| Konu: | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın, coronavirüs salgını riski, mevcut durum ve alınan tedbirlere ilişkin Hükûmet adına gündem dışı açıklaması nedeniyle CHP Grubu adına konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 19.03.2020 |
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakana hoş geldiniz diyor, verdiği bilgiler için teşekkür ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, yerküre çok ciddi bir sorunla karşı karşıya, dünyada hemen hemen hiçbir ülke yok ki bu salgından nasibini almamış olsun; önemli bir sorun, bir büyük pandemi. Bunu aşmanın yolu, bir toplumsal dayanışmanın, birlikte hareket etmenin yolundan geçiyor. Sağlamamız gereken bu ama bir şeyin de altını çizmek istiyorum ki artık bu pandemi sonrası, dünyada her şey eskisi gibi olmayacak. Bugün dünya, ırkçıların cirit attığı, şiddetin, savaşın kol gezdiği, vahşi kapitalizmin emekçi halk yığınlarını olabildiğince sömürdüğü, insan hakları ihlallerinin tümüyle yok sayıldığı bir dünya. Bu pandemi, sonrasında, umarım ki paylaşmanın, dünya genelinde dayanışmanın, kardeşlik duygusunun, özgürlük ve insan haklarının hâkim olduğu yeni bir dünyaya, yeni bir döneme yol açar.
Değerli arkadaşlarım, bu sorun çözülürken katılımcılık çok önemli, katılımcılığı sağlamak için de en temel unsur şeffaflık. Şeffaflık, toplumun yaygın bir şekilde bu konuyla ilgili bilgilendirilmesini sağladığı gibi kurumları da güvene taşır ve kurumların güvenini pekiştirir. Bu, çok önemli. O açıdan bu sorunun her aşamasında büyük bir açıklıkla, şeffaflığa dikkat edilerek kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekiyor. Başlangıçta bu tümüyle yapıldı mı? Yapıldı dersem, vallahi doğruyu söylemiş olmam.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ya, CHP heyeti ziyaret etti ya Sayın Bakanı. Niye...
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Ama biz şunu yaptık: Sorumlu muhalefet olmamızın gereği, başından sonuna kadar, son derece duyarlı, hassas davranarak, bu sorunun hepimizin sorunu olduğu bilinciyle bir anlayış sürdürdük. Önerilerimiz, uyarılarımız ve dikkat çekmek istediğimiz konular tümüyle konuşmalarımıza hâkimdi Genel Başkanımızdan en mütevazı üyemize kadar. Peki, ne oldu? Az önce bahsettiğim gibi, başlangıçta bu bilgi paylaşımı ciddi bir şekilde sağlanmadı, örneğin testlerin günlük sayısı açıklanmadı; nihayet bugün 10 bin rakamından bahsediliyor. Acaba bundan sonraki süreçte yeterli kit ve hızlı test var mıdır, miktarı nedir? Bunu bilmemiz lazım.
Başka önemli bir şey: Yine Sayın Bakan burada bahsetti, bugünden itibaren 18 merkezde bu testlerin yapılacağını ifade etti ama bu yeterli değil. Artık öyle bir pandemiyle karşı karşıyayız ki bu testlerin 81 ilde, bütün devlet hastanelerinde ve üniversite hastanelerinde yapılma zorunluluğu var. Yeterince kit var mı? Bu rakamların da açıklanması lazım.
Bakın, değerli arkadaşlar, başlangıçta, ilk günler korku ve panik yaratılmasın diye elbette hassas davranıldı ama bu eşik aşıldı; artık doğru ve yaygın bilgilendirme halkın bilgilenmesiyle birlikte tedbir alınmasını beraberinde getirecektir, o nedenle şeffaflık çok önemli.
Başka bir husus: Az önce Sayın Bakan burada kahramanları alkışlattı, biz de o kahramanları yürekten alkışladık ama o kahramanların yani sağlık çalışanlarının kahramanlıkları bugüne özgü değil, 1915'te Çanakkale'de tıbbiyeli öğrenciler o kahramanlığı gösterdiler. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Emperyalizme karşı ulusal kurtuluş mücadelesi verilirken o tıbbiyeliler o kahramanlığı gösterdiler.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) - Ya ne alaka!
