GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Transit ve Ulaştırma İşbirliği Anlaşması (Lapis Lazuli Güzergâh Anlaşması)'nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:75
Tarih:31.03.2020

HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız; evet, tüm dünyada etkisini artıran bir salgın vakasıyla, riskiyle karşı karşıyayız ve içinde olduğumuz sürecin temel karakteri, boyutları henüz açığa çıkmamış. Yani içinde bulunduğumuz günün nasıl bir tablo oluşturduğuna henüz hâkim değiliz ve sonrası açısından da gelecek açısından da nasıl bir sonuçla karşılaşacağımız henüz belli değil. Dolayısıyla, bütün dünyada, henüz, yaşadığımız sonuçlara çare üretmekle meşgul iktidarlar fakat Türkiye söz konusu olduğunda bu duruma başkaca faktörler etki yapıyor, ekleniyor.

Türkiye, evet, kaos yaşıyor fakat bu kaos belki de tüm dünyada yaşanılandan çok daha derinlikli bir kaos. Çünkü Türkiye'de yaşanan kaosun temel karakterinden bir tanesi güvensizlik meselesi yani Türkiye toplumu yarının ne olacağını bilmiyor, yaşadığı sıkıntının, gerilimin, riskin tam olarak ne olduğunu bilmiyor ve kimden bir çare umacağının farkında değil.

Bugün binlerce sağlık emekçisi çok büyük bir fedakârlıkla, büyük bir özveriyle işlerini yapmaya çalışıyorlar; kaldı ki onların dahi ortaya koydukları, ifade ettikleri itirazlar biliniyor. Yani Türkiye'yi özgün yapan en temel mesele, bugün, iktidarın bu süreci yönetme tarzıdır. Tabii ki süreç geliştikçe, ilerledikçe biz başından ortaya koyduğumuz eleştirileri söylemeye devam ediyoruz fakat Meclisin de çalışma tarzından hareketle, bir süre sonra, ifade edilen eleştirilerin ve uyarıların zaman zaman sıradanlaşmaya başladığı riski ortaya çıkıyor. Fakat hem bizim açımızdan hem de süreç açısından beklenilenin zirvesine henüz ulaşılmadı yani pik noktasına gelinmediği tespiti yapıldığına göre aslında çok daha fazla söz söylemek, çok daha fazla eleştiri yapmakla karşı karşıyayız çünkü süreç henüz önümüzde.

Şimdi, biz, iktidarın coronavirüse karşı mücadele değil, tam tersine, halka karşı mücadele ettiğini söyledik. Bunu söylerken de elimizde çok somut veriler var ve bunları defaatle ayrıntılandırarak aktarmaya çalıştık. İktidar bu süreci şeffaf yürütmüyor. İktidar, bu sürecin temel aktörlerinden faydalanmayı bir tarafa koyun, bugün açıklama yapan Türk Tabipleri Birliği -TTB- şube yöneticilerini cezalandırmakla meşgul. İktidar, bu süreçte, Twitter'da "tweet" atan yurttaşlarının peşine düşmekle meşgul. İktidar, bu süreçte, "Evde kal." çağrısına bağlı olarak "Evde kalayım fakat açım, bunun bir çaresini üretin." diye feryat eden yurttaşları gözaltına almakla, tehdit etmekle meşgul. İktidar bu süreçte paketler açıklıyor ve bu paketlere bakıyorsunuz ki sermaye korunuyor, şirketler korunuyor ve halka çağrı yapılıyor. İlk açıklanan pakette yine halka bir şey yoktu, bütünüyle şirketleri kurtarma paketiydi.

Şimdi "Biz bize yeteriz." diye bir jargonla millî dayanışma kampanyası başlattı. Evet, Türkiye kendisine yetebilir fakat AKP olmazsa yeter. Siz tarımı bitirdiniz, sanayiyi, üretimi bitirdiniz, inşaat ekonomisini, beton ekonomisini temel ekonomi biçimine dönüştürdünüz, rant ekonomisini geliştirdiniz. Ülkenin bütün kaynaklarını, ormanlarını, derelerini inşaat şirketlerine peşkeş çektiniz. Evet, siz olmazsanız bu halk başının çaresine pekâlâ bakabilir. Sizin sermaye diktatörlüğünüz olmasa bu halk pekâlâ başının çaresine bakabilir.

Dayanışma yasaklanıyor. Şimdi soruyorum buradan: Daha siz dün milyarlarca lirayı Ensar Vakfına -cinsel tacizle suçlu Ensar Vakfına- aktardınız. Siz deprem paralarını iç ettiniz ve buna benzer çok sayıda örnek var. Ee, bu halk size güvenir mi? Bu halk size güvenmez, bu halk size güvenmez. Dolayısıyla, "Biz bize yeteriz." edebiyatlarıyla, hamasetleriyle bu süreci atlatamazsınız.

