GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Tanınması ve Tebdiline İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:76
Tarih:01.04.2020

CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Pandemi büyük bir hızla, maalesef, ülkemizde de etkisini gösteriyor. Her fırsatta şunu dile getirdik: Bir toplumsal dayanışmayla, âdeta seferberlik ilan edercesine bu sorunun üstesinden geliriz, yapmamız gereken de bu. Burada, hiçbir şekilde bir siyasi kaygı duymadan, 83 milyon vatandaşın sağlığını koruyacak bir anlayışla bu olaya bakmalıyız; kaldı ki Anayasa'nın ilgili maddesi Türkiye Cumhuriyeti'nin bir sosyal devlet olduğuna vurgu yapar. "Sosyal devlet" ilkesi bir kuruma has bir ilke değil. "Sosyal devlet" ilkesi ülkenin bütün kurumlarını yakından ilgilendiren, bütün kurumların bu maddeye sıkı sıkıya bağlı olması gereken bir Anayasa düzenlemesi; dolayısıyla, belediyeler de haklı olarak bu "sosyal devlet" ilkesini hayata geçirmek durumundalar. İyi şeyler yapıldı; İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Konya Büyükşehir Belediyesi ve hangi partiye bağlı olduğuna bakılmaksızın birçok il ve ilçe belediyeleri de bu sürece müdahil oldu. Çok iyi bir şey yaptılar, çok doğru bir şey yaptılar; "sosyal devlet" olmanın gereğini yerine getiriyorlar, bir. İkincisi: Yurttaşın en rahat ulaşabileceği kurumlar belediyeler. E, belediyelerde bunun gereğini yaptı. Ne yaptı belediyeler? İstanbul Büyükşehir Belediyesi süratle devreye girdi, sahra hastaneleri oluşturdu, 12 büyük kapalı spor salonunu geçici hastanelere dönüştürdü; binlerce vatandaşa üç öğün sıcak yemek, aş dağıttı; sokakta yaşayan vatandaşları barınmaevlerinde misafir etti.

E, peki Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve ekibi neler yaptı? "6 milyon birlikteyiz." dedi, ayrım yapmadı. Bakın, Sayın Mansur Yavaş'ın başında bulunduğu Büyükşehir Belediyesi 640'ın üzerindeki kamu kurumunun dezenfeksiyonunu yaptı, yapmaya devam ediyor; sokakları temizledi, taksilere varıncaya kadar bütün ulaşım araçlarının dezenfeksiyonunu yaptı, çok önemli işler yaptı. Günde sadece üç beş kilo gazeteyle, üç beş kilo plastik toplayıp hayatını idame ettirmeye çalışan sokak çalışanlarını aldı, konuk etti, onların hijyen koşullarına sahip olmasını sağlamaktan öte üç öğün sıcak yemekle karınlarını doyurdu, misafir etti, baş tacı etti. Başka ne yaptı? Sokakta yaşayan gariban vatandaşlarımızı konuk etti, onları misafirliğin ötesinde ağırlayıp karınlarını doyurdu, birçok şey yaptı.

Bakın, değerli arkadaşlar, dün itibarıyla 94 bin vatandaşımız Ankara Büyükşehir Belediyesine başvurdu gıda yardımı almak için. Dün, bu talihsiz girişimden sonra zannedersiniz ki bu başvurular durdu mu? Asla. Şu andaki sayı 120 bini aştı. Dün itibarıyla, işini kaybeden, günlük kazancıyla hayatını idame ettirmeye çalışan 14 bin vatandaşımız belediyeye başvurmuştu; nakit yardımı ve gıda yardımı için. Bugün, o sayı 20 bini aştı ve hâlâ başvurular devam ediyor. İşte o bağışlarla bütün bunları yapmaya çalıştı Sayın Mansur Yavaş. Başka neler yaptı? Övgüler dizdiğimiz sağlık çalışanlarına sahip çıktı. Hastaneler, kendi hastanelerine yakın konaklama yeri istediler -örneğin Hacettepe Hastanesi- hemen onlara bir yurt tahsis etti, sadece Hacettepe çalışanları kullanıyor. Bilkent'teki şehir hastanesinin böyle bir talebi oldu, o talebi de karşılamak üzere girişimde bulundu. Sağlık çalışanlarına özel dezenfekte edilmiş otobüsler tahsis etti. Başka neler yaptı? Keşke bununla sınırlı kalsa. Birçok yere termal kamera kurdu, birçok yere dezenfektan cihazı kurdu ve 12 yaşın altında çocuğu olan belediye personelinin tamamını ücretli izinli saydı. Bakın, 775 simit satarak hayatını idame ettiren kardeşimize 500'er lira nakit para ile gıda yardımı yaptı, yapmaya da devam ediyor. Keşke dün, sosyal devlet olmanın gereğini yerine getiren bu belediye başkanlarımızın önü kesilmeye çalışılmasaydı. Beklerdik ki bu belediye başkanlarına teşekkür edilsin, beklerdik ki bu belediye başkanları diğer belediye başkanlarına örnek gösterilip teşvik edilsin, beklerdik ki bu belediye başkanlarının önleri kesilmek yerine daha fazla ne yapılabilirin arayışı içerisine girilseydi, heyhat!

