GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 25 Mart Büyük Birlik Partisi kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun vefatının 11'inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:3
Birleşim:72
Tarih:24.03.2020

OSMAN BOYRAZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Büyük Birlik Partisi kurucu Genel Başkanı rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun vefatının seneidevriyesinde gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, sizleri ve ekranları başında bizleri seyreden aziz milletimizi en kalbî duygularımla, hasret ve muhabbetle selamlıyorum.

Hepimizin de yüreğinde hissedip diline pelesenk olan kendisine ait şiirini paylaşmak istiyorum.

"Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum.

Durun, kapanmayın pencerelerim,

Güneşimi kapatmayın,

Beton çok soğuk, üşüyorum."

İşte böyle anlatıyordu hislerini "Üşüyorum." diyordu. Ne o bilebilirdi ne de bir başkası, hayata veda edeceği yerin yirmi beş yıl önce yazdığı şiirdeki kadar soğuk olacağını. Mamak Cezaevinin kırık taşları üzerinde yazılan mısralar, bir anlamda Yazıcıoğlu'nun yazgısının da satırlarıydı. Kapkara bir dehlizde beyaz bir sayfaya değil de sanki Berit'in bembeyaz karlarının üzerine yazılmıştı.

Hayatı bitmek bilmeyen mücadelelerle dolu, bir duygu, bir düşünce, bir dava adamıydı Yazıcıoğlu. Onunla aynı görüşü paylaşsın ya da paylaşmasın herkesin, her kesimin, insanlığını, beyefendiliğini, saygınlığını takdir ettiği bir kişiydi. Anadolu'nun bağrında yetişen binlerce, milyonlarca vatan âşığından biri olarak yaşadı ve bir akşamüstü, canı kadar sevdiği memleketinin bilinmezliğinde kayboldu. Gidişi de varlığı gibi efendice, sessizce, kendince oldu.

"Bu ne ateş ki, yandıkça yanmakta? / Bilen yok mu, nasıl diner, nasıl söner? / Yokluğu hançer gibi saplanmakta. / Kekik kokulu değil artık dağlarım." Şairin de ifade ettiği gibi o günden bu güne hasreti yüreğimizde kor ateş gibi yanan Anadolu'nun teni kavruk yiğit evladı Muhsin Yazıcıoğlu'nu ilk defa 1991 yılında tanıma fırsatım olmuştu.

1991 yılında Sivas'ın sokaklarını, caddelerini, meydanlarını donatan iki afiş dikkatimizi çekiyordu: "Muhsin kim?" Caddeler, sokaklar, her taraf "Muhsin kim?" afişiyle donatılıyor; dalga dalga bütün Sivas'ın illerine, ilçelerine kadar herkes merak ediyordu ve ondan bir hafta sonra bir başka afiş asılıyordu: "O, inançlarımızı Meclise taşıyacak."

Evet "Muhsin kim?" Aynı soruyu yıllar sonra bir gazeteci -vefatından iki ay önce- kendisine "Size göre Muhsin kim?" diye sordu. Cevabında Muhsin Yazıcıoğlu: "Hakkımdaki değerlendirmeleri kendim yapmaktansa aziz milletime bırakmayı tercih ederim. Çünkü, siyasetçinin sahibi bir yerde kendisi değil, millettir. Milletin sevgisi, duası ve desteği siyasetçinin aynasıdır." demişti. İşte, bu sorunun cevabını millete bırakmıştı. Muhsin Yazıcıoğlu hakkında söz söylemenin, cümle kurmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum. Onu anlatmaya ne dağarcığımdaki kelimeler yeter ne de zaman, bunun da farkındayım.

Şimdi, milletin temsilcisi olarak dilimin döndüğünce Muhsin Yazıcıoğlu'nu anlatmaya çalışacağım. Muhsin kim? Çamura bulanmış eller, yamalı elbiselerle Şarkışla bozkırlarında düşe kalka koşup oynayan, her düşmesiyle yeniden ayağa kalkmanın hayaline tutunan yağız bir Anadolu çocuğu. Bozkırlarda biteviye uzanan yılkılar misali, başı Kulmac Dağları'na odaklanmış, kara kuru bir memleket çocuğu. Göze başlarında tek başına göğü selamlayan bir selvi ağacı, dağların koynunda, kekik kokan koyaklarda öte hülyaların aşkıyla yüreğini öğüten asude adanmışlık. Sultanlar sultanının mağaraya sığınma günlerinde "Korkma Allah bizimledir." düsturunu içine yerleştiren bir inanmış adam.

Refah Partisi tarafından kurulan hükûmete destek açıklamasından sonra ziyaretine gelen birisi tarafından odasında "Muhsin, sen bilmiyorsun, adamı 2 kilometreden sırtından vuruyorlar." diye üstü kapalı tehdidine karşı, yakasına yapışıp kravatından tutarak "Git, kim bunları sana söylediyse onlara söyle. Biz adamı 2 kilometre sırtından değil, 10 santimetre alnından vururuz." diyerek 15 Temmuzda Ömer Halisdemir'e selam gönderen, Allah'tan başka hiçbir güçten de korkmayan yiğidin adıdır Muhsin Yazıcıoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Beylerbeyi Osman Gazi'nin bağrından çıkıp deniz gören dağlara kadar dalları uzayan bir çınar, Sultanlar Sultanı Ahmed Yesevî'nin altmış üç yıllık adı güzel Muhammed aşkına tutulan ve kendine bu dünyayı zindan gören bir tasavvuf sevdalısı. Bir güz vakti, tam kıtlık kapıyı kesmişken Tapduk Emre dergâhına alıç götürüp ahalisine buğday getirmeyi murat eden lakin onun dizinin dibinde diz çöküp ruhunu tımarlayan bir Yunus misali.

"Muhsin kim?" dersek Kafkas Dağları'nda Ruslara diz çöktüren Çeçen gönüllülerinin en yakın yareni, onların dertleriyle dertlenen bir âdemoğlu, bir serdengeçti. Ege'de zeybek, Karadeniz'de horon, Anadolu'da halay, Doğu'da zılgıt; memleketin her zerresini kendi gönlüyle bütünleyen yedi iklim bir seher yıldızı. Çevrili dağlara, aşılmaz ırmaklara, mazlum yüreklere dokunan bir kardelen çiçeği.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın, buyurun.

OSMAN BOYRAZ (Devamla) - Ovalarda salınan bir kartal misali bütün zincirleri kıran, bütün bendeleri aşan bir öte memleketler sevda muştucusu. Soğuk, ızdıraplı zindan günlerinde işkenceye, çileye rağmen, verilmeyen karanlık odada teyemmümle namazını kılan bir Anadolu sevdalısı.

28 Şubatın en zalim, ürkütücü zamanlarında yüreğinde taşıdığı kefeni sözleri üzerine bir libas gibi serip "Namlusunu millete çevirmiş tanka selam durmam." diyerek 15 Temmuzda tanklara karşı direnen, milletine seneler öncesinden yol gösteren biri.

Hasılıkelam "Muhsin kim?" dersek; Muhsin, bir yiğit delikanlı; sordum, aslı Sivaslı; o, milletin evladı; Muhsin Yazıcıoğlu.

Mekânı cennet olsun, Allah rahmet eylesin. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)