Yapılması gereken çok basit. Kaynak meselesine gelince, bakın, 2020 bütçesinde güvenlik ve silahlanmaya ayrılan bütçe 230 milyar TL. Evet, güvenlikçi ve savaş politikalarından vazgeçerseniz bu süreç pekâlâ çözülebilir. Müteahhit firmalara yapılacak garanti ödemelerini yapmazsanız çözülebilir. Cumhurbaşkanının örtülü ödeneğinden çetelere aktarılan paraları aktarmazsanız bu sorun çözülebilir. Sarayın günlük, aylık, yıllık harcamalarıyla çözülebilir. Yandaş derneklere 2020'de aktarılan 2 milyar 735 milyon TL'yle pekâlâ çözülebilir.

Evet, "Evde kal." deniliyor; güzel, doğru söyleniyor fakat bu çağrıya, çalışan milyonlarca işçi dâhil değil. Bu, düpedüz bir ikiyüzlülüktür. Milyonlarca işçi çalışmak zorunda. Biz, bunun için, mutlaka ve mutlaka, acilen ücretli izin çağrısını yapıyoruz. Bu süreçte, iktidarın, kendi bekasını kurtarma, kendi ekonomi gemisini yüzdürme derdinde olduğunu biliyoruz. Halkımıza biz şu çağrıyı başından beri yaptık ve halkımız da gerekeni kendi cephesinden yapıyor, kendi dayanışma alanını kurmaya çalışıyor.

Değerli arkadaşlar, bunun son örneği; yüzlerce kurumun, demokratik kitle örgütünün, insanların, partilerin ve vekillerin de dâhil olduğu bir platform kuruldu; bu platform Tüm Çalışanlar İçin Sağlık Platformu. Bu platformun talepleri şunlar: İşten çıkarmalar yasaklansın; İşsizlik Fonu, sendika ve meslek örgütlerinin gözetiminde, işsizler için değerlendirilsin; güvenceli ve güvencesiz tüm işçilerin sağlığı SGK tarafından karşılansın ve en önemlisi de -13 madde var, ben bunların birkaçını açıklıyorum sadece- ücretli izin gerçekleştirilsin. Evet, bu platform böyle bir çağrı yapıyor. Ben buradan bu çağrıyı tüm halkımıza söylüyorum değerli arkadaşlar. Bu platform yani yüzlerce kurumun bir araya geldiği ve milyonlarca emekçinin sözü ve duygusunu tarif eden bu platform 2 Nisandan itibaren "her akşam saat 20.20'de bir dakika ışık yakıp söndürme" çağrısı yapıyor. Evet, biz, bu süreçte, halk olarak, iktidarın ortaya koyduğu tüm politikalara karşı "kral çıplak" demeye devam edeceğiz. Bu iktidar, aynı zamanda, halka karşı verdiği mücadelede yani virüse karşı değil, halka karşı verdiği mücadelede çok tipik hamleler yapıyor; bir tanesi de cezaevleri yani yeni açıklanan infaz paketi. Burada da iktidarın ideolojik düşmanca tutumunun bir karşılığını görüyoruz.

Coronavirüs sürecinde, virüs tedbirinden kaynaklı olarak, tüm halkımız, tüm Türkiye toplumu cezaevlerinin acilen boşaltılmasını beklerken... Çünkü cezaevlerinde 100 bine yakın fazla tutsak, fazla mahkûm var. Dolayısıyla, 3 kişilik bir yerde 6 kişinin kaldığı, 3 kişilik ranzaların 6 kişilik ranzalara dönüştürüldüğü, havalandırma koşullarının çok sınırlı olduğu, beslenme koşullarının çok sınırlı olduğu koşullar bu koşullar. Fakat bunu yapmayı bir tarafa koyun, iktidar "Fırsat bu fırsat." diyerek yeni hazırladığı infaz paketinde siyasi mahpusları, siyasi tutsakları yani faşizme karşı mücadele yürütürken, eşitlik, özgürlük mücadelesi yürütürken devlet tarafından, iktidar tarafından tutsak edilen, hapsedilen insanları paketin dışında tutuyor. Bu, doğrudan bir halk düşmanlığıdır, doğrudan ayrımcılıktır, eşitsizliktir. Biz, bu konuda eşitlikçi bir politika, eşitlikçi bir düzenleme yapılmasını doğru buluyoruz.

Evet, cezaevlerindeki yoldaşlarımız, başta da belirttiğim gibi, faşizme karşı mücadele ettiler ve etmeye de devam edecekler. Elbette ki biz, onların özgürlüğüne kadar mücadelemizi yükselteceğiz; bundan hiç kimsenin bir kuşkusu olmasın. Bu, ne AKP'nin ortaya koyduğu fırsatçı, eşitlik barındırmayan politikalarına ve paketlerine bağlıdır ne de siyasi iktidarın düşmanlıklarına bağlıdır. Bu, halklarımızın yürüteceği mücadeleye bağlıdır.

Dolayısıyla, buradan bir kez daha tüm tutsak yoldaşlarımıza selam gönderiyorum, onların mücadelesini sürdüreceğimizi buradan bir kez daha söylüyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)