Değerli milletvekilleri, bu nasıl bir anlayıştır ki sadece yardım yapmak, o seferberlik anlayışıyla yardım yapmak üzere yola çıkan belediye başkanlarına böyle bir haksızlık reva görülüyor, umarım buradan dönülür. Umarım, bugün hepimizin yapmaya çalıştığı bireysel ya da daha geniş kapsamlı yardımların önü kesilmez, bu yardımlara devam edilir.

Bakın, dünden itibaren hepinizi arayan vatandaşlarımız olmuştur. Bana mesaj atan, telefon açan onlarca vatandaşımız oldu, birisinden bahsedeceğim, mesajı bende duruyor: "Ben on beş yıldır AK PARTİ'nin üyesiyim eşimle beraber ve o günden bugüne kadar AK PARTİ'ye oy verdim. O günden bugüne kadar, her seçim döneminde -komşularıma, akrabalarıma- AK PARTİ'ye oy verilsin diye çaba sarf ettim ama dün müthiş bir hayal kırıklığı yaşadım -mesaj duruyor bende- ve ben ilk fırsatta soracağım, Ankara Büyükşehir Belediyesine nasıl katkıda bulunacaksam oraya katkıda bulunacağım." Şimdi, bu anlayış, vatandaşları haklı olarak kaygıya teşvik ediyor. Bu anlayış, vatandaşlarımızı üzüyor. Bu anlayış, doğru bir yaklaşım değil. Siz, devlet olarak bir kampanya başlatacaksınız, vatandaşın en rahat ulaşacağı kurumlar olan belediyelerin önünü keseceksiniz. Devlet, yardım kampanyası düzenlemez; devlet, bütçesinden yardım yapar. Bu ülkeyi 27 liralık bir fitreye mahkûm etmek bu devlete yapılacak en büyük haksızlıktı. Fitre ve zekât, herkesin, yakınındaki garip gurebaya, fakir fukaraya yapacağı yardımdır. Siz eğer ona muhtaç etmişseniz bu ülkeyi, vallahi söyleyecek çok fazla bir şey bulamıyorum, yazıklar olsun diyeceğim, başka da bir şey diyemiyorum. Bırakın, belediyelerimiz o sosyal belediyecilik anlayışını, insan odaklı belediyecilik anlayışını sürdürsünler. Siz bu belediyelere ne yaparsanız yapın, asla onları vatandaşa hizmetten alıkoyamayacaksınız.

Bugün 1 Nisan, bundan iki gün önce, 30 Martta belediye seçimlerinin 1'inci yılıydı. Belediye başkanlarımız bu süre içerisinde, bu bir yıllık süre içerisinde neler yapmış; halka hizmet, Hakk'a hizmettir şiarıyla yola çıkıp neler yapmış, bunları dinleyecektik ama neylersiniz ki bu salgın, belediye başkanlarımızın bu mütevazı çalışmalarını sergilemekten alıkoydu. Hiç merak etmeyin, bizim belediye başkanlarımız ne yapar ederler, kendilerine başvuran o on binlerce vatandaşa, yüz binlerce vatandaşa o yardımları mutlaka ulaştırırlar. Umut ediyorum ki bu yardımların önünü kesmek için başka girişimlerde bulunulmasın.

Ben, Ankara'da yaşayan bir vatandaşım. Ben, Ankara milletvekiliyim. Huzur içinde bireysel yardımlar yaptım, sizler de yapmışsınızdır ama dün erken saatlerde, Ankara Büyükşehir Belediyesinin açtığı o bağış kampanyasına, gittim, kendi olanaklarımla yardım ettim. Birkaç saat sonra o paralar bloke edildi, bunu yapmayın, bunu yapmayın! Vatandaşlar güvendiği yerlere gider, yardım yaparlar. Vatandaşlar, inandıkları kurumlara gider, yardım yaparlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bingöl, tamamlayın sözlerinizi.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Teşekkürler.

Bu vatandaşlar, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bağışına yüzlerini dönüyorlarsa, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bağış kampanyasına destek oluyorlarsa tümüyle gönüllülük esasına göre yapıyorlar; hiçbir baskı yok. E, gelin görün ki iktidarın, Cumhurbaşkanının başlattığı kampanyayla -ki bizim belediye başkanlarımızın başlattığı kampanyadan çok sonradır- âdeta salma salınıyor. Kurumların başındakiler vatandaşlara zorla, dayatmayla "Buraya yardım edin." diye baskı kuruyorlar. Bu bir gönül işidir değerli arkadaşlar. İçinizden gelecek, yüreğinizden hissedeceksiniz. Yardım yaptığınız yere eğer güveniyorsanız anasının sütü gibi helal olsun.

Ben inanıyorum ki Mansur Yavaş da arkadaşları da kendilerine yapılan bu bağışları sonuna kadar iyi niyetle hak sahiplerine ulaştıracaklar diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)