| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Tanınması ve Tebdiline İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 76 |
| Tarih: | 01.04.2020 |
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Değerli arkadaşlar, ben de herkesi saygıyla selamlıyorum.
Dünya gerçekten bir eşikten geçiyor, belki birkaç yıl sonra "coronadan önce" ve "coronadan sonra" diye söze başlayacağız. Çünkü dünya kendiyle de biraz yüzleşiyor. Tabii, dünya kendiyle, siyasetiyle, yürüttüğü siyaset biçimiyle yüzleşirken -çünkü bu hastalık bir insan icadı olmayabilir ama insanların doğaya yaklaşımının aslında bir sonucu olarak ortaya çıkmış bir hastalık, tıpkı daha önceki virüsler ve salgınlar gibi- maalesef Türkiye'de AKP iktidarı kendiyle, siyasetiyle yüzleşeceğine, bu dönemi böyle bir fırsat olarak görüp yaklaşacağına, birçok arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, maalesef bu coronaya bir siyasi fırsat, muhalefeti ezme fırsatı, kendi ideolojisini toplum içerisinde örgütleme fırsatı ve önümüzdeki seçimde bu coronanın yarattığı etkiyle tekrar bir biçimde başarılı olma hevesiyle yaklaştığını görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu konuyla ilgili iki konu üzerinde konuşacağım: Şimdi, bir, biz biliyoruz ki tıpkı diğer birçok mesele gibi bu corona meselesinin sağlık açısından etkileri var, toplumsal açıdan etkileri olacak; psikolojik olarak, ekonomik olarak etkileri olacak ama bu Mecliste de çok az konuşulan, aslında iktidarın da gündeminde çok az olan, tıpkı diğer bütçeler gibi, bu meseleden en çok etkileneceklerden en büyük kesim de maalesef yine kadınlar olacak.
Şimdi, dünyanın birçok örneğinde araştırılan ve istatistiklere de yansıyan bir durum var ki coronanın pandemi olmasından sonra ya da salgının yaygınlaşmasıyla beraber "Evde kal." çağrıları yapıldıktan sonra, tabii ki biz parti olarak "Evde kalın." çağrılarını en yüksek sesle ifade edeniz. Buradan bir kez daha özellikle halkımıza "Evlerinizde kalın, coronaya karşı iktidar sizi korumayacak, onun için siz kendinizi koruyun." diye bir daha çağrı yapalım. Tabii ki evde kalmayı en çok savunanlarız ama bildiğiniz gibi kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin en fazla işlendiği yerler evlerin içi çünkü kadına yönelik şiddet ve cinayet eylemlerinin failleri genel olarak -büyük çoğunlukla- kadınların eşleri, sevgilileri. Dünyada, özellikle Çin'in Wuhan kentinde salgının yaygınlaşmasıyla beraber kadına yönelik şiddet vakaları yüzde 90 artmış. Bakın, Türkiye'de de coronavirüs gündeme geldiği tarihten bugüne, 11 Marttan bu yana 18 kadın katledilmiş erkek eliyle, erkek şiddetiyle ve bunların 12'si evin içerisinde olmuş. Yani işte, bizim çağrı yaptığımız, "güvenli" diye gösterdiğimiz evlerin içerisinde kadınlar katledilmiş. Ama maalesef, bugüne kadar, iktidar cephesinde bu konuyla ilgili herhangi bir hazırlık yok, herhangi bir çalışma yok; hatta, var olan mekanizmalar bile doğru ve düzgün bir biçimde işletilmiyor.
Bakın, kadın sığınaklarının birçoğunda sığınaklara kabul koşulu olarak kadınlardan artık darp raporu isteniyor. Darp raporunu polis alacak. O yüzden, kadınlar buraya gitme konusunda büyük çelişki içerisindeler ve gidemiyorlar. Kadın sığınaklarının kendisinde şu anda güvenli bir ortam yok. O açıdan, kadın sığınakları, kadınların gidebileceği, başvurabileceği bir mekanizma hâlinde değil.
