GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:65
Tarih:05.03.2020

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü haftasındayız, gündem dışı yapamadığım konuşmamdan şimdi söz etmek istiyorum, o pek kapalı oturumumuz nedeniyle.

Başta Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel olmak üzere, cezaevindeki tüm kadın arkadaşlarımı selamlayarak söze başlamak isterim. (HDP sıralarından alkışlar)

Biz feminist kadınların bir sloganı var: "Geceleri de sokakları da meydanları da terk etmiyoruz." diyoruz. Bu sözler, sokaklardaki, evlerin dışındaki varlık mücadelemizin ve hak iddiamızın bir ifadesidir ama aynı zamanda bu söz şunu da söyler: "Sözümüzü duymazdan geldiniz, üzerini örttünüz ama buradayız ve nasıl bir dünya hayali kurduğumuzu yüksek sesle haykırıyoruz." Başta birkaç kadının bildiği bu slogan, bugün Türkiye'nin dört bir yanından milyonlarca kadının duygularını dile getiriyor. Şimdi, İstanbul Valiliğinin tam da 8 Mart haftasında getirdiği absürt toplantı ve gösteri yasağı, bu nedenle, kadınların tüm varlık mücadelesini hedef alıyor ve bakın, o yasaklama kararında diyor ki: "Şehitlerimizin ve gazilerimizin olduğu böylesi hassas bir dönemde toplumda infial uyandıracak gösteri yürüyüşü, imza toplama, bildiri dağıtma gibi etkinlikler 3 Mart'tan 10 Mart'a kadar yasak." Manidar değil mi tarihler? Ve şu da manidar değil mi: Siz o "hassas" dediğiniz günlerde bu Meclisi toplamadınız, toplanmadı bu Meclis ve şimdi kadınlardan bunu çıkarmaya çalışıyorsunuz.

Yasak kararları, savaş kararları, göçmenlerin hayatlarını pazarlık konusu yapan kararlar bizlere rağmen alınıyor. Savaşlardan, paradan, gizli anlaşmalardan konuşulmaya başlandığında nasıl da hızla kadınların gündemlerini siyasetin dışına itmeye yelteniyorsunuz. Bunlara rızamız yok. Biz tam da bu nedenle, tam da savaşları en ağır yaşayanlardan olduğumuz için, emeğimize her gün el konulduğu için, hayatlarımız hakkında konuşmayı erkekler her gün kendilerine hak gördüğü için bu düzeni değiştirmeye ve başka bir dünya kurmaya en yakın olanlarız. İşte, kadınların kurtuluş mücadelesi, tüm bunlardan özgürleşme tarihidir; o yüzden de bize dayatılan bu sınırları tanımayarak, uluslarötesi bir kadın dayanışmasını ve feminist mücadeleyi yaşatmalıyız.

Virginia Woolf'un sözleriyle anlatmak istiyorum: "Bir kadın olarak benim ülkem yoktur, bir kadın olarak bir ülke de istemiyorum; bir kadın olarak tüm dünya benim ülkemdir."

Savaşı ve erkekliği büyüterek sesimizi bastırmaya çalışsanız da "Emeğimiz bizimdir, bedenimiz bizimdir." demeye ve yüksek sesle "İnadına barış! İnadına barış!" demeye devam edeceğiz. 8 Martta sokaklara çıkacak kadınların önünde durmaktan vazgeçin. Siz üzerimizdeki baskıyı artırdıkça biz bulunduğumuz her yerde sesimizi yükseltmeye kararlıyız çünkü.

Bakın, bu ülkede bedelini ödeyerek âdeta yaşamını satın alıyor insanlar, gençler; bedelini ödeyemeyenler ise ya da zengin olmayanların çocukları ise askerde ölüyorlar. Ben vicdani reddi savunuyorum ve her türlü silahlanmaya, savaşa karşıyım. Peki, biz ne yapacağız savaş karşıtıysak? Ben savaşı onaylamak zorunda mıyım? Ama Cumhurbaşkanına bakarsanız, evet, onaylamayanlar hain olabiliyor. Ya da bakın bir İçişleri Bakanının sözlerine... Bugün sınırda TELE1 muhabiri, kendisine göçmenlerle ilgili sayıları teyit edemediği için bir soru yöneltiyor: "Sayıları bilemiyoruz. Sizin dediğinize göre 200 binin üstünde olması lazım ama 5 bin diyorlar." İçişleri Bakanının cevabı şöyle: "Siz kimsiniz? Nereden geldiniz?" Herhâlde "TELE1'den." diyor muhabir. "Kaç kişisiniz siz?" "1 kişiyim." diyor. "Bizim burada her yerde, her tarafta birimlerimiz var. Siz tabii, teyit edemezsiniz." Hadi, bu kısmına kadar bir kabalık diyelim. Arkasından "Siz ne zaman Türkiye'nin tarafında oldunuz ki?" Yani bu sözler, gerçekten ne bakanlara ne milletvekillerine ne cumhurbaşkanlarına ne normal bir insana yakışan sözler oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.

Evet, biz burada, erkeklerin özellikle, nasıl kavga çıkardığını ve hiçbirimiz için de kürsü dokunulmazlığının olmadığını iki gündür gözlemliyoruz. Peki, illa bir yasaklama olacaksa yasaklanması gereken bu kavga dövüş siyaseti iken neden kadınların yıllardır şenlikle, barışla yaptıkları güzel yürüyüşleri yasaklamaya kalkıyorsunuz? Hadi, bunu yasaklayın, buradaki dövüşleri yasaklayın. Bakın, biz burada, ben en azından kendi adıma bunu söyleyebilirim, kadın olarak şiddet gördüğümü düşünüyorum. Sürekli şu sıraların önündesiniz, sürekli bir -affedersiniz- horozlanma hâlinde birbirinizle erkeklik yarıştırıyorsunuz ve hakikaten bu, aslında dövüşmeyen insanlar için de o anda "şiddet" demek ve bunu ben asla kabul etmiyorum.

Ayrıca, Sayın Başkan, şunu da ifade etmek isterim, lütfen tamamlamama izin verin. Bu arada, bir ara verme işlemi oluyor ve bunu bütün Meclis Başkan Vekilleri yapıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Son sözümü söyleyebilir miyim?

BAŞKAN - Son sözünüzü alayım, merak ettim o kısmını.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bu, bir teamülse böyle bir teamülde bu ara verme işi, kavganın daha fazla büyümesine neden oluyor. Bu, bir tuzak gibi, her zaman bu böyle oluyor. Ara verildiği anda şöyle bir teamül oluyor bu o zaman: "Canlı yayın kapansın, sonra yiyin birbirinizi." teamülü. Böyle bir teamül olmaz olsun arkadaşlar, yapmayın bunu.

BAŞKAN - Ben başka türlü aşağıya gelemiyorum da o yüzden.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Sizin aşağı gelmeniz gerekmiyor ama orada bulunduğunuz görevde -bunu sadece sizin için söylemiyorum, bütün Meclis Başkan Vekilleri için söylüyorum- bir başka sorumluluğunuz da aynı zamanda herhâlde burada milletvekillerinin de stenograf arkadaşlarımızın da can güvenliğini sağlamak. Hepimize bir şey olabilir, birisi kalpten gidebilir ki bu Meclis bunları gördü tarihinde ama sonuçta şunu söylemek isterim: İşin hülasası, şiddetin beslendiği erkeklik, beter bir durumdur, Mecliste de sokaklarda da dışarıda da bu böyledir.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Ben yaşasın kadın dayanışması, yaşasın 8 Mart diyorum. (HDP sıralarından alkışlar)