| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 15.12.2012 |
BDP GRUBU ADINA ESAT CANAN (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Türk Patent Enstitüsü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ve Türkiye Bilimler Akademisinin 2013 yılı bütçesi üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Türk Patent Enstitüsü, sınai mülkiyet bilincini yaygınlaştırmak, bu hakların etkin korunmasına katkı sağlamak, inovasyona dayalı ekonomik gelişimine katkıda bulunmak ve yeniliklerin etkin şekilde korunmasını temin etmeyi amaçlayan bir kuruluştur.
Ülkelerin zenginliği ve ekonomik gelişmişliği, 21'inci yüzyılda beyin gücü, üretici düşünce ve teknoloji üretimi gibi unsurlarla şekillenmeye başlamıştır. Bu yeniliklerin mülkiyet sistemini ifade eden patenti, marka ve endüstriyel tasarımdan oluşan sınai mülkiyet hakları, yeni bilgi ve teknolojilerin üretilmesindeki önemini ve rolünü daha da artırdı. Teknoloji transferleriyle lisans ve patent satın almakla yetinen ülkelerin bir adım bile ileri gidemeyecekleri bellidir. Ülkeyi teknoloji ve sınai donanım konusunda başka devletlere bağımlı hâlden kurtarmanın yegâne yolu doğru bir şekilde belirlenmiş bilimsel politikalardır.
Özgün tasarımınız, yüksek patentiniz varsa o kadar güçlü ekonomisiniz demektir. Üretimi seven, teknolojiyi, AR-GE'yi, bilimi önderlik olarak kabul eden bir anlayışı hayata geçirmek gerekir. Onun için küresel pazarda kendi patentleriyle yer alamayan ülkelerin rekabet etmeleri de mümkün değildir. Ortaya konulan yeniliklerin etkin bir şekilde korunması ve yenilik üreten kişilerin ve işletmelerin teşvik edilmesi ülkemiz sanayisinin gelişimi açısından büyük önem taşımaktadır.
Sayın milletvekilleri, bilim ve teknolojiye dönüşümün bir göstergesi olan patent üretimine baktığımızda, dünya sıralamasında Türkiye'nin durumu pek de parlak değildir. Örneğin, bugün İsrail bile patent üretiminde Türkiye'den onlarca kat daha ileride bulunmaktadır. Çünkü, nüfusu Türkiye'nin çok altında olan İsrail, gücünü teknolojiden, bilimden alıyor. Görüldüğü gibi, Türkiye bu karşılaştırmada içler acısı bir durumdadır.
Bu vesileyle Sayın Bakana sormak istiyorum. 2012 yılı içerisinde kaç tane buluş için patent alınmıştır Türkiye'de? Alınan patentlerin kaç tanesi uygulamaya ve üretime geçmiştir? Türk Patent Enstitüsü, patent başvuru sayısında dünya ve Avrupa sıralamasında kaçıncı sıradadır?
Aslında, bu soruların cevapları kalkınmada bilimi ve küresel rekabeti sorgulayan ekonomi politikalarıyla doğrudan ilgidir. Ancak biliyoruz ki, yukarıdaki soruların cevapları pek de iç açıcı olmayacaktır çünkü AK PARTİ Hükûmeti diğer birçok kurumda olduğu gibi burada da hızlı bir kadrolaşmayla çalışanları görevden almış, yerlerine AK PARTİ yandaşı üyeler atanmıştır. Bu, resmen bilimin Türkiye'nin kalkınmasında ve gelişmesinde yeri olmadığının açık bir göstergesidir. Bilimsel gelişmeye, araştırmaya, uluslararası standartlara, AR-GE'ye hizmet etmesi gereken bilimsel kurum işlevini yerine getirememektedir. Bu kurum bilimsel niteliklerini kaybetmiştir.
Sayın milletvekilleri, 651 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle TÜBİTAK ve TÜBA'nın özerklikleri kaldırıldı. Bu kararnameyle TÜBİTAK ve TÜBA siyasi erkin tam yönetimine alındı. Bu yapılan işlemlerle iki kurumun da bilimsel özerkliğine son verildi. Eğer özerk kurumlar olmazsa özgür bilimsel araştırma da olmaz. TÜBİTAK ve TÜBA'nın kurumsal yapısı özerklikten uzaklaştırıldıkça kurum da bilimsel niteliğinden uzaklaşır.
Bilimsel özerkliğin temeli, kurumların kendi üyelerini kendilerinin seçmesidir. Bu, aynı zamanda liyakat esasının da bir gereğidir. TÜBİTAK'ın üyelerini kendi içinden liyakat esasına göre seçen özerk bir bilim kurulu olması şarttır. Bu üyeliklerin seçiminde Hükûmetin payının olması kurumun bilimsel özelliğine zarar verdiği gibi, üniversite camiasında da maalesef huzursuzluğa neden olmuştur çünkü bundan sonra yapılacak seçimlerin, birçok başka kurumda görüldüğü gibi, yandaşlık esasına göre olacağından hiç şüphe yoktur.
Sayın milletvekilleri, 2004 yılından bu yana kurum bünyesinde gerçekleştirilen usulsüz kadrolaşmalar sonucunda oluşan deneyimsiz ve bilimsel araştırma konusundan uzak yöneticilerce TÜBİTAK ve TÜBA büyük zafiyetler yaşamaktadır. Özerklikten ve bağımsızlıktan uzak yönetimin bilimsel açıdan da kuruma yakışır bir görünüm sergilediğini söylemek mümkün değildir. TÜBİTAK gibi önemli bir araştırma kurumunun yönetim kademesinde yer alan kişilerin uluslararası bilimsel makale standartlarına göre kabul edilen kaç tane araştırması vardır? Son yıllarda bu kişilerin kaç adet yayını uluslararası yayınlar arasında yer bulabilmiştir acaba? Bilimsel araştırmanın özerk ve bağımsız bir ortamda, uygun maddi koşullar altında yapılabileceği gerçeğini de göz önüne alırsak, yukarıda bahsettiğim kurumlar, karmaşadan TÜBİTAK'ın ülkeyi kalkındıracak gerekli bilimsel çalıştırmaları gerçekleştirmeyeceği açıktır.
Değerli milletvekilleri, son olarak, sanayi bölgesi durumuyla ilgili kısaca birkaç şey söylemek istiyorum. Bilindiği gibi, Türkiye'de sanayi dağılımı dengesiz ve ancak belli alanlarda yoğunlaşmıştır. Doğu ve güneydoğu bölgeleriyle batı bölgeleri arasındaki iktisadi gelişmişlik farkı gittikçe artan bir oranda devam etmektedir. Bölgeler arası bu eşitsizliğe bu Hükûmet de seyirci kalmıştır. Belli bölgelere yığılan sanayi anlayışını değiştirmek için yasal düzeyde çalışmalar yürütülüp bölgelerin potansiyelleri doğrultusunda sanayinin geliştirilmesi ve dağılımı kapsamında yasal düzenlemeler yapılmalı ve iktisadi gelişmişlik düzeyi düşük bölgelere aktarılmak üzere bir an evvel merkezî bir fon oluşturulmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle bütçenin hayırlı olmasını diler, yüce kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Canan.