| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 65 |
| Tarih: | 05.03.2020 |
HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mültecilerin yaşadığı hak ihlallerinin araştırılması için grubumuzun verdiği araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 27 Şubattan bu yana yaklaşık bir haftadır, tüm dünyanın gözü önünde bir insanlık dramı yaşanıyor, bir mültecilik dramı yaşanıyor. Aslında AKP, mültecileri, Suriye'de yürüttüğü siyasetin bir enstrümanı durumuna getirdi, ABD'de diplomatik ve siyasi destek bulmak için şantaj aracına dönüştürdü; ne zaman bir kriz yaşansa -yani dokuz yıldır aslında benzer bir siyaseti izliyor- dönüp Avrupa'ya "Bak, kapıları açarım, mültecileri üstünüze salarım." dedi. Aslında bu söylemle, bütün dünyaya da mültecilerin korkulacak insanlar olduğu imajını verdi.
Aslında 2011'den beri mülteciler Suriye savaşının bir parçası hâline getirildi. Savaş ilk başladığında, rejime karşı, rejimi zayıflatmak için neredeyse insanların evini terk etmesi ve göç etmesi sağlandı. Dolayısıyla bu politikanın bir sonucu olarak 4 milyon insan evini, yerini yurdunu terk ederek ülkemize geldi.
Bakın, biz buradan mülteci diyoruz ama aslında hükûmet onları mülteci statüsünde de kabul etmiyor, onun hukuki koşullarını da maalesef yerine getirmiyor. Önceleri "Ensar ve Muhacir kardeşliği" hamaseti yapıldı bolca, daha sonra da boğazlarından geçen bir lokmanın hesabı yapıldı. Mülteciler ağır sömürü koşullarına maruz bırakıldılar. Özellikle mülteci kadın ve çocuklar her türlü istismara, insanlık dışı muameleye maruz bırakıldı. IŞİD'in köle pazarlarından kaçıp buralara gelen kadınlar kamplarda benzer bir muameleyle karşılaştılar. İnternet üzerinden, telefonlardan kadınlar alınıp satıldı ve pazarlandı. Bu çok aleni bir şekilde yapıldı maalesef. Yine, Suriyeli mültecilerin kaldığı kamplar hak ihlalleriyle günlerce gündeme geldi, biz de defalarca burada bunu ifade ettik ama maalesef her zaman kamuoyundan gizlendi, üstü örtülmeye çalışıldı. Suriyelilerle ilgili akıl almaz hikâyeler uyduruldu. Yine ırkçılık ve nefret söylemi mülteciler üzerinden yeniden üretildi; evleri yıkıldı, sokak ortasında linç edildiler ve taşlandılar. Bakın, bu ötekileştirici ve nefret söyleminin bir sonucu olarak 9 yaşında bir çocuk olan Vail El Suud intihar etti. Aslında bu intiharın kendisi mültecilerle ilgili sözün bittiği yer idi. Hem mültecilerin dokuz yıldır yaşadığı trajediden hem de bugün yaşanan insanlık krizinden elbette ki sizler de sorumlusunuz. Suriye'de iç savaşı derinleştirdiniz hegemonya kurmak için. Yine oradaki savaşı derinleştirmenin bir biçimi olarak da envaiçeşit cihadist örgütü eğittiniz, donattınız.
Bakın, BM Suriye Bağımsız Soruşturma Komisyonu tarafından hazırlanan ve bu hafta yayınlanan rapor da Türkiye'ye bağlı grupların Kuzey Suriye ve Afrin'de savaş suçları işlediğini, bu grupların Türkiye güdümünde olduğunu dolayısıyla bu suçlardan Türkiye'nin de sorumlu olduğunu açık bir biçimde ifade ediyor.
Yeni Osmanlıcılık hayalleri ve Kürt karşıtlığı Suriye'deki politikanızın asıl nedenidir, yoksa bu ülkenin bir beka sorunu yoktur. Ülkenin beka sorunu da Suriye'den geçmiyor, asla da böyle bir gerçeklik söz konusu değildir. Evet, sizin iktidarda kalma ve iktidarınızı sürdürmek için bir sorununuz vardır. Bunun için bir savaşa ihtiyaç duyuyorsunuz, savaşı onun için kutsuyorsunuz ve derinleştiriyorsunuz. Ama maalesef bunun bedelini halklar, kadınlar, yoksullar ve mülteciler yaşamak zorunda kaldı.
Bakın bir haftadır canlı yayınlara, göstere göstere insan kaçaklığı yapılıyor ve bu teşvik ediliyor. Bu, utanç verici bir tablo. Toto, Loto oynar gibi her gün "Kaç kişi sınırı geçti?" diye elinizi ovuşturarak hesaplar yapıyorsunuz, canlı yayınlara çıkarak bu rakamları insanlara sanki moral vermesi gereken bir şeymiş gibi sunuyorsunuz. Mültecileri de kandırıyorsunuz "Sınırlar açık." diyorsunuz ama siz de biliyorsunuz ki aslında o sınırlar açık değil. Aslında siz "Avrupa'ya gidiliyor." derken insanları Araf'a gönderiyorsunuz. Şu an mülteciler Araf'ta, aç susuz ve üşür durumda.
Yine, değerli arkadaşlar, tabii ki bu mülteciler konusunda, Avrupa, Yunanistan, Bulgaristan başta olmak üzere, bütün dünya ikiyüzlü bir tutum içerisinde. Alan Kurdi üzerinden vicdanını temizleyenler, bir gün binlerce Alan Kurdi'nin benzer bir durumu yaşama riskini izliyor, sesiz kalıyor bu duruma. Kimse kimseye insanlık dersi vermesin çünkü hepiniz aynı durumdasınız. Elinizi Suriye'den ve bu insanların hayatından çekin, halklar kendi yaralarını sarmayı elbette bilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Vicdan ve ahlaktan bahsediyorsunuz, en azından dayanışmaya giden STK'lerin demokratik kitle örgütlerini engellemeyin, gerçekleri halkla paylaşan gazetecileri gözaltına almaktan vazgeçin.
Burada esas çağrımız demokratik kamuoyuna, Türkiye, Avrupa ve dünya halklarınadır. Devletlerin korkular üzerine inşa ettiği sınırlardan bir kez daha trajediler, ölümler ve dramlar yaşanıyor. Buna "Dur." demek, hükûmetleri ölüm değil yaşam politikasına çekmek bizim mücadelemize bağlıdır. Bugün bu mücadeleyi, kardeşliği yükseltmenin yani insanlığa sahip çıkmanın zamanıdır. Umuyor ve diliyoruz ki bu Parlamento da üzerine düşen görevi yerine getirir ve bu önergeye "evet" oyu verir, mültecilerin yaşadıklarını daha açık ve net bir şekilde kamuoyuyla hep birlikte paylaşmış oluruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)