| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Tanınması ve Tebdiline İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 76 |
| Tarih: | 01.04.2020 |
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, coronavirüs salgını dünya haritasına göre Türkiye, dört gün önce 15'nci sıradaydı, üç gün önce 14'üncü sıraya, iki gün önce 13, şimdi de dün itibarıyla 10'uncu sıraya geldik. Çin'de virüs haberleri duyulduğu andan itibaren -bu, aralık sonuna tekabül ediyor- biz, bize hiç uğrayamayacak diye düşündük ve böyle davrandık. Arkasından, ocak ve şubatta tüm çevre ülkelerde bu duyulmaya başlandı ve tüm dünyada salgın konuşulmaya başlandı ama Türkiye'de iktidar başka şeylerle uğraşıyordu. Üç ay boyunca ne yapıyordu? Libya, Suriye, mültecileri Avrupa'ya gönderme gibi işlerle uğraşılıyordu bu ülkede.
Bakın, Ankara'da karantinada tutulan umrecilerin testleri pozitif çıktı ve bugün itibarıyla sosyal medyaya onların, pozitif çıkmayanların, kendi memleketlerine gönderilme görüntüleri düştü ve bunların her birinde yığınla insan saatlerce otobüs bekliyor otogarlarda. Şimdi, şunu sormak istiyorum: Salgın tehlikesini bildiğiniz hâlde -bu arada iktidarın tek iyi yaptığı şey bir Bilim Kurulu oluşturmaktı- bu Bilim Kurulunun umre gidişlerine ilişkin bir uyarısı oldu mu? Ve bunları dinleyip dinlemediğiniz...
İkincisi, futbol maçları; şimdi, futbol maçları da iptal edilmedi ve üstüne üstlük buralarda da testleri pozitif çıkanlar oldu. Şimdi, 21 bin kişi ülkeye umreden geldi ve ülkenin dört bir yanına dağıldı; artık bu saatten sonra kontrolü kaybettiniz. Burada, yıllardır, "Laiklik yaşamsaldır." diyoruz, bunu bir kez daha -bunun üzerine de- ifade etmek istiyorum. Evet, herkes görüyor ki eğer biz laik bir ülkede yaşıyor olsaydık, bu konuda bir karar alma konusunda iktidar küçücük bir tereddüt bile etmezdi. Şu ana kadar coronaya karşı halkı koruyan en ufak bir tedbir alınmadı. Biz, bu kürsülerden iki haftadır konuşuyoruz "Gelin, coronaya karşı halkı koruyacak tedbirler alalım." diye ve siz ne yaptınız? Halkı, bireysel sorumluluğa davet ettiniz, "Ekonomik İstikrar Kalkanı" adı altında patronlara 100 milyar lira para ayırdınız, peki ne oldu o geçtiğimiz hafta çıkan yasadan sonra? Şehirler arası uçak biletlerinde KDV'yi yüzde 1'e indirdiniz. Şimdi, bu hafta itibarıyla uçakları iptal etmek zorunda kaldınız. Evet, hesapsız ve kitapsız hareket ediyorsunuz, durumun ciddiyetinin farkında değilsiniz, sırf hava yolu şirketlerine kaynak aktarmak için bunu yaptınız, virüse karşı şehirler arası trafiği engellemeniz gerekirken teşvik ettiniz ve durum ortada, uçuşlar iptal oldu. Ben bir kez daha, ısrarla "Şirket kurtarmayı bırakın, halkı kurtarın." diyorum.