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Ve hayatın her alanında, herhangi bir şiddet söz konusu olduğunda, bir tabii afet olduğunda mutlaka, en başta o kahramanlar görevlerini ifa etmekle sorumlu hissediyorlar. Peki, değerli milletvekilleri, alkışladığımız, övgü dolu sözlerle karşıladığımız bu kahramanlara sadece bunları mı yapmalıyız? Günlerdir Parlamentoda coronavirüs konuşuluyor, övgüler diziyoruz ama neylersiniz ki torba yasa konuşuyoruz, uluslararası anlaşmalar konuşuyoruz. Sayın Bakan, gelin, şu övgü dizdiğiniz, alkış istediğiniz kahramanların sağlıkta şiddet yasasını bu Parlamentoya getirerek çıkaralım. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Bakan, gelin, zor koşullarda çalışan sağlık çalışanlarının en azından daha iyi koşullarda çalışma imkânlarını birlikte sağlayalım. Çocukları evde, yirmi dört saat esasına göre çalışıyorlar; çocukları özel kreşlerde, onların gözleri arkada kalmadan huzur içinde çalışmalarını sağlamalıyız. Özel, hastanelere yakın konaklama imkânları sağlamalıyız, özel ulaşım imkânları sağlamalıyız ki o bahsettiğiniz kahramanların sorunları bir nebze çözülsün ve rahat bir şekilde, stresten uzak, moral ve motivasyonlarını yüksek tutarak çalışmaları sağlansın, yapılması gereken bu. Kahramanları alkışlayalım ama haklarını da teslim edelim, bu Parlamentonun yapması gereken bu. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, katılımdan bahsediyoruz. Toplumsal dayanışma çok çok önemli, hepimiz vurgu yapıyoruz ama neylersiniz ki bu çalışmanın içinde önemli kuruluşlar yok, Türk Tabipleri Birliği yok; on binlerce üyesi var, 65'e yakın şubesi var ve bunların uluslararası meslek kuruluşlarıyla çok yakın diyalogları var. Bilgi alışverişi çok yüksek düzeyde, üstüne üstlük Türkiye'nin her tarafından çok rahat bir şekilde bilgi akışı sağlanıyor. Ee, uzmanlık dernekleri var. Mesela, Aydın Tabip Odasının hazırladığı çok güzel bir rapor var; Aydın'ın özel koşullarının, hastane koşullarının, sağlık çalışanlarının şu anda içinde bulunduğu koşulları enine boyuna irdelemiş. Peki, ne olur bu meslek odaları, sendikalar, sivil toplum örgütleri, uzmanlık dernekleri sürece katılsa; bu bilim kurullarına bu kuruluşlardan birer kişi katılsa? Bu bir zenginlik, bu bir toplumsal dayanışma, bu bir katılımcılık. Bu, önemli ölçüde, gerçekten, bu sorunun şeffaf bir anlayışla çözülmesini sağlayacaktır.
Biz, az önce bahsettiğim gibi, sorumluluğumuzun gereği yapmamız gereken her şeyi yapıyoruz. Dün, Sayın Genel Başkanımız çok ciddi, çok önemli konularda açıklamalar yaptı. Bugün, Grup Başkan Vekilimiz 45 maddeyi içeren öneriler paketimizi Sayın Bakana verdi. Başka şeyler de yaptık. Belki sizin için çok önemli olmayabilir. Cumhuriyet Halk Partisinin kayıtlı üyelerinin tümünü taradık. Sağlık mensubu bütün arkadaşlarımızı, iletişim adreslerini, uzmanlıklarını tespit ettik, hazır bekliyor. İhtiyaç duyulduğunda, gönüllülük esasına göre o arkadaşlarımızın hepsi o kahramanlar gibi göreve hazır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu sorumluluğun gereğini yerine getiriyoruz.
