| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 12.03.2020 |
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 196 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, teklifin 5'inci maddesinde, Kimlik Bildirme Kanunu'nun 6'ncı maddesine yapılacak bir ekleme var. Bu eklenecek fıkra, aslında, çağımızın gelişen teknolojisine, gelişen koşullarına uygun bir düzenlemedir, uygun bir eklemedir, bunun olması gerekiyor. Ancak, burada, bu fıkra, kanunun kendi içerisinde bir çelişki yaratacaktır. Mevcut düzenlemede kimlik bildirmesi gereken işleticilerin, kimlikleri bildirirken, genel kolluğa bildirirken mahalle ve köy muhtarına onaylatması şartı vardı ancak burada onay şartı kaldırılıyor. Aslında burada muhtarların yetkileri biraz kırpılmış gibi görünüyor ancak bu hâliyle de olsa bu düzenlemenin olması uygundur, olumlu buluyoruz.
Bunun dışında, değerli milletvekilleri, özellikle 6'ncı maddede -biraz önce, Genel Kurulda, benden önceki konuşmacılar da bahsetti- özellikle gazilerimizin durumunu yakından ilgilendiren bir düzenleme geliyor. Bu düzenleme de geliş itibarıyla, teklifte bulunması itibarıyla anlamlı ancak bu düzenleme de tek başına gazilerimizin -görev ve harp malullüğü bulunan gazilerimizin- sorunlarını ortadan kaldırmaya yetmeyecektir. Bunun sebebi şu: Bunun sebebi, iktidarın torba kanun tekniğinden bir türlü vazgeçmemesi.
Şimdi, kanunun bütünlüğünü bozacak şekilde, sadece torba kanuna birtakım eklemeler yaparak biz mevcut sorunları çözemiyoruz. İşte burada; madem gazilerimizin malullük aylıklarıyla birlikte yaşlılık aylığı alabilmeleri için önündeki engelleri kaldırmak, onların ekonomik anlamda hayat seviyelerini yükseltmek adına bir teklif getiriyorsunuz, o zaman gazilerimizin şu anda yaşadığı diğer sorunları ortadan kaldıracak şekilde kapsamı biraz genişletmeniz gerekirdi.
Mesela ne yapılabilirdi? Şimdi, buradaki düzenlemeye göre bütün gaziler maluliyet olarak eşit kabul edilmiş oluyor. Hâlbuki öyle değil. Gaziler aynı zamanda birer engelli -maluliyet oranları yüzdelikler olarak değişkenlik gösterebiliyor- gözünü kaybeden var, bacağını kaybeden var, iki gözünü kaybeden var. Dolayısıyla bunların yaşlılık aylığı alırken ödeyecekleri primler ve sigortalı gün sayısının kademeli olması gerekiyordu, bu şekilde bir düzenleme yapılması gerekiyordu. Mevcut hâliyle bu yasa çıksa dahi sorun çözülemeyecek.
Bunun dışında, yine, gazilerimizin almış olduğu şeref aylıkları var. Şeref aylığı alan gazi, eğer sigortalı başka bir işte çalışırsa aylığının yarısını alabiliyor. Şeref aylığı, normalde sigortalı çalışmanın dışında bir şey. Peki, çalışıyor diye bunun aylığının yarısını kesmek hangi hukuk mantığıyla açıklanabilir, hangi anlayışla açıklanabilir? (CHP sıralarından alkışlar) Hiçbir mantığı yok. Madem getirdiniz, bunu da torbanın bir tarafına koysaydınız, bu mağduriyet de giderilmiş olsaydı; bunlar yok. Dolayısıyla, bu 2 kanun maddesi, evet, lazım, gerekli ama eksiktir. Biz bu eksikliğin de bu aşamada giderilmesini talep ediyoruz.
Komisyon görüşmelerinde, özellikle gazilerimize ilişkin bu eksiklikleri arkadaşlarımız dile getirdiklerinde "Genel Kurulda düzelteceğiz." demiştiniz. Bekliyorum, Genel Kurulda iktidar partisi bu konudaki eksikliği giderecek teklifi verecek mi vermeyecek mi; hep birlikte göreceğiz.
Değerli milletvekilleri, bir de bu torbanın, bu teklifin 2'nci maddesinde -özellikle deprem sonrasında- doğal afetlerden etkilenen vatandaşlarımızın elektrik ve doğal gaz borçlarının bir yıl ertelenmesi, faizlerinin devlet tarafından ödenmesi var; doğru, ancak biz isterdik ki -bütün uzmanlar aylarca söyledi Türkiye'deki deprem gerçeğini- deprem öncesi yapılabilecek tedbirlere ilişkin de kanun getirin.
Ben, kendi seçim bölgemden örnek vereyim: 2017'de, 2018'de Adıyaman 2 deprem yaşadı. Samsat bölgesinde henüz 2'nci etap konutlar teslim edilemedi. Aradan iki yıl geçmiş, insanlar daha konutlarına ulaşamadılar, yerleşemediler. İmardan kaynaklı sorunlar var; zarar gören köylerdeki vatandaşlarımızın konut sorunlarının nasıl çözüleceğine ilişkin mevzuattan kaynaklı sorunlar var. O sorunları da getirmeniz gerekiyor. Eğer bu sorunları, depremle ilgili alınabilecek tedbirleri, bir bütün olarak, kendi mecrasında, kanun bütünlüğü içerisinde tartışamazsak eksik kalıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) - Elektrik faturasını ödemeyi getiriyorsunuz, evlerine iki yıldan beri kavuşamayan vatandaşlarımızın bu sorunlarının nasıl çözüleceği konusunda bir çalışma yapmıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, Sivrice depreminden sonra, Adıyaman'ın Sincik, Gerger ve Tillo başta olmak üzere birçok bölgesinde ciddi maddi hasarlar meydana geldi. Şu anda, AFAD İl Müdürlüğünün yapmış olduğu tespite göre, 500'e yakın konut hasarlı, ağır hasarlı ancak bir gün, ne yandaş medyada Adıyaman deprem bölgesi olarak geçti ne bu kürsülerde ne de Hükûmet sözcülerinin ifadelerinde; Adıyaman unutuldu, ihmal edildi. Biz, eğer bu indirim gerçekleşecekse Adıyaman'daki hemşehrilerimizin de bu indirimden faydalanmalarını talep ediyoruz. Elâzığ'daki, Malatya'daki vatandaşlarımızın kamu bankalarına olan borçları ertelendi ancak Adıyaman'la ilgili herhangi bir çalışma yapılmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Selamlayın.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) - Buradan, milletin Meclisinden sesleniyoruz: Adıyaman'daki de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, o da deprem mağduru. Dolayısıyla onun mağduriyetini de giderecek şekilde çalışmaları, düzenlemeleri yapmasını Hükûmetten bekliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)