Şimdi de yardım çağrıları yapıyorsunuz "yardım" adı altında salma salıyorsunuz aslında. Bakın, bu, BOTAŞ'tan cep telefonlarına gönderilen mesaj; bu da Yargıtay Başkanlığının duyurusu. "Bağış" dediğiniz gönüllü olur. "Bağış" dediğiniz salma salarak olmaz. Şimdi, halk can derdinde, siz Kanal İstanbul ihalesi açtınız; şimdi de halk can derdinde, siz bu ülkede bağış kavgası başlattınız çünkü derdiniz, kendi iktidarınızı korumak. Herhangi bir iktidar, normal bir iktidar olsa bu konuda yardım toplayan, dayanışmayı örgütleyen herkese, kalkar, teşekkür eder ve coronayla uğraşmak yerine mücadele edenlerle uğraşmazdı. Şimdi, Soylu itiraf etti, dedi ki: "'Ben yardım topluyorum.' derseniz başka devlet, yeni hükûmet oluşturmak istiyorsunuz demektir." Bu bir itiraf. Halk kendi dayanışmasını zaten gösteriyor. Burada sizin işiniz yardım toplamak değil, kendi işinizin gereğini yapın.
Mesela, eğer bir bütçe oluşturmak istiyorsanız coronavirüs salgınıyla mücadele için, buyurun, önce, milyarlarca vergi borcunu sildiğiniz şirketlerden başlayın. Burada şirketlerin listesi var; bu, sosyal medyada da bol miktarda dolandı. İyi bakınız, kimlere, hangi şirketlere rapor tutulmuş, uzlaşılan tutar neymiş ve indirim yüzdesi neymiş?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sosyal medyayı kaynak almayın, yanlış haber.
OYA ERSOY (Devamla) - Mesela Cengiz İnşaat, indirim oranı yüzde 100, verginin tamamı affedilmiş. Mesela, Gün-Er İnşaat aynı şekilde, TÜVTÜRK aynı şekilde.
Evet değerli milletvekilleri, sadece bunlar değil. Aynı zamanda, "kamu-özel iş birliği" adı altında geçmediğimiz köprüler, otoyollar, kullanmadığımız havalimanları için şirketlerinize artık boş yere ödeme yapmaktan vazgeçin.
Bu ülkede İşsizlik Fonu var, Varlık Fonu var, o kefen parası olan ihtiyat akçesi var, o fonlar bugünler içindir, bunları halk için kullanın. Yani, diyorum ki: Halkın bütçesini halk için kullanın; halk sadaka değil kendi hakkını istiyor, halka sadaka değil kendi hakkını verin, hakkı olanı verin. Halkın en temel yaşamsal ihtiyaçları, gıda sağlığı, beslenme güvenliği için bu bütçeyi kullanın.
Evet, üç ayda şirket patronları ölmez ama halkın yaşaması için yapılacaklar belli: Bir: Kritik olmayan sektörlere ücretli izin verilecek.
Bakın, bu da İstanbul Ömerli'de bir şantiye işçilerine imzalatılan taahhütname. Bu taahhütnamede işçilere deniyor ki: "Herhangi bir hastalık, ölüm olursa şirketin sorumlu olmadığına dair taahhütnameyi imzalayacaksınız." İşçiler bunu imzalamadığı takdirde işten atılmayla tehdit ediliyor. Muhtelif fotoğraflar var onları şimdi göstermeyeceğim ama biz burada fiziki mesafeyi koruyarak otururken, işçiler yığınlar hâlinde yan yana, dip dibe yemekhane kuyruklarında ve çalışmalarını yapmaya devam ediyorlar.
İki: İşten çıkarılmalar derhâl yasaklanacak. Faturaların ertelenmesi çözüm değil, halkın en temel ihtiyaçları, elektrik, su, doğal gaz parasız olacak. Halkın ne yeyip ne içeceğine dair İşsizlik Fonu'nda bulunan 131 milyar lirayı aşkın kaynağın sadece bir bölümünün kullanımıyla üç ay boyunca 15 milyon işçiye asgari ücret düzeyinde destek sağlanabilir.
Şimdi, evet, corona herkese eşit davranıyor ama tespit ve tedavide herkes eşit değil. Eşitsizliğin kaynağı da sizsiniz, sizin yarattığınız sağlık ortamı. Zenginler en ufak bir belirtide gidip testlerini yaptırır, pozitiflerse beş yıldızlı hastanelerde yatarlar ve tedavilerini olurlar.
