| Konu: | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın, coronavirüs salgını riski, mevcut durum ve alınan tedbirlere ilişkin Hükûmet adına gündem dışı açıklaması nedeniyle AK PARTİ Grubu adına konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 19.03.2020 |
AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubumuz adına, bütün dünyayı kasıp kavuran coronavirüs salgınıyla ilgili olarak Sayın Bakanımızın yaptığı bilgilendirme ve gruplarımızın yaptığı katkıları da dikkate alarak açıklamalarda bulunmak üzere huzurunuzdayım.
Hepimizin bildiği gibi bulaşıcı hastalıklar, bulaşıcı hastalık salgınları, insanlık tarihi boyunca, bazen savaşlardan bile daha çok sayıda insanın ölümüne sebep olmuştur. Biz, ülke olarak, millet olarak sıkıntıların üstesinden birlikte gelme hasleti olan, özellikleri olan bir milletiz. İşte, daha bir gün önce 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin 105'inci yıl dönümünü birlikte kutladık. Bu, Çanakkale Zaferi'nde de böyle olmuştur, Kurtuluş Savaşı'nda da böyle olmuştur ve bunun en yakın örneği de 15 Temmuzda yaşandı; hep birlikte, bu çatının altındaki değerli milletvekilleri, bütün milletimiz, büyük bir sıkıntıyı bertaraf etmek için gerçekten müthiş bir basiret, bir feraset gösterdi. Ben inanıyorum ki bu coronavirüs salgını konusunda da milletimiz hep birlikte bu basireti gösterecektir. Bizler de muhalefetiyle iktidarıyla bu yüce çatı altındaki milletvekilleri olarak elbette sürece katkı vereceğiz, yapılan her türlü hizmete, planlamaya katkı vereceğiz.
Gruplar adına yapılan konuşmalardan ben kendi adıma çok istifade ettim. Biliyorum ki başından beri olumlu yaklaşımıyla bu meseleyi yöneten Sayın Sağlık Bakanımız ve ekibi de -onlara da hoş geldiniz diyorum- bunlardan istifade edecekler. Gerçekten, başından beri ortak aklı ortaya koyma konusunda milletvekillerimizin ve gruplarımızın tutumu da takdire şayandır. Görüş farklılıklarının olmasını çok tabii karşılamak lazım. Bakınız, farklı ülkelerde hem de gelişmiş ülkelerde yani bilimin çok geliştiği ülkelerde bile farklı yaklaşımlarla karşılaşabiliyoruz. Dahası, kurulmuş olan Bilim Kurulunun içinde de -ben de bu bilim kurullarıyla geçmişte salgınlarda çalıştım- görüş farklılıkları olur bazen. İki bilim insanı yan yana oturur, birisi aynı alanda başka bir şeyi önerir, birisi başka bir şeyi önerir. Görüş farklılıklarının olması çok tabiidir. Önemli olan, meseleye samimiyetle yaklaşılıyor mu; önemli olan, meseleye karşı gösterilen liderlik ne durumdadır? Allah'a binlerce şükürler olsun, Cumhurbaşkanımızın krizler karşısında -ama hangi kriz olursa olsun- her zaman gösterdiği yüksek dirayeti biz bu salgında da görüyoruz. Koordinasyon sağlandı; bakanlıkların, kurumların, kuruluşların, Sağlık Bakanlığımızın biraz da tabiatıyla bu meseleye başat müdahalesiyle beraber planlamalar yapıldı ve bugüne kadar gerçekten oldukça iyi gitti.
Aslında son kırk yılda bütün dünyada virüs kaynaklı salgınların arttığını görüyoruz enteresan bir biçimde. Yani diğer mikroorganizmalara, bakterilere karşı başarılı olduk dünyaca ama virüsler, bu küçücük canlılar, ilim dünyasınca canlı olup olmadığı bile bazen tartışılan bu varlıklara karşı bazen bütün dünya, bütün insanlık çaresiz kalabiliyor. İşte, çaresiz kalmayalım diye hep birlikte gayret ediyoruz.
