GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:68
Tarih:12.03.2020

AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben milletvekili seçildikten sonra, bu tür gelen yasaların hepsi konusunda "çuval yasa" dedim. Dün 3'üncü maddede konuşan bir Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşım da bu kavramı benimsedi; kendisine yokluğunda teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

Tabii, dün konuşulurken "Bunun içinde yok yok." denildi; yok yok ama bir şey cidden yok. "Bir şey cidden yok." derken... "Burada bir sürü bakanlığın ismi var, keşke bunun içine, bu çuvalın içine bir de Dışişleri Bakanlığı teşkilat yasası konusunda bir madde tıkıştırılabilmiş olsaydı." dedim ben. Ben şimdi bu maddeyi okuyacağım, önümüzdeki bir çuval yasa teklifinin içine onu da eklerseniz yerinde olur. Madde önerim şu olacak ilerisi için: "Dışişleri Bakanlığı kariyer memurları dışından olan büyükelçiler, ancak (g) ve (h) grubu büyükelçiliklere atanabilirler." Bunu mutlaka tutanaklarda bulur arkadaşlar, bir dahaki sefere eklerler.

Ben, tabii, bu 4'üncü madde konusunda konuşmayacağım, bildiğim konuda konuşacağım; o da yine biraz evvel söylediğim, eksikliğini hissettiğim Dışişleri Bakanlığı konusunda ama izninizle birkaç atasözüyle başlayacağım; atasözlerini söylerken konuyu beş dakikaya sığdırabilmek anlayışıyla söyleyeceğim, örnekler vereceğim: Kartlarınız açıkken blöf ve şantaj yapmayacaksınız, büyük lokma yiyecek ama büyük söz söylemeyeceksiniz, kaldıramayacağınız yükün altına girmeyeceksiniz, boyunuzdan büyük işlere kalkışmayacaksınız, tükürdüğünüzü yalamayacaksınız, olmayacak duaya âmin demeyeceksiniz. Bunları niye sıralama gereğini duyduğumu birazdan açıklayacağım.

İdlib'deki çatışmaların artık Suriye'yle olmaktan çıkıp Türkiye ile Rusya'yı karşı karşıya getirmesi sonucu, 5 Mart tarihinde Moskova'da bir ek protokol imzalanmıştır. Bu ek protokolün amacı İdlib'deki durumun yatıştırılmasıdır. Yatıştırılması diyorum çünkü bunun amacı tırmanmanın önüne geçmek olmuştur. Bunu tabii, basında filan, sağda solda, başka arkadaşlarımız da "ateşkes" diye ifade ediyorlar. Hâlbuki bu metinde "ateşkes" kelimesi yok, daha ağır bir kelime var. Daha ağır bir kelime ise şöyle diyor: "Tüm askerî faaliyetlerin durdurulması..." Bu, tüm askerî faaliyetlerin durdurulması ateşkesten de öteye bir şey. Yani "Türk Silahlı Kuvvetleri İdlib içinde kuvvet dahi kaydıramayacak." yazıyor. "Askerî faaliyet..." Bu ne demek aynı zamanda? Bu mutabakat tahtında, ek protokol tahtında Bahar Kalkanı Operasyonu da durdu demek.

Bunun, tabii, müspet tarafı var mı? Var. Niye müspet tarafları var? Çünkü en azından Türk Silahlı Kuvvetlerinin o coğrafyada yeni şehitler vermesinin önüne geçilmiş olduğuna dair bir karine var en azından. Ama başka unsurlar da içeriyor bu protokol. Örneğin "Hangi teröristlerle mücadele edilecek?" denildiğinde, burada sıralandığı zaman, bunun ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terörist olmuş oldukları tanımlananlarla ilgili olduğunu anlıyoruz. Ha, bunu memnuniyetle karşılamış olsak dahi şu soruyu da sormak durumundayız: Bu mutabakat çerçevesinde PKK/PYD-YPG terörist olmaktan çıktı yani onlarla mücadele edilmeyecek yazıyor burada. Bunun mutlaka bir siyasi bedeli vardır, bu cümlenin kabul edilmiş olmasının; onu da sizin takdirinize bırakıyorum.

Ama her şeye rağmen Sayın Cumhurbaşkanının Cenevre sürecine yani siyasi sürece atıfta bulunmuş olması da umut vericidir. Tabii ki beklentimiz, varılan mutabakatın kalıcı olması ve takip edecek adımlarla güçlendirilmesidir.

Bu mesele, tabii, sadece Türkiye ve Rusya arasında bir konu değildir. Her ne kadar ek protokol iki ülke arasında imzalanmış olsa da bu protokole Esad'ın ordusunun, Özgür Suriye Ordusunun, İran'ın milislerinin de uymaları beklenir. Dolayısıyla hem bize hem de Moskova'ya düşen ilave görevler vardır. Bunun bir adım ötesine geçecek olursak, bu protokol çerçevesinde tabii, ortada -biraz sonra değineceğim- bir tampon bölge oluşmuştur M4 Kara Yolu'nun etrafında ama bunun sonucu olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin kontrol ettiği coğrafyadaki terörist sayısı artmıştır. Çünkü kaçanlar oraya sığınmıştır, kilometrekareye düşen terörist sayısı 1'ken 3 olmuştur. Dolayısıyla bizim üstümüze gelen bela veya bizim mücadele etmemiz beklenen sayısal grubun hacmi büyümüştür. Bunu şunun için söylüyorum: Çünkü günün birinde Ruslar bize "Şuradaki teröristleri vurun." diyecekler, "Vurun." dediklerinde bizim ne yapacağımızın oradaki komutanlarımıza bildirilmiş olması lazım. Ayrıca, hava sahası hâlâ kapalı, bu ayrı bir tehlike yaratıyor bizim mevcudiyetimiz açısından.

Bu arada, tabii, daha müspet, olumlu şeyler var. Sayın Cumhurbaşkanı "Esed'le görüşüldü mü?" sorusunu sormuştur. Keza, Suriye ihtilafının askerî olamayacağı Sayın Dışişleri Bakanı tarafından ifade olunmuştur. Bunları hep artılar hanesine yazıyoruz ve ileride de bunlardan vazgeçilmeyeceğini umuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erozan, lütfen tamamlayın.

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - Biraz evvel Cumhuriyet Halk Partisinden arkadaşlarımız söylediler: Oradaki gözlem noktalarındaki kardeşlerimizin durumu hâlâ risk içeriyor, oradakilerin ikmal yolları maalesef Rusların eskort edilmesiyle ancak sağlanabiliyor. Dolayısıyla ümit ederiz ki bu çözüm kalıcı olur ve önümüzdeki dönemde hem oradaki kardeşlerimizin zamanlıca başka bölgelere nakli sağlanır hem de Cenevre'deki siyasi sürecin önü açılır.

Çok teşekkür ederim, saygılarımla. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)