlara ulaşmıştır. HSK, mevcut yapısıyla tamamen siyasallaşmış ve yürütmenin talimat niteliğindeki açıklamalarını görev addederek bağımsız yargıçlar üzerinde bir baskı mercisi hâline gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin en ağır yargı krizini yaşamaktadır. Mahkemeler verdikleri kararlar sonrasında dağıtılmakta, karar veren yargıçlar hakkında, henüz imzalarının mürekkebi dahi kurumadan soruşturmalar açılmakta, yargıç bağımsızlığı ilkesi her geçen gün yeni bir örnekle ihlal edilmektedir. Bugün, Yüksek Mahkeme ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmaması olağan hâle gelmiştir. Yani anlayacağınız, hukuka ve yargıya güven sıfırlanmıştır.
Ödüllendirme-cezalandırma, terfi-tenzil mekanizmalarına yandaşlık ve yine keyfîlik hâkimdir. Ayırma, kayırma ve buyurma hâkim tarz hâline gelmiştir. Güvenilir ve halka yakın olmayan insanlar, hak etmedikleri güçlerle donatılmıştır. Daha da vahimi bu hâl normalleşmiştir. Siyasi aktörlerin kimi alenen kimi gizlice, statükonun sürmesi için elinden geleni yapmaktadır. Ayrıca AK PARTİ, kendi iktidarını sağlamlaştırmayı ve kalıcı hâle getirmeyi, toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçlarını çözme gayretiyle değil, yandaş üretip besleme ve kamplaştırma politikasıyla sağlama almaya çalışmaktadır. Cepheleşme mantığıyla işleyen iktidar, kendisini her eleştirene ya "terörist" ya "FETÖ'cü" ya da "dış mihrakların adamı" yaftasını vurarak Silivri'nin yolunu göstermektedir.
Değerli milletvekilleri "Yeni sistemde kriz olmayacak." denilmişti. "Hızlı karar alınacağı için hiçbir aksama yaşanmayacak, Türkiye uçacak." demişlerdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) - Bütün kararları bir kişinin aldığı, Meclisin devre dışı bırakıldığı, yargının tek bir kişiye bağlandığı bu sistemi "Türkiye'nin bekasının teminatı" diye anlattılar. Peki, sonuç ne oldu? Ne yazık ki sonuç tam tersi oldu. Biz "Bu sistemle ülke yönetilemez." demiştik, maalesef, üzülerek haklı çıktığımızı görüyoruz; bu gidişle haklı çıkmaya da devam edeceğiz çünkü görünen köy kılavuz istemez.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin birçok alanda tamire ihtiyacı var; her şeyden önce, millet adına denetlenebilir bir yönetime ihtiyacımız var, hürriyete ve adalete ihtiyacımız var, hukuk ve demokrasiye ihtiyacımız var. Bugün yaşadığımız diplomatik ve ekonomik sorunların en önemli sebebi, bu değerlerden uzaklaşmış olmamızdır.
Bu duygu ve düşüncelerle Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)