Hatırlayınız, geçmişte ülkemizde de kuş gribi, SARS... Önce, SARS'ın ülkemize girmesini engelleyebilmiştik. Kuş gribine karşı oldukça hazırlıklıydık ve nitekim Dünya Sağlık Örgütü o zaman hazırladığımız, Türkiye Cumhuriyeti olarak hazırladığımız, Pandemi Hazırlık Planı'nı bütün dünyaya örnek göstermişti. Daha sonra, hatırlayacaksınız, H1N1 salgınını yaşadık, orada da dünya ortalamalısının daha altında kayıplarla bu salgını atlatabildik. Çünkü gerçekten iyi hazırlanmıştık. Çünkü Türkiye'nin sağlık sistemi, bu tip salgınlara karşılık verme hususunda dünyanın birçok ülkesine kıyasla iyi bir noktaya getirilmişti, bugün de Allah'a şükürler olsun ki iyi bir noktadayız.
Ve nitekim, Sağlık Bakanlığımız Ulusal Pandemi Planı'mızı belli aralıklarla, belli periyotlarla yenilemektedir. Bu salgından hemen önce, 2019 yılında da Sağlık Bakanlığımız pandemi planını yenilediği için, Bakanlığımız ve Sayın Bakanımız bu meseleye hazır olduğu için, bütün kuruluşlar bu meseleye hazır olduğu için birçok adımı, diğer ülkelerin atamadığı adımları biz, erkenden atma imkânını bulduk.
Türkiye'de çok iyi işleyen bir Erken Uyarı ve Cevap Sistemi'miz var. Bu tip salgınlara -"epidemiyoloji" diyoruz tıpta- epidemiyolojik anlamda cevap verecek şekilde yetkin eğitimler almış bir sağlık personeli kadromuz var ve şükürler olsun ki böyle.
Ve iktidarımız döneminde, 2002'den bu yana kadar, on yedi-on sekiz yıl içerisinde geliştirdiğimiz ve yenilediğimiz sağlık altyapımız, operasyonel gücümüz, bilimsel yaklaşımımız, başından beri Sayın Bakanımızın da mükemmel örneklerini gösterdiği şeffaflık geleneğimiz, dünyayı kasıp kavuran Covid-19 pandemisinde bizim büyük avantajlarımız olmuştur. İşte, yanı başımızda İran'ı gördük, yanı başımızda İtalya'yı gördük, üzüldük de gerçekten oralarda meydana gelen hadiselere, biraz hazırlıksız yakalandıklarını hep beraber fark ettik. Şimdi, bu sağlık altyapısından bahsedilirken şehir hastanelerinden de bahsetti bazı arkadaşlarımız.
Değerli arkadaşlar, şehir hastanelerinin altyapı itibarıyla, bir pandemiye hazırlık itibarıyla, özellikle, yoğun bakım yatağı kapasitesi itibarıyla da ülkemize çok büyük katkıları vardır. Siz, bir şehir hastanesini bir pandemide kullanabilirsiniz, kullanmayabilirsiniz, bir blokunu kullanırsınız ama toplu olarak, bu hastanelerin ülkemizdeki yoğun bakım kapasitesini, ülkemizde hasta bakım kapasitesini arttırdığını hepimiz biliyoruz. Şimdi, Sağlık Bakanlığımız -biraz önce Değerli Bakanımız da ifade ettiler- bu anlamda, önce belli hastaneleri belirlemişlerdi. Şimdi, müdahale edebilecek her hastanede bu imkânlar oluşturuluyor: Üniversite hastanelerinde, kamu hastanelerinde, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde ve özel hastanelerde. Türkiye'nin oldukça gelişmiş bir özel hastane altyapısı var. Tabii ki böyle bir durumda onlar da ellerini taşın altına koyacaklar. Vaka sayılarının artmaması hepimizin en büyük temennisidir; artabilir, hep beraber gayret ediyoruz, bu hususta herkes elinden geleni yapıyor ama vaka sayılarının artışına karşı değerli arkadaşlar, gerçekten, altyapımız iyidir. Biraz sonra size bazı grafiklerle bunları göstereceğim.
Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları ve yönetiminde Sağlık Bakanlığımız gecikmeksizin bir Bilim Kurulu oluşturmuştur, bütün önlemleri proaktif biçimde ortaya koymuştur. Zamanında alınan kararlar bütün kurumların katkı ve uygulamalarıyla da hayata geçirilmiştir. Ben bunların detaylarına girmeyeceğim. Dün, Sayın Cumhurbaşkanımız detaylarıyla anlattı; bugün, Sayın Bakanımız da detayların bir kısmını verdi. Bazen, sorular soruluyor: "Şu konuyu Sayın Bakan niye açıklamadı?" Değerli arkadaşlar, yani her detay açıklanmayabilir ama biz, şeffaflığın olması gereken seviyede olduğunu başından beri görüyoruz. Bunda hiç kimsenin bir kuşkusu olmadığına da ben eminim.
Bazı ülkelerde birbirine zıt biçimde görülen; bir kısmında toplumsal duyarsızlık, bir kısmında, böyle, panik uç noktalarına da Türkiye'de savrulmadık. Orta yolu takip ettik, şeffaf davrandık ve toplumsal güveni de ayakta tuttuk. Alınan tedbirlerle hastalığın ülkemize girişi geciktirildi, şimdi yurt içinde yayılmayı önlemeye çalışıyoruz. Bu noktada, Türkiye'yi, biraz önce de ifade ettiğim gibi, aynı problemi yaşamış olan ülkelerle kıyasladığımızda farkı görebiliriz. Değerli arkadaşlar, İtalya'nın gayrisafi yurt içi hasılası kişi başına Türkiye'nin 3 katı; sağlık sistemine ayırdıkları, ayırabildikleri para Türkiye'nin birkaç katı ama olanları hepimiz görüyoruz.
Peki, Türkiye'de önümüzdeki günlerde karşılaşabileceğimiz hasta yüküne ne kadar hazırız, Türkiye'yi farklı kılan nedir? Bulaşmayı önlemek için, vaka sayıları artmasın diye gayret gösteriyoruz, göstereceğiz ama hastalanan vatandaşlarımızı en uygun biçimde tedavi etmek zorundayız.
Şimdi, müsaadenizle, sizlere bazı grafikler göstereceğim. Değerli arkadaşlarım, bu ilk grafik, Türkiye'deki hasta yataklarının niteliklilik vasfını gösteriyor. Türkiye'de -Sağlık Bakanlığında- hasta yataklarının yüzde 74'ü içinde banyosu ve tuvaleti olan odalardadır bugün. Biraz önce Sayın Sağlık Bakanımız da ifade ettiler, 99 bin odamız var yani 1 hastayı tek başına bir odaya yatırabileceğimiz, izole edebileceğimiz; her hasta yoğun bakım gerektirmez. Peki, bu sayı, bu oran acaba AK PARTİ iktidarından önce, Sağlıkta Dönüşüm Programı'ndan önce neydi? Maalesef, sadece yüzde 6,4'tü.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Otuz yıl önce...
RECEP AKDAĞ (Devamla) - Yüzde 6,4'tü.
Otuz yıl önce değil, on yedi yıl önce değerli milletvekilim "Otuz yıl önce." dediniz.
