GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:40
Tarih:14.12.2012

MHP GRUBU ADINA ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nun, GAP, DAP, KOP ve DOKAP başkanlıklarının bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bunun yanı sıra, bugün mübarek cuma; hepimizin ve milletimizin cuması mübarek olsun.

Değerli milletvekilleri, bunlardan önce, Kalkınma Bakanlığımızın GAP projesine bir göz atıp, o konuda gerekli eleştirileri ya da takdirlerimizi sunmak üzere bir inceleme yapmak için GAP'ın Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının sitesine baktım. Aralık 2010 -yani sayın bakan da bunu duysun- 2011 yok. Şimdi, bu nasıl bir anlayıştır, inanamadım. Yani bu kadar ciddiyetsiz bir yaklaşım olabilir mi? Bir idare başkanlığı -2011'de bir milletvekili çıkacak kürsüye bunları konuşacak- 2011'deki faaliyetlerini milletle niye paylaşmaz?

Tabii, herhangi bir faaliyet olmadığına inanamadık. Ondan sonra, döndük, değerli bakanımızın, acaba bir faaliyet var da biz mi kaçırmışız diye komisyon tutanaklarındaki konuşmalarına baktık, yine bir şey yok. Derken acaba sayın bakanımız bir kitapçık dağıtmış, burada, yani inşallahtan, maşallahtan başka, bu Güneydoğu Anadolu Projesi'nde alınmış ne mesafe var, sulama kanallarında ne mesafe alınmış diye merak ettik, baktık; geçen yıl söylenen, bu kürsüden bizim söylediğimiz, 200 binden 300 bine çıkması. Yani ne demiş sayın bakan? "Evvelki hükûmetler döneminde 200 bin yapıldı, son on yılda da buna 100 bin eklendi." Bu 100 bini kim eklemiş? Yine, 57'nci Hükûmet döneminde yapılan ihale çalışmalarıyla 57'nci Hükûmet tarafından eklenmiş çalışmalardır. Yani, bu Hükûmetin eklediği hiçbir şey yok, 300 bini 301 bin yapamamış ve mali yılı bütçe sunuş konuşmasında da sayın bakanın hiçbir şey yok.

Derken geçmiş milletvekillerimiz acaba ne söylemişler diye bir inceleme yaptığımda -tesadüf, gerçekten tesadüf- ağabeyim, benden önceki dönem milletvekilimiz Sayın Süleyman Turan Çirkin'in 2007 yılında yaptığı bir konuşma var, o konuşma da burada duruyor ve onun üzerine bir şey eklenmemiş. Aslında, İç Tüzük müsait olsa ben geçen yıl yaptığım konuşmayı bu yılki konuşma varsayıp, buraya getirip bırakıp, tekrar geri yerime otursam yeridir. Böyle bir ciddiyet olmaz yani biraz sonra umarım sayın bakan cevap verecektir.

KOP? Yani, şimdi, KOP'a bakıyoruz, geçen yıl da söyledim, bu yıl da değişen bir şey yok. 510 bin hektar Konya Ovası'nda şu anda sulanabilir arazi var. Şimdi, bizim Konyalı vatandaşımız, yarın bir gün bu proje bitince, Konya Ovası abat olacak, suya doyacak sanıyor. Hâlbuki, KOP'un kapasitesi şu anda sulanabilir arazinin dahi yüzde 10'u. Bu, KOP'un tamamı bu. Ve bütün çalışmalarda da gerek KOP'ta gerek diğerlerinde ortada bir kaynak yok. Ve KOP'ta su yetersizliğinden bahsediliyor yani bu su yetersizse bu KOP'u ne amaçla yaptınız? Bu bir tren projesi değil, demir yolu projesi değil, bu bir kara yolu projesi değil; bu bir sulama projesi. Sayın bakan bundan bahsediyor eğer yanlış okumadıysam.