Alo 183 Hattı var. Alo 183 Hattı'nı -arkadaşlarımız deneyerek bunu tespit ettiler ki- açanlar kadın ve uzman değil. Yani kadınlar, bilgi alabilecekleri uzmanlardan ve yine güvenebilecekleri kadınlardan bilgi alamıyorlar.
Bu coronavirüsün ortaya çıkmasıyla beraber yine istatistiklerde ortaya çıkan bir sonuç var ki, zaten güvencesiz olarak çalışan kadınların birçoğu ya işlerinden çıkarılmış ya da ücretsiz bir biçimde izne ayrılmaya zorlanmış. Kadınların zaten şiddeti kabullenmelerinin en büyük nedeni birçok zaman ekonomik olarak kendilerini yürütememelerinden kaynaklanıyor. Bir kadının, şiddete uğradığında, şiddete uğradığı mekândan uzaklaşmak için ekonomik olarak ayaklarının üzerinde durabilme olanaklarına sahip olması gerekiyor ama maalesef, kadınlar işlerinden edildikleri zaman şiddet ortamlarından uzaklaşma olanaklarını elde etmiyor ve mecbur bir biçimde bu şiddetle yüz yüze kalmak, maruz kalmak zorunda kalıyorlar.
Şimdi, biz, buradan bir kez daha çağrı yapmak istiyoruz: Bu sürecin içerisinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı mutlaka olmalı, bütün şehirlerde bu kadına yönelik şiddetin engellenmesi için koordinasyonlar mutlaka kurulmalı. Alo 183 Hattı ciddi bir biçimde aktifleştirilmeli ve kadınlar ulaştıklarında uzman kişilerden bilgi alabilmeli ve ulaşabilmelidirler.
6284 sayılı Kanun var ama şu anda adliyelerin birçoğu kapalı olduğu için ve kadına yönelik şiddet ya da kadınlara ve çocuklara karşı işlenen suçlar acil işlerden görülmediğinden, bu kanun için başvuru yapan kadınlar bunun korumasından yararlanamıyorlar. O açıdan, 6284 sayılı Kanun'un işletilmesi için adliyelerde, özellikle kadına ve çocuklara yönelik suçlar acil işlerden kabul edilmeli ve kadınlara bu ilan edilmeli, bu yaygınlaştırılmalı. Yani kadınlar, şiddete uğradıklarında, gittiklerinde bu kanun çerçevesinde korumadan yararlanabileceklerini bilmeleri gerekiyor.
Sığınaklar... Dünya örneklerinde yine gördüğümüz gibi bu pandeminin daha da yayılmasıyla beraber sığınaklar bir biçimde karantina alanları hâline getirilmiş, o açıdan, sığınakların daha da artırılması, kadınların uğramış oldukları şiddet sonucunda ola ki gidip yerleşebilecekleri yerlerin yaratılması gerekiyor.
Şimdi, biz bu çağrıları yapıyoruz, iktidarın bunu yapması gerekiyor. Şimdi, iktidar ne yapıyor? Yine bir fırsatçılığı ifade edelim. Geçen hafta, yani 22 Mart tarihinde aralarında Batman Belediyemizin de olduğu 8 tane belediyemize kayyum atandı. Kayyumların, biz, kadın düşmanı olduğunu, Kürt düşmanı olduğunu buradan söylediğimizde iktidar partisi tarafından çokça itirazlar geliyor ama ben, kayyumun yaptığı ilk icraatları söyleyeyim varsın halkımızın takdirine kalsın, buradaki arkadaşlarımızın takdirine kalsın.