Ama fark etmez, on yedi yıl önce de Türkiye'nin hastaneleri vardı; yani odasında tuvaleti olan oda yüzde 6,4 iken yüzde 93,6 oda koğuş sistemiydi; işte, tuvalete, banyoya da... Hepimiz yaşadık bunları; sizin yaşınız da herhâlde bana yakındır. Türkiye, böyle bir krizle böyle bir durumda karşılaşsaydı altında kalır, ezilirdik. Hastaları nasıl izole edeceksiniz? Ama bakın, şükürler olsun ki bugün geldiğimiz nokta budur. İşte, şehir hastaneleriyle, diğer hastanelerle -Allah'ın izniyle- Bakanlığımız, Hükûmetimiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğiyle bunu yüzde 100'e çıkaracaktır yakın bir zamanda. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Haklı olarak milletvekillerimizden, sayın hatiplerden de "Acaba yoğun bakım yataklarımız ne durumdadır?" şeklinde sorular geldi; bunlar çok haklı sorular, takdirle de karşılıyorum. Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de 40 bin civarında yoğun bakım yatağı var. Bunların içindeki 25 binin üstündeki yatak erişkin yatağıdır. Peki, yine de böyle bir krizi karşılamakta zorluk çekebiliriz; doğru. Özellikle, büyükşehirlerimizde yatak doluluk oranları yoğun bakımlarda yüksek ama birçok diğer şehirde yatak doluluk oranlarının düşük olduğunu biliyoruz ve şimdi, süreci çok iyi yöneten Sağlık Bakanlığımız, Değerli Bakanımız -kendisiyle ben bir gün önce görüştüm- yeni bir planlamayla, yoğun bakım yataklarında solunum cihazı eksik olan yerlere solunum cihazlarının çok aktif kullanılmadığı hastanelerden belki birtakım ilaveler yapmak suretiyle ya da o hastaneleri de sisteme sokmak suretiyle bu meselenin planlamasını yapıyor.
Peki, 25 binin üstünde yoğun bakım yatağımız var da acaba bunların Avrupa'yla kıyaslanırsa durumu nedir ya da dünyayla kıyaslanırsa durumu nedir? Değerli arkadaşlarım, bakınız, burada farklı ülkelerle kıyaslamalar var. Kırmızıyla gösterilenler Türkiye'dir. Şu, en yüksek olan, bütün yoğun bakım yataklarını gösteriyor yani yeni doğan yoğun bakım yatakları da var içinde. Onun için ben, kıyaslamayı biraz daha doğru yapabilmek açısından, erişkin yoğun bakım yataklarının oranını da çıkararak bu grafiği sizlere hazırladım. Her 100 bin kişiye 30 erişkin yoğun bakım yatağı düşüyor. Amerika Birleşik Devletleri'yle aşağı yukarı aynıyız, diğer bütün Avrupa ülkelerinden sayımız daha fazla ve değerli arkadaşlarım, 1 yoğun bakım yatağı demek, sadece 1 odaya yatak koymak, başına 1 solunum cihazı koymak demek değildir; onun personelini de yetiştiriyorsunuz, onun organizasyonunu yapıyorsunuz. Türkiye, geçtiğimiz on yedi yılda, AK PARTİ iktidarıyla bütün bunları karşılamış olan, başarmış olan bir ülke olduğu içindir ki Allah'ın izniyle biz bu pandemiyi de layık olduğu biçimde göğüsleyebiliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Peki, acaba solunum cihazı sayımız nedir? Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de bütün sektörlerde 25 bin solunum cihazımız var. Bunların 17-18 binini erişkin hastalara kullanabilecek durumdayız. Ancak sağlık sisteminiz ne kadar güçlü olursa olsun -değerli milletvekillerimizin uyarıları, muhalefetten arkadaşlarımın da uyarıları son derece haklıdır- hangi sistem olursa olsun, bu kadar ağır bir yükün karşısında zorlanır. Şimdi, o zaman, bizim hepimizin yapması gereken nedir? Bu yükün artmaması için gayret etmeye devam edeceğiz, bugüne kadar yaptığımız gibi.
