| Konu: | Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanunun Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 19.03.2020 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Parlamentomuzun saygıdeğer mensupları, hepinizi şahsım ve partim adına saygıyla selamlarım.
Gerçekten içinde bulunduğumuz olağanüstü bir dönem. Bunu söylüyoruz ve genel olarak kabul edilen de şu: İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yeryüzünün gördüğü en büyük global tehdit. İnsanlığın yüz yüze geldiği en büyük küresel afet. Bütün dünya afet bölgesi, tabii Türkiye de bir afet bölgesi. Küresel bir olağanüstü hâl söz konusu. Çin kaynaklı bir virüs salgını. Bu nedenle, ülkeler, özellikle, Çin'le ve Çinlilerle temasları paralelinde hastalıktan öncelikle etkileniyorlar. Bu nedenle de ülkeler, sahip oldukları sağlık altyapılarına ve tedbirlerine oranla bu salgından etkileniyorlar ve bu tehdidin ülkeler bağlamında 2 tane ayağı var: Birincisi, sağlıkla ilgili ve sağlık alanında alınacak tedbirler. İkincisi de tabii olarak ekonomiyle ilgili ve ekonomik olarak alınması gereken tedbirler olarak karşımızda duruyor.
Dün, Sayın Erdoğan yürütmenin başı olarak alınan tedbirleri açıkladı. Tabii olarak Türkiye'yi, Türkiye ekonomisini birinci dereceden etkileyecek uygulamalar bunlar. Ama tabii, şunu söylemek lazım ve bunu çok açık zaman zaman söylüyoruz: Genel olarak yapıcılık muhalefetten beklenir ama iktidarların da yapıcı olması gerekiyor. Dolayısıyla, AK PARTİ iktidarlarının ilk döneminde çok ses getiren bu ortak akıl üretme, gerçekten son zamanlarda çok arzu edilir bir ihtiyaç olarak ortada, özellikle bu virüsle ilgili. Gönül isterdi ki bu politikaların belirlenmesinde Parlamentoda grubu bulunan partilerin görüşleri önceden alınsın ve ortak bir politika üretilsin. Bu nedenle, özellikle ekonomik ayağıyla ilgili düşüncelerimizi açıklamak ve uygulamaya sokulan bu paketi bu anlamda değerlendirmek istiyoruz.
Çok değerli milletvekilleri, esasen, ekonomideki alınacak tedbirler üç temel hedefe yöneliktir. Birincisi: Mevcut ekonomik işleyişin durdurulmaması. İkincisi: Ekonomide yavaşlama döneminin mümkün olduğunca kısa geçilmesi. Üçüncüsü de: Canlanmanın öncelenip hızlandırılması. Bu bağlamda, bütün ekonomilerde ilk yapılması gereken şey, maliyet endişesine bakılmaksızın tüketim mallarının arz ve talebinde dengeli bir akışa devletin bizzat vaziyet etmesidir. Bu anlamda, lojistik sektörü geçici korumaya alınıp hatta, kamusallaştırılabilir bile. Çünkü ekonomik işleyişin engellenmesinin önlenmesi temel olarak buradan geçmektedir ve bu anlamda, tedbirlere buradan başlayarak hareket edilir. Dünyadaki uygulamalara da baktığımızda Türkiye'deki uygulamanın birinci olarak temel eksiği şudur: Bakın, ekonomide hiçbir sektörü ayıramazsınız böyle hâllerde çünkü bir domino etkisi vardır, mutlaka ekonomideki bir kriz, bu anlamdaki kriz bütün ekonomiyi etkiler. Ama ne yazık ki dünkü açıklamada gördük ki 10 iş kolundan ibaret bir tedbirler paketi; son derece yanlış, eksik akıl. Bakın, ortak akıldan yoksun bir akıl işliyor, bu olamaz. Nasıl deriz ki biz turizmi, kimyayı, makine imalatını, imalat sanayisini, tarımı bu kriz etkilemez? Dolasıyla bütün uygulamalar şunu gösteriyor: Bütün ekonomi, bütün sektörler ve sektörlerdeki bütün kurumlar, işletmeler... Bakın hem Fransa hem Almanya hem Amerika şunu dedi: "Hiçbir şirketin iflasına müsaade etmeyeceğiz." Bu tedbirlerin iki önemli ayağı vardır: Birincisi, işletmeleri ayakta tutmak yani arzı. İkincisi, harcamacı kalemlere hane halkına harcama enjekte etmek ki, onlar da talep etsin, arz ve talep dengesi böyle bulunur. Şimdi bu anlamda birinci derecede temel olarak nedir ekonomideki birinci acil durum? İşletmelerin nakit akış bozukluklarıdır. Bakın, tedbirler katma değer vergisinin ve muhtasar beyannameye dayalı kamusal ödemelerin ertelenmesidir. Hâlbuki, mart ayı ve nisan ayı hem gelir vergisi hem de kurumlar vergisi mükellefleri için ödemedir ve bu yüklü ödemedir. Mart ayındaki ödemeyi, beyannameyi nisan ayına aldık ama bu nisanda ödenmesi ve nisan ayında kurumlar vergisinin ertelenmemesi gariptir. Bütün ülkeler bunu ertelemiştir ve bu erteleme, sadece ertelemeyle kalmamalıdır. Şimdi bunlar ertelendiğinde, üç ay sonra o günkü yükümlülükleriyle beraber bugün elde edilemeyen gelirleri nasıl ödeyecektir firmalar? Bunların tamamına yakını üç ay ertelemeden sonra bir yıl faizsiz vadelenmelidir. Bunlar her ülkenin uyguladığı temel örneklerdir. Bu temel olarak bu şekilde olmalıdır ve bizim önerimiz de budur. Hatta Türkiye, iki ay vergi tatili yapmalıdır çalışanlarıyla beraber, mali müşavirleriyle beraber, maliye çalışanlarıyla beraber ve vergi ödeme yükümlülükleriyle beraber, SGK'siyle beraber; çok basit, iki aylık vergi tatiline gitmelidir.
