GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kamudaki kadın personelin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:3
Birleşim:68
Tarih:12.03.2020

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kadınlar toplumsal hayatta her türlü zorlukla karşılaşırken bu eşitsiz yapıyı gidermekle yükümlü olan kamu idareleri de kadınlar için aynı engellerle dolu. Üniversitede siyaset bilimi ve kamu yönetimini başarıyla bitirseniz de eğer kadınsanız vali, kaymakam olmanız zor. Belki çok iyi bir anayasa hukukçusu olabilirsiniz ama Anayasa Mahkemesi üyesi olmanız zor. Seçim hukuku alanında makaleler yazmış olabilirsiniz ama YSK üyeliği için yazdığınız makale değil, cinsiyetiniz önemlidir. Seçim çalışmalarının yükünü kadınlar yüklenebilir, hatta seçmenlerin kapılarını en güzel kadınlar çalabilir ama belediye yönetmek yine erkek işidir. 600 vekil içinde de sadece 104 kadın milletvekili seçilir. Hasbelkader belki bakan bile olabilirsiniz ancak eğer kadınsanız, eskiden devlet bakanı, şimdilerde sadece aileden sorumlu bakan olabilirsiniz. Nedense diğer bakanlıkları bir kadının yönetebileceğine inanılmaz, kadına güven duyulmaz, kadın seçmenlerin gazı alınsın diye yalandan bir koltuk verilir, o kadar. Bu örnekler belki ironik gelecek ama gerçeğin ta kendisidir.

Sayın üyeler, Türkiye'de kamudaki çalışan kadınların oranı yüzde 30'larda. İstihdam oranının bu kadar az olmasının nedenleri arasında ise ev işi sorumluluğu ve bakım yükü, çalışma saatleri, politika ve kültürel engeller, medeni hâl, sözlü ve fiziksel taciz, mobbing, kariyer ve yükselmede ayrımcılık, ücret eşitsizliği, doğum izni, süt izni gibi yasal hakların kullandırılmaması var. Kadına toplumda her şeyden önce anne rolü verilmesi, kadının birey olarak kabul edilmemesi, bakım ve ev yükünün kadınla özdeşleştirilmesi kadınların kamudaki istihdamının önünde duran büyük bir duvardır. Kadın bu toplumsal rolle kamu alanlarından uzaklaştırılmakta, eve hapsedilmek istenmektedir. Kadını birey olarak kabul etmeyen AKP hükûmetlerinin bu durumu devlet politikası hâline getirmesi bu anlayışın kırılmasını da her geçen gün güçleştirmekte, sorunu derinleştirmektedir. Oysa kadınlar "Aileden vazgeçilsin." demiyor; "Aile kadının engeli değil, destekçisi olsun." diyor; doğum izni, süt izni, kreş gibi yasal hak olarak verilen imkânlar kullandırılsın istiyor. Kadınlar, kimliklerinin ve bedenlerinin değersizleştirilmemesini istiyor. Kısaca, kadınlar hakkı olanı istiyor.

Değerli üyeler, 0-6 yaş aralığı, çocuklar için fiziksel, ruhsal, zihinsel ve sosyal açıdan gelişimin en hızlı olduğu ve bu nedenle sağlıklı seyretmesi gereken bir dönemdir. Kreş ve bakım hizmetlerinin devlet tarafından tüm yurttaşlar için eşitlik temelinde, ücretsiz olarak sağlanması toplumsal gelişim açısından büyük önem taşımaktadır. Ancak ne yazık ki Türkiye'de bu hizmetler yok denecek kadar azdır ve kadınları çalışma hayatından uzaklaştıran en önemli nedenlerden biri ücretsiz kreş haklarının olmamasıdır.

AKP'nin 2013'te çıkardığı yönetmeliğe göre, emzirme odası açmak için iş yerinde 100-150 kadın çalışanın olması, kreş açmak için ise 150'den fazla kadın çalışanın bulunması şart koşulmuştur. Nedense yükümlülük iş yerinde çalışan tüm işçilerin sayısı üzerinden değil, iş yerinde çalışan kadın işçilerin sayısı üzerinden belirlenmektedir. Niçin?

SGK istatistiklerine göre, Türkiye'de 100'ün üzerinde sigortalı çalıştıran 1 milyon 891 bin iş yeri bulunmaktadır. Yani mevcut düzenlemeyle iş yerlerinin yalnızca yüzde 1'inden daha azı için kreş açma zorunluluğu vardır. Hükûmet her fırsatta konunun takipçisi olacağını belirtmiş ancak o günden bugüne hiçbir adım atılmamıştır. Peki, hani bu emzirme odaları ve kreşler? Ne kanuna uyan var ne denetleyen, ne yaptırım ne de kanunlara bağlı bir Hükûmet; hiçbiri yok.

Bir diğer kanayan yara ise emzirme süresidir. Sağlık Bakanlığı ve birçok uzman tarafından ilk altı ay bebeklerin yalnızca anne sütüyle beslenmeleri tavsiye edilmektedir. İş Kanunu'nda kadın memurlar ve işçiler için belirlenen doğum izni süresi olan on altı haftalık süre, bebeklerin ilk altı ay sadece anne sütüyle beslenmesi gerçeğiyle örtüşmemektedir. Birçok kadın çalışanın yoksulluk hatta açlık sınırı altında çalıştığı gerçeği de göz önündeyken bütçelerine bebeğin bakımı, yeni bir ekonomik külfet olarak eklenmektedir. Kadınlar, ekonomik imkânsızlıklardan dolayı on altı hafta sonrasında ücretsiz izin alamamaktadır. Süt izinlerindeki sürelerde de bebeğin ilk altı ay sadece anne sütü alabilmesi koşulu sağlamak da yetersizdir. Süt izinleri birçok iş yerinde de keyfî olarak kullandırılmamaktadır. Bu olumsuzluklar çocuğun anneyle kurduğu duygusal bağı da zedelemekte, fiziksel ve ruhsal anlamda sağlıklı nesillerin ortaya çıkmasını sekteye uğratmaktadır. Doğum izni otuz iki hafta olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Şahin.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) - Değerli üyeler, kadınlara en az 3 çocuk baskısı yapılırken çocukların bakımı ve annelerin eve hapsedilmemesi noktasında politika üretilmemesi sadece ve sadece bir AKP kurnazlığıdır. Kamu politikalarında toplumsal cinsiyet eşitliği hayata geçirilmeden hiçbir projenin, icraatın, çalışmanın, yasal düzenlemenin toplum yararına olması söz konusu olamaz. Bu bilinçle sosyal devlet olmanın bir gereği ve kamusal bir hak olan kreş talepleri, emzirme odası, doğum izni sorunlarının çözülmesi, çocuk bakımının hem erkeklerin hem de kadınların eşit olarak sorumluluk almasıyla çözüleceğinin farkına varılması ve bunun uygulamalara yansıması gerektiğini belirterek "Siz yapmazsanız halkımız bilsin ki bu düzenlemeleri CHP iktidarında biz yapacağız." diyor, kadın devrimlerinin önderi Yüce Atatürk'ü saygıyla selamlıyorum.

Saygılarımla.(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)