Bir taraftan da halk sağlığı ile ekonomi arasındaki dengeyi sağlamak zorundayız. Ekonomiyle ilgili konuşmalar da yapıldı. Sayın Cumhurbaşkanımızın dün ekonomi konusunda ortaya koyduğu tedbirler aslında bütün paydaşlarla beraber alınmış tedbirlerdir. Hatırlayalım, orada sadece işverenler yoktu, orada işçi temsilcileri de vardı, orada farklı sektörlerden insanlar da vardı ve ben inanıyorum ki süreç içerisinde gerekirse Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla ilgili bakanlıklarımız, kurullarımız yeni tedbirleri de ortaya koyacaktır. Elbette imkânları da dikkate almak zorundayız yani Türkiye'nin bu hususta ekonomik tedbirlerini Türkiye'nin şartlarında değerlendireceğiz, Amerika'nın şartlarında ya da Almanya'nın şartlarında değerlendirirsek yanlış bir iş yapmış oluruz. Bir multisektörel yaklaşım gerekiyor, bütün sektörlerin ortak hareketi gerekiyor ve bu hususta Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği gerçekten hepimize de umut vermeye devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RECEP AKDAĞ (Devamla) - Müsaade eder misiniz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Tamamlayalım efendim.
RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, biraz önce de ifade ettim, farklı görüşler olacak; önemli olan, ortak aklı ortaya koymaktır. Bizim çok basit tedbirlerle ilgili olarak da halkı uyarmaya hep beraber devam etmemiz lazım. Burada, bu çatının altında halkımızın örnek aldığı milletvekillerimiz var, bizler varız; çok kafa karıştırmadan, el yıkamanın önemini her fırsatta anlatmaya devam etmeliyiz. El yıkamak, düzgün el yıkamak -vaktim olmadığı için detaylarına giremiyorum- sosyal mesafeleri korumak ve evde kalmak... Bakın, birçok şey konuşuluyor televizyonlarda, sosyal medyada ama bu üçü çok önemli: Ellerimizi yıkayalım, işimiz el veriyorsa evimizde oturalım ve sosyal mesafeleri koruyalım. Gençlerde hafif seyredebilir; evet, hafif seyrediyor, biliyoruz ama biz yaşlılarımıza çok kıymet veren bir milletiz, onlar bizim göz bebeğimiz, canımız, ciğerimiz yani Allah korusun, birimiz evimizdeki bir yaşlımıza bu hastalığı taşırsak ve onun hayatına mal olursa hepimiz çok üzülürüz, bunu da çok iyi biliyoruz.
Ve tabii sağlık çalışanları... Sağlık çalışanlarının kadrini, kıymetini her zaman bilmeliyiz, böyle günlerde daha da iyi anlıyoruz. Onlar fedakârca gayret ediyorlar ve risk grubundalar. Ben, yıllarca, Sağlık Bakanları olarak onlarla çalıştım; kendileriyle iftihar ediyorum. Nerede dara düştüysek, nerede sıkıntıya girdiysek sağlık çalışanları her zaman birinci derecede sahipleri olarak meseleleri sahiplendiler. Rabb'im onların hepsinden razı olsun.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sosyal medyadaki şarlatanlığa karşı hep birlikte karşı durduğumuzu da görüyorum. Bundan dolayı da çok memnun olduğumu ifade etmek isterim. Bakanlığımıza kulak vereceğiz, uzmanlara kulak vereceğiz, gereksiz panik yapmayacağız; yıllar önce kurduğumuz 184 numaralı SABİM hattını Bakanlığımız çok doğru bir kararla coronavirüs danışma hattına çevirdi, ihtiyacımız varsa 184 numaralı telefonu arayarak buradan destek alacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RECEP AKDAĞ (Devamla) - Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Selamlamak için...
RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, konuşmamın sonunda, tekrar, bu meselede yüksek liderliğiyle milletimize güven veren Sayın Cumhurbaşkanımıza, başta Sayın Sağlık Bakanımız ve ekibi olmak üzere bakanlarımıza, kurullarımıza ve hassaten burada grupları bulunan partilere, parti yöneticilerine, milletvekillerine, hepinize çok teşekkür ediyorum, bütün paydaşlara çok teşekkür ediyorum ve konuşmamı da önemli bir mesajla bitiriyorum. Sağlık çalışanlarının mükemmel bir mesajı var. Onlar bize şu mesajı veriyorlar: "Biz sizin için burada kalıyoruz, sen de bizim için lütfen evinde kal."
Hepinize çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)