Bir başka önemli husus, Çin'de de birinci madde şudur, diğer ülkelerde de: Maaşlar asla kesintiye uğramamalıdır; özel sektör ödemeleri, maaşları. Kamu tamam. Şimdi, bizdeki tedbir şudur: Bizdeki tedbir, kısa çalışma ödeneği devreye sokulmuştur. Bu kısa çalışma ödeneği ne demek? Yani bu krizden etkilenen işletmeler işçilerini, çalışanlarını çıkarmaktansa SGK'ye başvuracaklar ve İşsizlik Fonu'ndan yararlanan çalışanlarına SGK'den kısa çalışma ödeneğinden ödeme yapılmasını isteyecekler. Bu nedenle, şirket başvurduğunda ve şirketin işi yoksa, zor durumdaysa buna SGK brüt asgari ücretin yüzde 60'ını ödeyecek yani 2.300 lira alan bir çalışan 1.780 lira ödeme alacak. Değerli arkadaşlar ama bunu alabilmesi için altı yüz gün prim ödenmiş olması lazım ve o iş yerinde de yüz yirmi gündür çalışıyor olması lazım. Dolayısıyla bu açıdan baktığımızda, bakın, marttan itibaren yığınla bir işsizlik ve iş eksikliği gelecek. 14 milyon çalışanımız var, bunların ne kadarına bir ödeme eksikliği hissedilir? Mutlaka büyük. Bu anlamda, bu çalışanların önemli bir kısmı bu işsizlik ödeneğinden yararlanamayacakları için bu ödenekten de yararlanamaz. Acilen bu kısa çalışma ödeneğinde çalışanların tamamını kapsayacak şekilde bir düzenlemeye gitmemiz ve çalışanların -bırakın işsizleri- ödemelerinin, aylık maaşlarının kesilmesine izin vermememiz lazım. Bu, onlar için değil, ekonominin tamamı için geçerli olan bir husustur. Temel olarak kaynak budur.
Yine, Sayın Erdoğan'ın açıklamalarında bu çerçevede finansal maliyeti tamamen işletmelere ve çalışanlara yüklüyoruz. Şu an itibarıyla yüzlerce, binlerce esnafın ve ihracatçının malları yüklenmiş ve gelir yok. İnanın, Bursa'dan bir tekstil üreticisi beni aradı ve yirmi bir yıllık hayatında ilk defa çeklerini ödeyemez duruma geldiğini söylüyor.
Şimdi, bunlarla ilgili bir işlem sicile işlemeyecek ama geliri bozulduğu için, nakit akışı bozulduğu için bunlarla ilgili maliyeti taşıyamaz, bu ödemeleri yapamaz. Kredinin de... Bir şekilde düşük faizli olarak orta vadeli işletme kredileri sağlamak lazım.
Bu Sayın Erdoğan'ın açıkladığı paketin maksimum değeri 40-45 milyar lira tutuyor. Bu ekonominin... Gerçekten eğer -Sayın Albayrak'ın konuşmasından anladığım kadarıyla- bir iki haftada geçer bir şey olursa ki inşallah öyle olur, mesele yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın efendim.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Ama bu nisan ayı sonunu bulursa ekonominin tamamıyla ilgili 200 milyar liralık bir fonlama gerekir. Devlet tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de işletmelerin bu nedenle finansal maliyetlerini yani faizlerin bir kısmını yüklenmek zorundadır, bu anlamda özel sektör işletmelerinin iflasını ve ekonominin dışına çıkmasını engellemeli ve çalışanların da ekonomiyi işletecek derecede harcamacı olarak kalmasını sağlamalıdır. Bu dün açıklanan tedbirler eğer nisan ayını bulursa gerçekten ekonomimize kalıcı hasar bırakır. Bakın, zaten Türk ekonomisi maalesef dünyanın en kırılgan ekonomilerinden biri olarak bu krize yakalanmıştır, çok açık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım efendim.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - 30 Ocakta verdiğimiz corona araştırma önergesi reddedildiğinden beri, Borsa İstanbul yüzde 28,9 düşmüş öyle 17 falan değil, 29 düşmüş ve bütün dünya paraları dolar karşısında yüzde 2 değer kaybederken, Türk lirası son bir ayda yüzde 7 değer kaybetmiş, dolayısıyla kırılgan bir ekonomide yakalandık. Bakın son olarak şunu belirtmek istiyorum: Sistemlerin etkinliği toplumda inşa ettiği güvene dayanır ve bu güven, yatırım ve tüketim iştahı bırakmalıdır. 2017'deki referandumdan itibaren çok dikkatle takip ediyor bütün kamuoyu, sizin de dikkatinize sunuyorum: Türk milleti, Türk lirasından kaçıyor. 130 milyar dolardan 201 milyar dolara çıktı mevduat, bu bir dip dalgadır, faizlerin yüksekliğinden daha önemlidir. Bu referandumdan itibaren ortalama ekonomik büyüme bakın, son iki yılda 1,7.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Bu nedenle, bütün bu açıdan baktığımızda, inşallah, bunu telafi edici tedbirleri hep birlikte alırız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)