Bir başka şey, şimdi, çokça bahsediliyor ama gereği yapılmıyor: Dün bir paket açıklandı, bizi mutlu eden bazı hususlar vardı. Mesela, 700 bine varan öğretmen arkadaşımızdan 20 bininin atanmasının yapılıyor olması. Müthiş bir şey, çok sevindik. Yeter mi? Vallahi yetmez. Ancak 600 binin üzerinde tayin bekleyen sağlık personeli var. Bu insanlara 2019 yılında söz verildi, Sayın Bakan burada; "29 bin personeli 2019 yılı içinde alacağız." dendi. Ne oldu? Ne oldu? Sümen altında kalıyor, dile getirilmiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Ama işte, bugün, gün bugün. Sağlık çalışanlarına en çok ihtiyacımızın olduğu günlerde bunların bir kısmının ataması yapılamaz mı? Bakın, atamaları yapılmış ama güvenlik soruşturması nedeniyle göreve başlatılmayan sağlık çalışanları var, bunlar niçin başlatılmıyor? Belki, değerli arkadaşlar, gün gelecek -umarım o günleri görmeyiz- emekli sağlık personellerini dahi ihtiyaç hasıl olduğunda göreve çağıracağız. Ya, dinamik, genç, pırıl pırıl sağlık personelleri var, niçin bunların atamasını yapmıyoruz? 30 bin, 40 bin, 50 bin, her neyse; yapalım bunların atamalarını. Bunlar, heyecanlı genç kardeşlerimiz, eğitim almış kardeşlerimiz ama yok... Sadece, sözde birtakım konularla geçiştirilmeye çalışılıyor.
O kadar çok konuşulacak konu var ki, cezaevleri... Cezaevleri, burada müthiş bir sorun. Bu sorunu aşmanın yolu sadece görüşleri, ziyaretleri yasaklamakla olmaz, bazı davaların ertelenmesiyle olmaz. Bakın, Grup Yorum'un üyeleri açlık grevinde ve ölüme terk edilmişler. Ya, bu insanlar kaçmıyor, bunların en azından o düşen dirençlerine karşılık serbest bırakılması lazım.
Basın emekçileri var... Hepsi, bu ülkenin katıksız yurtseverleri ama hepsi tutuklu. Ya, bırakın bunları, bu insanlar çıksın, davaları devam etsin, ne olur? Kaçmazlar, adresleri belli. İnanın, onlar yurtseverlik kimliğiyle hiçbir yere gitmezler, çağrıldığında yine koşa koşa giderler, davalarına girerler.
Şimdi, bakın, dün paket açıklandı, sevindiğimiz başka şeyler de oldu. Mesela, emekli maaşları 1.500 liraya çıkarıldı. Sayın Genel Başkanımızın ve bizim dilimizde tüy bitti. Her fırsatta dedik ki: Ya, bin liranın altında emekli maaşı alan vatandaşlarımız var; 800 lira, 900 lira emekli maaşı alanlar var. "Hayır, zinhar böyle bir şey yok." dediler ama hayat bizi yine haklı çıkardı. Dün, 1.500 liranın altında emekli maaşı olanların olduğu teyit edildi ve maaşları bugün -maalesef bugün- 1.500 liraya çıkarıldı; tıpkı, iki bayramda emeklilere birer maaş ikramiye verilsin diye, ısrarlı takibimiz sonucunda verildiği gibi.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ağabey, yapma ya!
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - 1.500 lira yeter mi? Vallaha yetmez. 2.257 lira açlık sınırının olduğu bir ülkede, 7.253 lira yoksulluk sınırının olduğu bir ülkede 1.500 liranın yetmesi mümkün mü? Ama hiç olmazsa emekli maaşları 1.500 liranın altında olmaktan çıktı; bu da bir ölçüde bizim ne kadar haklı, ne kadar doğru tespitler yaptığımızın, ne kadar gerçekçi işler yaptığımızın bir başka kanıtı.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Teşekkür ettik.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, bir başka konu: Şimdi, AVM'ler ve marketler boşaltıldı, reyonlarda malzeme yok, günlerdir kamuoyunu meşgul ediyor. O marketler üst gelir gruplarının yaşadığı bölgelerdeki marketler. Bin lira, 1.500 lira, 2.200 lira asgari ücret alan vatandaşlarımız var. 22,5 milyon asgari ücretli var; 12,5 milyon emekli, dul ve yetim var. Ya, bunlar o reyonların önüne yaklaşabilirler mi? Peki, ne olacak? "En az üç hafta evde kalacaksınız." Eyvallah, kalsınlar. Alacakları bin lirayla, 1.500 lirayla üç hafta boyunca ne alacaklar? 3-5 paket makarna, 3-5 kilo bulgur, birkaç kilo soğan, patates. E, sonra? Bitti. Ne olacak üç haftadan sonra da uzarsa? O insanlar evlerinde kaderlerine hapsedilecekler. Yeni bir vaka çıkacak, evlerinde uzun süre kalmak zorunda kalanların açlıkla karşı karşıya kaldıkları -umarım olmaz- ölümle sonuçlanan vakalarla karşılaşacağız. Bunların sorunlarının çözülmesi lazım. Bunların sorunları çözülmeden bu meseleyi sonuna kadar bitirmek asla söz konusu olamaz çünkü yüzümüzü emekçilere, yoksula, garibana döndürmek zorundayız; aksi takdirde, sadece palyatif, böyle, günü kurtaran açıklamalarla hiçbir sorun çözülmez.
