GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:3
Birleşim:67
Tarih:11.03.2020

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; her 3 kadından 1'inin fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığı, 750 milyon kız çocuğunun daha reşit olmadan evlendirildiği, insan kaçakçılığı kurbanlarının yüzde 71'ini kadın ve kız çocuklarının teşkil ettiği bir dünyada kadına şiddetle mücadele konusunda iyimser bir tablo çizmek ne yazık ki hiç mümkün görünmüyor.

Dünya Sağlık Örgütü kadına yönelik şiddeti, cinsiyete dayanan, kadını inciten ve ona fiziksel, cinsel, psikolojik zarar veren, sosyal veya özel hayatta kadını baskı altına alan ve özgürlüklerini keyfî olarak kısıtlayan her türlü davranış olarak tanımlıyor. Dünya Sağlık Örgütü 2012 verilerine göre, dünya genelinde öldürülen her 2 kadından 1'i eşi veya ailesi tarafından öldürülürken bu oranın erkeklerde yirmide 1 olması çok acı bir gerçeği haykırıyor. Bu kadınlar ne yazık ki kadın oldukları için öldürülüyor. Evet, kadına şiddet, hayat döngüsü içinde, daha kız çocuğu dünyaya gelmeden, doğacak çocuğun cinsiyetiyle ilgili, kız çocuğu aleyhine bir tutum belirlemekle başlar; kız çocuklarının istismarı, erken evlendirilmesi, zorla evlendirilmesi, namus cinayetleri, eşinden şiddet ve psikolojik baskı görme, iş yerinde ve diğer kurumlarda cinsel ve psikolojik şiddete maruz kalma ve yaşlılık döneminde saldırıya uğrama, cinayete kurban gitme şeklinde, kadını hayatının her safhasında etkileyebilir.

Sayın milletvekilleri, kadına şiddetle mücadeleden bahis açıldığında bazen "Neden kadına şiddetle mücadele? Şiddetin her türlüsüne karşı olmalıyız." şeklinde itirazlarla karşılaşabiliyoruz. Halk sağlığı açısından bakıldığında bu itiraz, temelsiz bir itirazdır. Çünkü farklı şiddet türlerinin kişisel, sosyal, kültürel farklı risk faktörleri ve müdahale alanları vardır. Kadına şiddet önemli bir halk sağlığı sorunudur ve tanımlanmış risk faktörlerine yönelik etkili politikalar ve düzenlemelerle tavizsiz bir mücadeleyi gerektirir.

Türkiye son yıllarda, kadına şiddetle mücadele kapsamında reform niteliğinde yasal düzenlemeleri hayata geçirmiştir. Bu düzenlemelerden biri, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'dur. Bir diğer önemli düzenleme de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda şiddet mağduru lehine yapılan iyileştirmelerdir. Bu düzenlemeyle, töre cinayeti olarak adlandırılan suçlarda, yetmiş sekiz yıl boyunca uygulanmış, haksız tahrik indirimi uygulamasına son verilmiştir.

Aslında töremizde kadına şiddete asla yer olmamasına rağmen "töre saikiyle öldürme, töre cinayeti" gibi kavramların nasıl olup da dilimize girdiği üzerinde düşünmeliyiz çünkü Türk medeniyet ve kültüründe kadın ve erkek eşit haklara sahiptir. İlk Müslüman Türk topluluklarının sosyal hayatlarına dair değerleri yansıtan Dede Korkut hikâyelerine, eski kaynaklara ve Türk destanlarına baktığımızda, sosyal hayatın içinde, akıl öğreten, ilham veren, devlet işlerinde en az erkekler kadar etkin konumda olan, siyasi kararlar veren, verdiği kararları uygulayan bir kadın figürüne rastlarız. Aile, fertlerin birbirine sadakat, sevgi ve saygı gösterdikleri sağlam bir kurum olarak tasvir edilir. Bizi biz yapan medeniyet değerleri ve gelenek böyleyken töre saikiyle işlenen cinayetler törenin değil, ancak töresizliğin, yozlaşmanın, köksüzleşmenin bir tezahürü olabilir.

Sayın milletvekilleri, kadına şiddet gibi çok yönlü müdahaleler gerektiren toplumsal problemler ancak güçlü bir siyasi irade, politik liderlik ve duruşla çözülebilir. İşte, bu yüzden, bu alanda Cumhurbaşkanımızın sahiplenici ve kararlı tutumu çok değerlidir. Önleme, koruma, erken müdahale, rehabilitasyon ve güvenlik prensiplerini temel alan yasal reformlar, şiddet karşıtı kültür oluşturmaya yönelik eğitim, şiddet mağdurlarına yönelik hizmetler, risk altındaki aileleri erken saptama ve denetleme programları, ilgili bakanlıkların koordineli çalışmalarıyla devam etmektedir. Bütün bunlara rağmen hâlâ pek çok kadının cinsiyete dayalı şiddete maruz kaldığını görmek çok üzücü olsa da mücadele azmimizi asla kırmamalıdır.

Sayın milletvekilleri, hiçbir kadına inancından, giyiminden, fikirlerinden dolayı had bildirilmediği; hiçbir kadının cinsiyetinden dolayı ayrımcılığa ve adaletsizliğe uğramadığı; kız çocuklarının sömürülmediği, istismar edilmediği, terör örgütlerince kaçırılmadığı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım.

Buyurun.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (Devamla) - ...ve hiçbir annenin terör örgütünün ağına düşürülmüş çocukları için evlat nöbeti tutmak zorunda kalmadığı; kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve politik alanlarda eşit temsilini ve başarılarını konuştuğumuz bir Türkiye'yi hep birlikte inşa edebiliriz.

Bu inançla 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)