| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 12.03.2020 |
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Merhabalar.
Evet, silah meselesini, silahlanmayı konuşmadan önce, sanırım ülkedeki militarizmi konuşmak gerekiyor çünkü bunların her biri birbiriyle bağlantılı.
Şimdi, öyle bir ülkede yaşıyoruz ki tek adam rejiminin hüküm sürdüğü, hiyerarşinin yüceltildiği, erkek egemenliğinin yaygınlaştırıldığı, sorunların çözümünde şiddet kullanımının meşru görüldüğü bir ülkemiz var. Korku duvarlarıyla örülmüş durumdayız. Korku içselleştirilmeye ve sürekli kılınmaya çalışılıyor. Mevcut sistem, bekası için korkuyu sürekli canlı tutmaya, sürekli yeni bir düşman, bazen iç düşman, bazen dış düşman yaratarak toplumu dizayn etmeye çalışıyor. Korkular üretiliyor, savaş gündemi diri tutuluyor, kendi bekası için bu iktidar savaşlara müdahil olarak korkuyla bu ülkeyi yönetmeye çalışıyor. İktidarın söylemleri, basın-yayın organları, filmler, diziler, programlar, sürekli militarizmi körüklüyor; herkesin birbirine düşmanlaştırıldığı, bir diğerinin hakkına saygı duymayan, iktidara yakın olanın sınırsız yetki ve hakla donatıldığı bir toplum şekillendirilmek isteniyor. Sorunların çözümünde yasalar değil, şiddet devreye sokuluyor ve bu da onaylanıyor. Sürekli haksızlığa uğranılan, uğranılan haksızlığın yargı ve devlet mekanizmalarıyla çözülemediği, gücü olanın hep haklı olduğu bir yapıda yaşıyoruz. Hiçbir kurumsal yapıya güvenin kalmadığı, insanların kendini güvende hissetmediği, herkesin kendi başının çaresine bakması gerektiğini salık veren bir toplumsal sistem var aslında.
Şimdi, bu koşullarda bizim tartıştığımız getirilmek istenen düzenleme, aslında gerçek bir çözüm üretmeyen, işin aslına temas etmeyen, göstermelik bir hikâyeden öteye gitmeyen bir yasa önerisi. Silahlanma meselesi çözülmek isteniyorsa önceliğimiz demokratik bir toplum yapısının, adaletin ve barışın olduğu, insanların kendini güvende hissedebildiği bir yapının nasıl kurulacağının öncelikle tartışılması gerekiyor. Ancak belki bunlardan sonra yasa tartışması yapılabilir.
Ateşli silah edinmenin en yaygın nedeni güvenlik olarak gösteriliyor. Yaşama hakkını korumak, kollamak için silahlanmanın gerekliliği tartışılıyor. Niye tartışılıyor? Çünkü insanların yaşam hakkını korumakla görevli kolluk güçleri ve yargı sadece iktidarı koruyor, onun bekası için çalışıyor, halkın güvenliği maalesef ne kolluk güçlerini ne de yargıyı ilgilendirmiyor.
Halkların Demokratik Partisi olarak, bireysel silahlanmanın mutlaka yasaklanması gerektiğini savunuyoruz. Araştırmalar gösteriyor ki yalnızca evde silah bulundurmak bile evdeki bir insanın öldürülme riskini yüzde 41 oranında artırıyor. Özellikle kadın cinayetleri bireysel silahlanmanın gidebileceği yerleri bugünkü örneklerle gözümüzün önüne seriyor. Cinayetlerin yaklaşık yüzde 80'inde ateşli silahlar kullanıldığı açıkça ortada. Yine yakın zamanda peş peşe gelen cinayet haberleri, Türkiye'de bireysel silahlanmanın geldiği vahim noktaları ortaya koyuyor. Keza, 24 Aralık 2017 tarihinde OHAL KHK'siyle getirilen düzenleme de âdeta silahlanmış sivillere yargı zırhı getirmiş, işleyebilecekleri suçlar bakımından cezasızlığın önünü açmıştı.
Tüm bunlar ortada iken İçişleri Bakanlığının 2018'de yayınladığı genelgeyle, silahlı kişilerin yıllık mermi alma hakkını 200'den 1.000'e çıkarmasının da yeni cinayetlerin kapısını araladığı ortada bir gerçek olarak duruyor. Hangi gerekçeye dayanırsa dayansın ateşli silah edinme ve kullanma eğilimini en az 5 kat artıran bu kararın bireysel silahlanmayı teşvik ve halkın güvenliğini tehdit eden bir yaklaşım olduğu kuşkusuzdur. Sadece bu nedenle dahi, iktidara yakın kesimlerin yaptıkları silahlanma çağrılarının aksine, bireysel silahlanmanın engellenmesinin yollarının aranması acil görevdir.
Yapılan araştırmalara göre, Türkiye'de ruhsatsız silah sayısının 20 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Kaldı ki bu silahlarla işlenen suç sayısı ruhsatsız silahlara göre 6 kat fazla. Sadece 2019 yılında bireysel silahla işlenen 3.623 olayda tam 2.211 kişi yaşamını yitirdi yani bir diğer deyişle, Türkiye'de bireysel silahlanmaya bağlı olarak her gün en az 10 olay olmakta ve en az 7 kişi yaşamını yitirmektedir. İster mevzuattaki boşluk nedeniyle ister yetkililerin cesaretlendirmesiyle, Türkiye'de yediden yetmişe herkes diziler, oyunlar, haberler sayesinde silahlarla ilgili pek çok şey öğrenebilmektedir. Ruhsatlı veya ruhsatsız elde edilen silahlar en ufak tartışmada kullanılır duruma gelmiş olup, ölümlere neden olmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye toplumunun ihtiyacı olan düzenleme, silahlara ilişkin göstermelik yasal düzenlemeler değil, bireysel silahlanmayı engelleyecek düzenlemelerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Teklif sahiplerinin Komisyon görüşmeleri esnasında "Silah hayat kurtarır." gibi son derece korkutucu söylemlerini de dile getirmiş olmaları ise kabul edilebilir değildir. Bir an önce savaş yanlısı militarist politikalardan vazgeçilmesi; insanların kendini güvende hissettiği bir toplumsal yapı nasıl kurulabilir, nasıl hayata geçirilebilir, bunun için çalışılması gerekmektedir. Bireysel silahlanma bir an önce yasaklanmalıdır.
Tüm bunlardan bahsederken, bugün çok acil olarak gündemimize giren bir başka konudan bahsetmek istiyorum. Grup Yorum üyeleri uzun bir süredir açlık grevinde. Yapılan haksız uygulamalar, tutuklamalar ve işkenceler yetmezmiş gibi dün gece evleri basılarak gözaltına alındılar, rıza dışı olmasına rağmen hastaneye götürüldüler ve bugün de zorla müdahale edilmek üzere refakatçileri de avukatları da dışarı çıkarılarak özel bir bölüme alındılar.
"Grup Yorum üyeleri yaşasın." diyoruz. "İbrahim ve Helin yaşasın." diyoruz. Zorla müdahale işkencedir. Bunun yerine, talepleri bir an önce kabul edilmelidir; zira, talepleri adalettir. (HDP sıralarından alkışlar)