GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi'nin Gazze'de Ortak İşletilmesi ve Devri ile Filistin Vatandaşlarının Tıpta Uzmanlık Eğitimini Türkiye'de Almasına Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:75
Tarih:31.03.2020

HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biz 11 Marttan beri düzenli olarak halka "Evde kal." çağrısında bulunuyoruz. İşini kaybetme riskine, yoksulluğa, işsizliğe, yaşam koşullarının zorluğuna rağmen, aslında bir gün dönüp baktığımızda halkın büyük bir çoğunluğu, bu çağrıya kulak verdi ve evde kalmaya devam etti. Yani toplum, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdi; şu an tam da üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gereken, hükûmetin kendisi. Çünkü hükûmetler tam da bu karantina dönemlerinde, en azından dünya örneklerinde bizim tanıklık ettiğimiz hükûmetler çıkıp vatandaşlarına şunu söylediler: "Evet, siz evde kalın, hiçbir şeyi sorun etmeyin, sadece sağlığınızı düşünün. Biz varız, buradayız, sizin bütün sorunlarınızı biz çözeceğiz." dediler. Peki, bizde ne oldu? Bugüne kadar toplumun kaygılarını giderecek, rahatlatacak herhangi bir somut, net adım atılmadı. Örneğin, ücretli izin talebi gerçekleşmedi, temel ihtiyaçlar karşılanmadı; elektrik, su, doğal gaz, internet ücretsiz olmadı, 10 milyonu bulan yoksullara yönelik herhangi bir tedbir alınmadı.

Peki, ne oldu buna karşı? Cumhurbaşkanı dönüp halktan -ne dedi- "Biz bize yeteriz." hamasetiyle bir kez daha para talep etti. Yani bu coronavirüsün faturasını da halka yükledi, halka havale etti. Yani sosyal devletten sizin anladığınız, halktan para toplamakla sınırlı. Dolayısıyla siz çok istiyorsanız elbette ki parayı etrafınızda kümelenen sermayedarlardan toplayabilirsiniz çünkü biz biliyoruz ki bu topladığınız parayı da bir kez daha onlara harcayacaksınız.

Değerli arkadaşlar, yine bu ülkede her konuda sadece AKP konuşabilir, AKP eylemde bulunabilir, AKP faaliyette bulunabilir, AKP'nin dışında her şey herkese yasak. Bakın, coronavirüse karşı da sadece AKP önlem alabilir. AKP belediyeleri her türlü faaliyeti yürütebilir. AKP'nin il, ilçe örgütleri her şeyi yapabilir ama HDP'nin belediyelerine kayyum atanır. HDP'nin il, ilçe yöneticileri, halkı corona virüsü hakkında uyaramaz, herhangi bir çalışma yürütemez.

Örneğin Diyarbakır'da 65 yaş üstü bireylerin, yine, kronik hastalığı olanların, evde yalnız yaşayan insanların ihtiyaçlarını gidermek için çalışma yürüten il, ilçe yöneticilerimiz, partimiz engelleniyor. Neden? Bir gerekçeniz var mı? Gerçekten biz bunu çok merak ediyoruz. Sizin yürüttüğünüz faaliyeti sizin muhalifiniz partiler yürüttüğünde neden suç işliyor? Suç işliyormuş gibi aslında lanse ediyorsunuz. Bir kez daha bu sorunun cevabını sizden bekliyoruz ama şunu da söyleyeyim: Engellemeleriniz, baskılarınız bizi halkımızla dayanışmaktan vazgeçirmeyecek; biz her koşulda, her şartta halkımızın yanında olmaya, halkımıza destek sunmaya devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, yine, uzun bir dönemdir tartışılan bir infaz yasası var. Günlerdir tartışılıyor, toplumda ciddi bir beklenti de yaratıldı ama bir gün dönüp baktığımızda, aslında dağ, fare bile doğurmamış. Oysa 300 bine yakın tutsak ve mahpus, bizden adalet bekliyor, eşitlik bekliyor yani bu salgın döneminde, bu kadar toplumsal dayanışmayı, birliği, beraberliği dilinizden düşürmediğiniz bir dönemde sizden ayrımcılık yapmamanızı bekliyor ama maalesef dönüp baktığımızda yine ayrımcı bir tutumla karşı karşıyayız.

Peki, biz size soruyoruz burada: Siz cezaevlerinde virüsün kime bulaşıp kime bulaşmayacağını nereden biliyorsunuz? "Cezaevlerinde önlem aldık." diyorsunuz ama biz hiçbir önlem almadığınızı biliyoruz. Burada bir art niyet var, burada gerçekten mahpuslar, ölüme terk edilmek isteniyor. Hiç kimse bize terör merör safsatasından söz etmesin. Biz "terör" kavramının sizin için sihirli bir sözcük olduğunu çok iyi biliyoruz. Siz bu sihirli sözcükle muhalefete, muhaliflerinize baskı uyguluyorsunuz, zulüm uyguluyorsunuz.

Yine, diğer bir noktayı sürekli dilinize pelesenk ediyorsunuz. Ne diyorsunuz? "Yargı bağımsız." diyorsunuz. Biz bu ülkede yargının tarafsız, bağımsız olmadığının binlerce örneğini size bir kez daha anlatabiliriz. Yargı, sizin talimatlarınızla çalışıyor; yargı, sizin baskınızın altında. Dolayısıyla kararlar, öyle bağımsız, tarafsız verilmiyor. Kimse de bu iddianıza inanmıyor. Eğer öyle olmuş olsaydı arkadaşlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Sadece bir "tweet" attığı için... Bakın, sizi eleştirdiği için "tweet"i atıyor. Aradan yarım saat geçmiyor, bir bakıyoruz, polis kapısını çalıyor. Oysa Tahir Elçi'nin dava dosyası beş yıl sürmüştü. Binlerce insan şu an cezaevlerinde adil yargılanmayı bekliyor. Peki, nedir bu adaletin ışık hızı? Sadece söz konusu siz olunca, adalet bu kadar ışık hızıyla çalışıyor. Diğer hiçbir konuda AKP bu kadar hızlı, yerinde tedbirler almıyor, önlemler almıyor. Biz kez daha buradan çağrıda bulunuyoruz: Bu ayrımcı tutumunuzdan vazgeçin, 300 bin tutsağın, mahpusun hepsi sizin vatandaşınız. Siz vatandaşlarınızı ölüme göz göre göre gönderemezsiniz. Gönderirseniz, tarih karşısında suçlu olursunuz, insanlığın vicdanında suçlu olursunuz, toplum nezdinde suç işlemeye devam etmiş olursunuz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)