| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Tanınması ve Tebdiline İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 76 |
| Tarih: | 01.04.2020 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, corona vakasıyla karşılaştığımız ilk günden bu yana, gerek seçim bölgemden gerekse Türkiye'nin dört bir tarafından vatandaşlarımızın bana ulaştırdığı bir serzenişi dile getirmek istiyorum bugün. Biz Trabzonlular için derler ki: "Trabzonlular candırlar, candandırlar ama tez canlıdırlar." Evet, öyle, ben de birazcık tez canlıyım. O yüzden konuşmamın en sonunda söyleyeceğimi en başında söyleyerek sözlerime bir giriş yapmak istiyorum ve soruyorum: Arkadaşlar, bizim Kızılayımız nerede? Zor günlerimizde yanımızda olması gerektiğini bildiğimiz Kızılayımız coronayla mücadelenin neresinde.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Afrika'ya gitti.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Eve kapandı.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) - Birçok vatandaşımız bu soruyu bizlere soruyor. Ben de bu yüce Meclisin kürsüsünden vatandaşlarımızın bize sorduğu soruyu vatandaşlarımız adına soruyorum ve Kızılay bu dönemde inisiyatif almayacak da ne zaman alacak diyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi size bu corona belasıyla mücadele sürecinde basit bir kronolojik hatırlatmada bulunacağım. Tarih 31 Ocak, Anadolu Ajansının bir haberi var: Özel bir iş güvenliği firmasının sahibi "Türkiye'de maske stokları tükenmiş durumda, imalatçılar şu an teslimatlar için sekiz hafta sonrasına zaman veriyorlar, pazar günü dâhil üç vardiya üretim yapılıyor. Sağlık Bakanlığı virüse rastlanmadığını açıkladı. Allah muhafaza eğer ülkemize yayılırsa şu an maske stokumuz yok. Bu yüzden çok ciddi sıkıntılar çekebiliriz. Karaborsa başlar ve vatandaşlarımız mağdur olabilirler." diyor. Kime konuşuyor bunu? Anadolu Ajansının muhabirine konuşuyor. Ne zaman konuşuyor? 31 Ocakta. Anadolu Ajansının arşivleri orada, bakabiliriz.
Şimdi, bir 2'nci bir tarih vereceğim 17 Mart. Yine Anadolu Ajansının haberi: "Piyasada maske bulma sıkıntısı yaşanması üzerine, meslek liseleri önemli bir boşluğu doldurmaya hazırlanıyor. Coronavirüs tedbirleri kapsamında dezenfektan üretiminin ardından, meslek liseleri maske üretimine de başlayacak. Millî Eğitim Bakan Yardımcısı, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Bakanlık olarak il millî eğitim müdürlükleriyle süreci koordineli şekilde yürüttüklerini belirtti." Güzel.
Şimdi gelelim 19 Marta. 19 Martta da Türk Kızılay Genel Müdür Yardımcısı, Twitter hesabından "Türk Kızılaydan coronavirüsle mücadelede Erbil'e 30 bin maske yardımı." diye fotoğraflı "tweet" paylaşıyor. Birazcık daha yürüyelim, 22 Mart... İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu, Posta Gazetesi yazarı Candaş Tolga Işık'ın Instagram canlı yayınında sorularını cevaplarken aynen şöyle söylüyor: "Maske stoku yapan firmaları tespit ettik. Bu firmalara gerekli süreyi verdik. On-on iki saat içinde depolarında yaptıkları stokları piyasaya sürmezlerse işlem başlatacağız. Gerekirse fabrikalara el koyacağız. Bununla ilgili yetkimiz var."