Değerli arkadaşlar, aynı zamanda DOKAP diye bir proje var, orada da maalesef bir şey yok; DAP diye bir proje var, orada da bir şey yok. Bu bölgelerin kapsadığı vatandaşlarımız, kesinlikle bölge iktidar milletvekillerinin gidip bu projeleri kendilerine takdiminde bunlara ümit bağlamasınlar ve bundan dolayı da illerinin, memleketlerinin üç beş sene sonra bir cennet hâline geleceğini kesinlikle sanmasınlar.

Bir de bunun yanı sıra, bu bölgelerin ayrı sorunlar var. Yani, bilhassa GAP bölgesi, GAP'ın Şanlıurfa, Mardin, Gaziantep, Kilis, Şırnak bölgeleri, sınır vilayetleri?

ALİM IŞIK (Kütahya) - Suriye meselesi nasıl etkiledi bu GAP'ı?

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Sınır vilayetleri olmasından mütevellit Suriye'yle ilgili ilişkilerde yaşadığı sıkıntılar var, bunlardan dolayı uğradıkları ekonomik çöküntü var ve aynı zamanda zirai anlamda da zorlukları var.

Bir kere bu bölgeler -aynı zamanda benim ilim Hatay'da- ana temeli pamuk olan bir ziraat biçimiyle geçinmektedir yani pamuk bu bölgelerde zirai ekonominin motorudur. Şimdi, Sayın Tarım Bakanımız? Bu onun konusu aslında ama Kalkınma Bakanımızın da bari, bu kalkınmama noktasında bu işleri yapamadığından, hiç olmazsa Tarım Bakanımıza, Maliye Bakanımıza gidip pamukla ve diğer ürünlerle ilgili destekleme istemesi gerekiyor. Bari bu şekilde kalkındıralım, olmaz mı? Yani 56 ilde buğday desteklenmesi ödenmiyor, bu bölgeler ağırlıklı. Niçin? Yolsuzluk var. Yolsuzluk olanı bulmak devletin görevi, yolsuzluk yapanı bulmak devletin görevi ama yolsuzluk yapmayanı da beraber cezalandırmak herhâlde devletin vicdanına da milletin vicdanına da sığmasa gerekir.

Bunun yanı sıra, Sayın Tarım Bakanımız kendi sunumunda ifade ediyor, dalga geçiyor: 2002'de pamuk üretiminin yaklaşık 1 milyon ton yani 988 bin ton olduğunu, bir miktar ihracat yapıldığını ve aynı zamanda da 4,5 milyar dolar tarıma dayalı tekstil sanayinin pamuğa dayalı ihracat yaptığını, ancak günümüz tarihinde yani 2012'de bu rakamın yine 1 milyon ton olduğunu ama tekstil ihracatımızın 11,5 milyar dolar olduğunu ifade ediyor. Bakın, şimdi, para tekstilciye gitmiş çiftçiyi bununla avutuyor. Böyle bir mantık olur mu? Böyle bir insafsızlık olur mu? Bizi aptal mı sanıyor? Peki, 1 milyon ton pamuk, 1 milyon tonda kalmışsa bu tekstilci, bu ihracat rakamını 4,5 milyar dolardan 11,5 milyar dolara ne ile çıkarıyor? Bunun ham maddesi nereden geliyor; pamuk nereden geliyor, iplik nereden geliyor, kumaş nereden geliyor? Çin'den, ithalat yapıyor. Yani benim çiftçim bunu ekemiyor, mecburiyetten dolayı bir miktar ekiyor çünkü bizim ovada, Amik Ovası'nda yaşayanlar bilir, pamuk ekmeyen kredi bulamaz. Zirai ekonominin motoru pamuktur, bunu bırakamaz. Çiftçi zarar ediyor, fabrikacı zarar ediyor, küspeci zarar ediyor, hepsi zarar ediyor ama tekstilci kazanıyor; olur. Vallahi bizde fabrika açacak para yok, kumaş fabrikası açacak para yok, iplik fabrikası açacak para yok, bunu alıp ihraç edecek para da yok, böyle bir yapımız da yok. Yani, Tarım Bakanı herhâlde tekstilden sorumlu devlet bakanı olsa ancak bu kadar faydalı olurdu.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu projeler hakkında pek bir şey söyleyemiyorum çünkü ortada bir şey yok. Ancak, yine, gerek sayın bakan gerek Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli sözcüleri bizden sonra bu kürsüye çıkıyor, bölgeden kendilerinin destek aldığını, bölge halkının bilhassa Güneydoğu Anadolu halkının kendilerine inandığını, oraya refah götürdüklerini ve bu sebeple de bize inanmadığını, hatta zaman zaman daha da ileri giderek Milliyetçi Hareket Partisinin orada tabela partisi olduğunu ifade ediyorlar.