İlk iş, belediyenin "web" sitesindeki Kürtçe butonunu kaldırmak. Açıklama ne? "Orada biz yeni bir düzenleme yapıyoruz, teknik bir mesele." Teknik bir mesele olduğunda "web" sitesi kapatılır ama ilk Kürtçenin kaldırılması, aslında, belediyelere niye kayyum atandığının arka planında, beyinlerin arka planında, iktidarın gizli ajandasında ne olduğunu açık bir biçimde ortaya koyuyor. Yine, ilk faaliyetlerinden biri neydi arkadaşlar? Biz kadın sistemimize, eş başkanlık sistemimize bir saldırı olduğunu ifade ediyoruz ve bunun bir sonucunu da biz yine Batman'daki kayyumda gördük: Kadın Müdürlüğünün başına bir erkek getiriliyor. Bu iktidar nerede bir kadın görse başına bir erkeği; söz söyleyecek, onun adına karar alacak birini koyması gerekiyormuş gibi bir yaklaşım içerisinde. İşte, iktidarın aslında bir taraftan da kadın düşmanı siyasetinin bir göstergesidir. Bütün kayyumların, ilk geldiklerinde yaptıkları etkinlik buydu. Bakın, istatistikleri söylüyorum; kadına karşı şiddetin bu kadar artacağı öngörülen, kadın cinayetlerinin artacağı öngörülen, mekanizma ihtiyacı olan bu günlerde bir kadın müdürlüğüne niye bir erkek atanır, niye atanır? İşte, bu, aslında, dediğimiz gibi, yerel yönetimlerde bizim oturtmak istediğimiz sisteme nasıl bir saldırı olduğunun göstergesi olarak karşımızda duruyor. Önceki kayyumlarda da aynı şekilde yapılmıştı, kayyum ilk geldiğinde kadın kurumları ya kapatılmış ya işlevsiz hâle getirilmişti. Bence siz, kadın kurumlarımızla uğraşmaktansa, bu şiddetin önüne nasıl geçeceğimiz konusunda fikir üretirseniz gerçekten daha sağlıklı sonuçlar alabilirsiniz.
Yine, dediğim gibi, biz bu kadar öneri sunarken AKP iktidarı ne yapıyordu? 2 belediye eş başkanımızı gözaltına aldı; yine, hiçbir somut delil yoktu ortada arkadaşlar. Ben defalarca burada, gözaltına alınan, tutuklanan belediye eş başkanlarımızla ilgili iddianameleri, sorulan soruları ifade ettim. Burada da iki şey sorulmuştu: Birinci olarak, ön seçim sürecinde katılmış oldukları eylem ve etkinlikler, yaptıkları propaganda çalışması; ikinci olarak da eş başkanlık sistemimiz sorulmuştu: "Siz eş başkanlık sistemini uyguladınız mı?" Bu gizli kapaklı yaptığımız bir iş değil arkadaşlar; HDP olarak, şurada, bu Mecliste verdiğimiz büyük mücadele sonucunda -Siyasi Partiler Kanunu'na- partiler açısından eş genel başkanlık düzenlemesini, hep beraber, bu Meclisten geçirerek yasallaştırdık. HDP olarak yerel seçim döneminde yaptığımız bütün propagandalarda, biz, eş başkanlık sistemiyle yani kadın ve erkeğin eşit yönetimiyle, eşit aklıyla yöneteceği bir sistemle yöneteceğimizi ifade ettik. Bu, gizli kapaklı yürüttüğümüz bir çalışma değildi; bunda herhangi bir kamu zararı da yoktu ama mesele, AKP, zaten bu coronavirüs günlerini de kendine oluşturmak istediği tekçi, muhafazakâr, Kürt düşmanı, kadın düşmanı sistemini daha da oturtmak üzerine bu saldırıları geliştiriyor ama buradan bir kez daha ifade edelim: Biz, HDP olarak, ne oluşturmak istediğimiz demokratik, kadın özgürlükçü, komünal yerel yönetimler bakış açısından geri adım atacağız ne de sizin bize dikte ettiğiniz gibi toplumsal roller içerisine bizi büründürdüğünüz kadın rolleri içerisinde olmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Kadınlar olarak hem sizin yürüttüğünüz kadın düşmanı, kadın karşıtı siyasetinizle hem de toplumda yerleştirmek istediğiniz bu toplumsal cinsiyet ayrımcılığıyla her alanda mücadele etmeye devam edeceğiz. Belediyeler bizimdi, eş başkanlık sistemimize tekrar geleceğiz. Müdürünüzü alabilirsiniz, daha önce de söylemiştik, o kadın müdürlükleri bizimdir. Biz, orada, yine siyasetimizi, bakış açımızı ve kadınlarla dayanışmayı ilerletmeye devam edeceğiz.
Teşekkür ederim arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)