Şimdi, bakar mısınız arkadaşlar, Kızılay Martın 19'unda "Erbil'de 30 bin maske dağıttık." diye "tweet" atıyor, Millî Eğitim Bakanlığı maske dikimi için ilave tedbirler alıyor, 22 Mart günü İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu da maske sıkıntısına çare bulmak için "Stok yapanların gerekirse fabrikalarına el koyarız." diyor. Şimdi, burada sormak istiyorum: Ülkede bu salgın belasıyla mücadele ederken, maske konusundaki sıkıntıları -az evvel söylediğim basit bir kronolojiyle- yaşadığımız bir süreçte "Erbil'e 30 bin maske gönderdik." deyip bir de bunu "tweet" hesabında paylaşarak hangi akla hizmet edilmiştir?
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan beri ve hatta Osmanlı döneminden 93 Harbi'nden bugüne kadar, seferde ve hazarda, afette ve bayramda, salgın hastalıklarda ve doğal afetlerde hazır ve nazır olan, hatta bir nevi Hızır olan Kızılay şimdi nerede?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Her yerde var, her meydanda var ya.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Eve kapandı, eve! "Evde kal."a uydu.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Afrika'da, Afrika'da!
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) - Türk Kızılayı, kurulduğu tarihten bugüne, kendi kaynakları ve halk tarafından yapılan bağışlarla, çalışanlar için devletten herhangi bir ödenek almadan ayakta duran bir gönüllüler ordusudur.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Her ilin meydanına bak.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) - Bu gönüllüler ordusu çok güzel işler başarmıştır. Hatta Kızılayın uluslararası kuruluşlardaki katkıları ve çalışmalarıyla oluşturduğu itibar sadece alkışlanmakla kalmamış, örnek olarak başka ülkelerde model oluşturmuştur. Kızılayın en büyük başarıları 93 Harbi, Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'ndaki özverili çalışmalarıdır. Halide Edip Adıvar başta olmak üzere binlerce edip, yazar, doktor ve iş insanı gönüllü olarak İstiklal Mücadelesi veren millî ordumuzun yazdığı destanda yanlarında durmuş iaşe, ibate ve sağlık gibi konularda orduda hiçbir eksikliğe mahal vermemek için ellerinden gelenin fazlasını yapmışlardır.
Kızılay, düşkünü kaldıran, yoksulu doyuran, mağduru mağrur eden, çıplağı giydiren, evsize yuva, depremzedeye çadır kuran sıcak bir çorba, sıcak bir yuva, sıcak bir eldir arkadaşlar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Büyük veya küçük çaplı olsun her türlü afette Kızılay o ilde ve o ilçededir. Yüz binleri bulan gönüllüler ordusuyla, her mahallede ve her sokaktadır. İşte, bu yüzden de vatandaş tarafından hiçbir zaman "Nerede bu Kızılay" sesi haykırılmamıştır ama "Nerede bu devlet?" denilen birçok hadiseyi biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, günümüzde yaşanan coronavirüs salgını üzerine ülkemizde vefa grupları oluşturuldu. Bu grupların kurulması elbette yardımlaşma ve dayanışma açısından çok güzel bir uygulamadır ancak daha önce Kızılay gönüllüleri zaten bu işleri hâlihazırda yapıyorlardı. Peki, neden bu vefa gruplarına gerek duyuldu? Çünkü Kızılayın 600'e yakın şubesi kapatıldı ve il, ilçe teşkilatları böylece zayıflatıldı. Buna kılıf olarak da yeni yapılanma denildi. "Yeni yapılanma" adı altında bu faaliyetleri yürüten yöneticiler, eski birer Kızılay gönüllüleri olsalar bunu anlamak mümkün olabilirdi. Ancak hayatında çadır kurmayı bile bilmeyen sadece bayramlarda ve ramazan aylarında kumanya dağıtan bu insanlara şu soruyu sormak gerekiyor: Siz hiçbir Doğal Afet Stratejisi hazırladınız mı? Bu konu hakkında pratik eğitiminiz ya da teorik eğitiminiz var mıdır? Peki, 600 civarında şubenin kapatılarak yüz binlerce Kızılay üyesi ve daha binlerce gönüllüsünü küstürmenin ne anlamı vardı da ve bu insanların ayıbı neydi? Evet, bugün, Vefa Grubu, insanlarımıza gidip soruyor ve ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor ancak evinde komşularının yardımıyla yaşayan ve kimsesi olmayan bu insanların hiç tanımadığı bir görevliye "Benim param yok." demelerinin mahcubiyetinin ne olduğunu ancak bu zorluğu çekenler bilir.