Trump diyor ki: "Ben her eve bin dolar vereceğim." Macron arttırıyor "Ben her eve bin euro vereceğim." diyor. Biz de 900 liralık emekli maaşını 1.500 liraya çıkardık diye bunu övgüyle kamuoyuyla paylaşıyoruz. Mesele bu değil.
Sayın Bakanım, biz şeffaflıktan yana olduğumuzu her fırsatta söyledik. Bakın, şüpheli vakalar niçin açıklanmıyor?
Başka bir şey, dünden itibaren kamuoyunu meşgul eden bir olay var: Kara Kuvvetleri eski Komutanı Aytaç Yalman'ın ölümü. Bunun coronavirüsle olduğu söyleniyor. Sayın Bakanın bütün bunları açıklaması gerekiyor, kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekiyor. Bu müphem, bu şüpheli durumların ortadan kaldırılması lazım. Ne kadar laf atarsanız atın, bir kulağımdan girer, bir kulağımdan çıkar. Ben gerçeklerden bahsediyorum, ben doğrulardan bahsediyorum. Doğrular acıdır, sizi rahatsız ediyor olabilir. Hiç merak etmeyin, halkımız bunların hepsinin farkında.(CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, bir başka husus hastaneler. Acaba, olası büyük bir salgınla karşılaştığımızda yeterli solunum destek cihazı var mı?
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Var, var.
MURAT EMİR (Ankara) - Nereden biliyorsunuz?
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Olmadığını nereden biliyorsunuz?
TEKİN BİNGÖL (Devamla) -Yeterli tıbbi cihazlar var mı? Yeterli alet edevat var mı? Yeterli hijyen malzemeleri var mı?
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Bakan söyledi ya.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Şimdi, yine burada bir şeyden bahsediliyor, dünkü pakette şöyle bir açıklama yapıldı.
BAŞKAN - Sayın Bingöl, bir saniye...
Değerli arkadaşlar, lütfen...
Buyursunlar Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Dünkü paket açıklanırken bir şey daha yapıldı, denildi ki: "65 yaş üzerindeki her vatandaşımıza kolonya ile maske dağıtacağız." Eyvallah...
Değerli milletvekilleri, bu ülkenin çok güzel gelenekleri vardır. Hangi eve giderseniz gidin, hangi işyerine giderseniz gidin, size ilk kolonya ikram ederler. Marketlerde de, bakkallarda da, eczanelerde de ilk önce kolonya bitti. Bu bir gelenek. Şimdi, değerli milletvekilleri, 25-30 cc'lik kolonyayla, bir iki maskeyle bu iş çözülmez. Yapacağınız iş yeterli sayıda solunum destek cihazı almak, yeterli sayıda yoğun bakım ünitesi açmak, tedbir olsun diye önemli ölçüde, normal yatak servislerini yeterli sayıda yoğun bakıma dönüştürmek. Böyle tedbirler almak lazım. Bu tedbirleri almadan, havadan sudan konuşarak, laf atarak sorunu çözemezsiniz. Kulak verin, bizi dinleyin. Biz hep gerçekleri sizinle paylaştık, kulak kabartmadınız, Türkiye'nin başını belaya soktunuz, bu hâle getirdiniz. Umut ediyorum ki bu sorun birlikte çözeceğimiz bir sorun olacaktır.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum ) - Sayın Bakan açıkladı, dinlememişsin!
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Ama Sayın Bakanın burada bahsettikleri, vallahi daha önce açıkladığı konuların çok ötesinde değil. Her gün Sayın Bakanı büyük bir merakla, heyecanla gece on ikiden sonra dinliyoruz, neler kavrayabiliriz diye takip ediyoruz. Keşke bu bahsettiğim sorunların cevaplarını biraz daha detaylı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür mahiyetinde son sözünüzü söyleyin.
Buyurun.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Peki, son söz: Bu sorun hurafelerle, farklı anlayışlarla, şarlatanların önerdikleriyle çözülmez. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu sorun toplumsal dayanışmayla, aklın ve bilimin önderliğinde çözülür. Gelin; bilimi, bilimselliği ilke edinin, bu sorun çözülsün.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)