| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi'nin Gazze'de Ortak İşletilmesi ve Devri ile Filistin Vatandaşlarının Tıpta Uzmanlık Eğitimini Türkiye'de Almasına Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 31.03.2020 |
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Olağanüstü günler yaşadığımız bu zor dönemde her gün ekranlarda olan, her fırsatta konuşan Sayın Cumhurbaşkanı, şaşırtıcı bir şekilde ekran karşısına son günlerde 3 kere çıktı. Yaptığı ilk konuşmada patronlara ekonomik paket açıkladı, ikinci konuşmada ise vatandaştan para istedi. Bunu yaparken lütfeder gibi 7 maaşını da bağışladığını söyledi. Hayırlısı olsun ama her yıl bütçe başlangıç ödeneğinin binde 5'ine karşılık gelen ve kendisine örtülü ödenek harcaması için ayrılan tutardan hiç bahsetmedi. 2020 bütçesinde "gizli hizmet gideri" olarak harcanması için belirlenen 5 milyar 410 milyon 105 bin 985 TL'den hiç bahsetmedi. Hasta garantili hastaneler, yolcu garantili havaalanları inşa edilirken, geçiş garantili yollar yapılırken, saraylar, külliyeler inşa edilirken "İtibardan tasarruf olmaz." diyenler, devletin yüceliğinden bahsedenler, mevzu virüsle mücadeleye, halk sağlığı ve güvenliğine geldiğinde IBAN gösterir oldu.
Kendileri yetmedi, Diyanet de devreye girdi. 2018'de 60 milyon TL'si fitre ve zekâtlar olmak üzere toplam 1,2 milyar TL gelir elde eden, yurt dışındaki cami inşaatları için yaklaşık 500 milyon dolar para harcayan, kim oldukları belli olmayan dernek ve vakıflara 300 milyon TL yardım yapan, bütçesi 8 bakanlıktan ve en önemlisi, Sağlık Bakanlığı bütçesinin 3 katından fazla olan Diyanet "Maaşını paylaş, kardeşinle yakınlaş." diyerek vatandaşlardan SMS'yle 10 TL istedi.
İktidar, yoksulluk ve yoksunluktan hâlâ çalışmak zorunda kalan, kendi OHAL'ini ilan edemeyen "Ya evde kalıp açlıktan öleceğim ya da işe gidip virüsten öleceğim." diyen, çalışma ile pandemi arasında sıkışan vatandaştan hangi yüzle para istiyor, hangi parayı istiyor; anlamak mümkün değil.
Salgının her geçen gün daha büyük riskler oluşturduğu, halkın can güvenliğinin tehlikeye düştüğü, esnafın, işçinin evde oturmak zorunda kaldığı, vatandaşın kira ve faturalarını ödeyemediği bir dönemde vergi veren halkına sahip çıkması gereken AKP iktidarı, vatandaştan para ister gibi bir duruma gelmiştir.
O kadar samimiyetsizler ki kendilerinden değil diye, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlarının günlerdir açık ve şeffaf bir şekilde yürüttükleri kampanyalarını genelgeyle yasaklıyorlar. Gerekçeleri ise "belediyelerin yardım ya da bağış toplama yetkisinin olmadığı" gibi komik bir iddia ancak önceki dönemlerde İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri, AKP'nin elindeyken istedikleri gibi yardım kampanyası düzenleyip bağış toplayabiliyorlardı ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş döneminde "Güney Asya Depremi Yardım Kampanyası" adı altında bağış toplanmıştı.
Diğer yandan, TÜRGEV'den İlim Yayma Cemiyetine, Suriye'deki radikal örgütler için yardım toplayan derneklerden binlerce vatandaşı dolandıran Deniz Fenerine kadar tarikatlara ve cemaatlere bağlı, sicili temiz olmayan ne kadar dernek ve vakıf varsa "kamu yararına çalışan vakıf ve dernek" statüsüne alınmış ve hiçbir izin alınmadan bağış ve yardım toplamalarının önü açılmıştır. Bu dernek ve vakıflara bu izinler verilirken ülkenin içinde bulunduğu bu zor dönemde vatandaşlarının, ihtiyaç sahiplerinin ve bu salgın nedeniyle iş yerini kapatmak zorunda kalan işverenlerin içinde bulunduğu ekonomik zorluğu biraz olsun hafifletmek için AKP'nin yapmadığını yapan ülkenin en büyük 2 belediyesinin başlattığı kampanyalar engellenmektedir. Şu günlerde iktidarı halk sağlığı ve güvenliğini önemsemeye davet ediyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)