Keşan'dan Yüksekova'ya, Hayrat'tan İskenderun'a her türlü afet ve felakette yardıma koşan ve hatta tüm dünyada bayrağımızı gururla taşıyan ve tanıtan, böylesine tarihi ve köklü bir kuruluşu şirket gibi ya da küçük bir ahbap grubunun kontörlünde olan bir dernek gibi yönetmeye kimsenin hakkı yoktur. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Her derde deva, her yerde hazır ve nazır olan koskoca Türk Kızılayı, Kızılay Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının kurulmasıyla iktisadi ve kâr amacı güden değişimlerle şirketleşmekte, yöneticilere ballı maaşlar bağlanmaktadır ve yine benzer uygulamalarla vergi vermekten kaçınmaya aracılık eden bir taşerona döndürülmüştür.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Aynen.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) - Kızılay'ın, günümüzde geldiği noktayı bir vatandaşımızın deyimiyle özetlemek gerekirse "Kızılay amblemli maskeleri keşke her yerde görebilseydik." ama ne gezer. Doğal afet deyince akıllarına sadece deprem ve sel basması gelen Kızılayın tüzüğünü bile okumamış idarecilerle "Hızır" olan Kızılay'ın şimdi nerede olduğu bilen varsa açıklasın. Elazığ depreminde sıcak insan bedenlerinin beton bloklar arasında ezildiği saatlerde para toplama derdine düşerek kamuoyuna "SMS atın." diyen bir Başkanla, geçmiş dönemlerde Kızılay'ın yerine geçmeye çalışan derneklerden devşirilen yönetici ve amirlerle mi Kızılay "Hızır" olacaktır? (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli milletvekilleri, coronayla mücadele sürecinde bildiğiniz gibi bir ekonomik istikrar paketi açıklandı, bu pakette açıklanan destekler birçok sektörde yetersizdir. Avrupa Birliği ülkelerinde corana mücadelesi kapsamında açıklanan ekonomik paketlerde teşvik ve yardımlar millî gelirin yüzde 10'unun üzerinde bir oranla yer tutarken, bizim pakette millî gelire oranı sadece yüzde 2 seviyelerindedir. 30 Martta Sayın Cumhurbaşkanımız, verdiği hesap numaralarına bağış yapılması çağrısında bulunmuştur. Bu tür bağış kampanyaları tabii ki zor dönemlerde yapılır ancak kriz dönemlerinde devletin kendini güçlü göstermesi de çok ama çok önemlidir. Aslında Türk Kızılayının yapması gereken bu kampanyayı Cumhurbaşkanı bizzat kendi yapmaktadır. Kızılay, maalesef "şartlı bağışlar" adı altında toplanan paraları başkaca vakıf ve derneklere aktardığı için vatandaş nezdindeki güvenilirliğini büyük ölçüde yitirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) - Çok özür dilerim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın Sayın Örs.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) - Bu noktada da şu soru akla geliyor: Böyle bir kampanyanın Kızılay üzerinden yapılmasıyla toplanan bağış miktarının istenen seviyenin çok altında kalacağı düşüncesinden dolayı mıdır ki bu bağış kampanyasında Kızılaya görev verilmemiştir? Değerli milletvekilleri, bugünlerde coronavirüs dolayısıyla aşta, maskede ve Sağlık Bakanlığımızca sınırlarda kurulan sahra hastanelerinde yaşanan olumsuzluklar maalesef Kızılayın bugünkü yöneticilerinin omuzlarındadır.
Türkiye, yeniden Kızılay şube ağlarıyla örülmeli, Kızılay üye ve gönüllülerini tekrar Kızılay çatısı altında seferber etmeli diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)