Şimdi, bakın, Milliyetçi Hareket Partisi, geçmişte oralardan milletvekili çıkarmış, inşallah yarın da oralarla kucaklaşacak bir siyasi partidir. Dün, bu bölgenin, Güneydoğu Anadolu'nun milletvekilleri, bölge milletvekilleri, Sayın Başbakanla bir kriz toplantısı yaptılar. Bu toplantının ana konusu, ana dilde savunma ve dokunulmazlıktı. Ben isterdim ki Adalet ve Kalkınma Partisinin bölge milletvekillerinin şu konularda konuşmasını: Güneydoğu halkının makûs talihini yenmenin, onları ekonomik açıdan refaha götürmenin yollarını konuşmalarını, bunları paylaşmalarını isterdim. Ama, tam tersi, gelip meseleyi bu noktalara, sanki, bilerek isteyerek o bölgelerde bir şey yapamamanın ezikliğiyle bunu gündeme getiriyorlar.

Adalet ve Kalkınma Partisinde "Ana dilde eğitim haktır." diyen Diyarbakır milletvekili var. Kime güvenerek? Sayın Bülent Arınç'a güvenerek. Sayın Bülent Arınç geçen yıl bu kürsüde "Ana dilde eğitim haktır ve vereceğiz." dedi. Bunu hep birlikte izledik. Ama aynı Sayın Bülent Arınç, bir müddet sonra, CNN Türk'te yayınlanan "Ne Oluyor?" programına katılarak bakın ne diyor: "Kürtçe ana dilde eğitimin önünde anayasal engel var." Yetmiyor. "İkincisi: Anayasal bir engel olmasa Kürtçe bir eğitimin kaliteli bir eğitim olabileceğine inanıyor musunuz?" Güneydoğu halkı bunu duysun. "Bir medeniyet dili midir Kürtçe? Böyle ana dilde eğitimi düşünmüyoruz. Ana dilde eğitimin Türkçe olması hem beraberlik sağlıyor hem Türkçe bir medeniyet dilidir."

Değerli arkadaşlar, biz, Kürt kökenli vatandaşlarımızın dillerine "Medeniyet dili değildir." demiyoruz. Biz, sadece ve sadece, dilde birliği sağlamazsak millette birliği sağlamamanın gerekçelerini ortaya koyuyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi elbet bir gün o bölgeye gidecek, oradaki insanlarımızla samimice, dürüstçe konuşacak. Elbet bir gün Milliyetçi Hareket Partisine bu iktidar nasip olacak. Oradaki insanımıza gidip "Gel ...(x)" diyeceğiz, "Gel ...(xx)" diyeceğiz; onların meselelerini paylaşacağız; onların türkülerini birlikte okuyacağız ama onları kandırmayacağız. Delikanlı gibi, terörle mücadele edeceğiz.

PERVİN BULDAN (Iğdır) - "Ana dilde eğitimi kabul etmiyoruz." diyorsunuz, "Birlikte şarkı türkü söyleyeceğiz?" Bu ne çelişki Sayın Hatip?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Eğitim başka, şarkı türkü başka?

PERVİN BULDAN (Iğdır) - Olur mu? Eğitim, ana dilde eğitim önemli.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Anlatayım ben sana farkını.

PERVİN BULDAN (Iğdır) - Ana dilde eğitim olmadan şarkı türküyü nasıl söyleyeceksiniz?

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Biz fikirlerimizden taviz vermeyeceğiz. Biz, milletimizin birliği için, hiçbir şekilde oy avcılığı yapmayacağız. Biz delikanlı gibi siyaset yapacağız.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çirkin.

(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

(xx) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.