Halka ise ne düşüyor biliyor musunuz? İşte, bunlar düşüyor. İstanbul Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Buyurun, bunlar acil servis, yine yığınla hastanın birlikte olduğu yerler bunlar.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hastane bunları yalanladı.
OYA ERSOY (Devamla) - Bakın, madem böyle diyorsunuz, gelin, burada, hemen şimdi bütün parti gruplarından 1'er kişi -ben varım, biz varız- yarından itibaren hastanelere gidelim. Yarını bile beklemeyelim, buradan hemen çıkalım, bütün kamu hastanelerini dolaşalım; durum neymiş?
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Dolaşalım.
OYA ERSOY (Devamla) - Sadi Konuk Hastanesinde başhekim herhangi bir maske olmadan dolaşıyor ve orada sağlık çalışanlarına maske dağıtılıyor "Bir ay boyunca bunu kullanacaksınız." deniyor, "Alkolle temizleyin." deniyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Yok ya!
OYA ERSOY (Devamla) - Gelin, gidip bakalım.
Şimdi, bir de Covid-19 testleriyle oynayanlar var kahkahalar eşliğinde. Yandaş Ethem Sancak'ın yeğeni Murat Sancak, vatandaşın bulamadığı testlerle birlikte çay kahve eşliğinde oyun oynuyor. Yine, Sağlık Bakanlığındaki dostları sayesinde hastaneye yatıp teste ulaşanlar var; Abdülkadir Özkan gibi.
"Özel hastanelerin 'pandemi hastanesi' ilan edilmesi ne anlama geliyor?" diye sormak istiyorum çünkü özel hastaneler hâlâ insanlardan para almaya devam ediyor. Burada yapılacak şey, sağlık sistemini güçlendirmek, herkese parasız, ulaşılabilir ve nitelikli sağlık hizmetini derhâl, hemen, şimdi sağlamak. Ama siz bildiğinizi yapmaya devam ediyorsunuz.
Şimdi, bugüne kadar koruma alanlarındaki doğal alanları yapılaşmaya açtınız. Salda Gölü'nde inşaat başladı, 8 HDP'li belediye başkanımızı aldınız görevden ve kayyum atadınız. Gerçekleri söyleyenleri gözaltı tehdidiyle, polisle, yargı sopasıyla susturmaya çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OYA ERSOY (Devamla) - Ek süre rica ediyorum.
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi Sayın Ersoy.
OYA ERSOY (Devamla) - İzmir Tabip Odasının rapor paylaştığı sosyal medya hesaplarına erişim engeli getirdiniz. Yine, sosyal medya hesaplarında kendi görüntüsünü çekip paylaşan tır şoförünün söylediklerine kulak asmak yerine onu gözaltına aldınız. Diyordu ki tır şoförü: "'Evde kal.' diyorsunuz, nasıl olacak? Emekli değilim, memur değilim, zengin değilim; işçiyim. Çalışmazsam ekmek yok." Bu sözler gerçekler, eğer siz kendinize güveniyorsanız gerçeklere bu kadar tahammülsüz olmazsınız. Yapacağınız şey, gerekli tedbirleri almak.
Buradan sürem bitmek üzere olduğu için son olarak söylüyorum. İdari kararlarla, genelgelerle, kararnamelerle süreci yönetemezsiniz. Bakın, bugün bir yazı geldi, artık burada nöbetçi Bakan uygulamasına da son verilmiş. Eğer Bakanlar görevini yapmazsa, milletvekilleri olarak bizler görevimizi yapmazsak sağlık işçilerine, temizlik işçilerine "Kalkın, siz en ön saflarda çalışın." diyemezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ersoy, teşekkür ediyorum. İlave süreniz de doldu.
OYA ERSOY (Devamla) - O yüzden yapılacak şey "Maaşlarımızdan para veriyoruz." değil, eğer burada çalışmıyorsak milletvekillerine de maaşı ödenmesin. Burada, halkın bağışa, sadakaya değil, kendi haklarını almaya ihtiyacı var.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)