GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:80
Tarih:09.04.2020

HDP GRUPU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, ben de öncelikle, haksız ve hukuksuz bir şekilde coronavirüs sürecinde bile cezaevinde tutulan önceki dönem eş genel başkanlarımızı, belediye eş başkanlarımızı, yöneticilerimizi, parti çalışanlarımızı, gazetecileri, akademisyenleri, hepsini buradan saygıyla selamlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, üç gündür biz bu yasa teklifi üzerinde görüşüyoruz. Aslında Komisyonda da bunun üzerinde çokça konuşmak istedik ama tabii ki bu koşullar içerisinde uzun uzadıya tartışmamızın önü yine bu coronavirüs sebebiyle engellendi. Çünkü bu, içerideki 300 bin insanın, aileleriyle beraber milyonlarca insanın yaşamını etkileyen bir düzenleme ve corona var diye on sekiz saatte hızlı hızlı, acele acele getirip Komisyonda tartıştığımız bir mesele.

Şimdi, arkadaşlar, bunun ne olmadığını çok iyi öğrendik. Bu coronaya karşı bir düzenleme değil. Bakın bunu biz söylemedik; teklif sahipleri söyledi, az önce yine, bu teklifte imzası olan partinin sözcüsü bu kürsüden söyledi. Bu, uzun bir süredir üzerinde çalışılan bir kanunun karşımıza getirilmesidir. Toplumu, beklenti içerisinde olan aileleri, cezaevinde bu Meclisten umut bekleyen insanları ve birbirimizi "Biz corona tedbirleri alıyoruz." diye kandırmayalım.

Dün, bu kürsüden yine, bir sözcü Birleşmiş Milletlerin açıklamasını söyledi. Değerli arkadaşlar, Birleşmiş Milletlerin açıklamasını bir de ben söyleyeyim çünkü her şeyi çarpıtıyorsunuz; Anayasa Mahkemesi kararlarını çarpıtıyorsunuz, Anayasa'yı çarpıtıyorsunuz, Birleşmiş Milletlerin kararını çarpıtıyorsunuz. Size göre, siz söylediğiniz zaman her şey doğru ama Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi bir çağrı yaptı, dedi ki: "Tedbirleri alın." Bir çağrı daha yaptı "Tutukluları serbest bırakın." Bir çağrı daha yaptı, sizin "Terörist." dediğiniz ama bütün dünyanın siyasetçi olduğunu bildiği, size muhalif olan kişileri "Bırakın." dedi Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi. Hatta Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi bu kanun teklifinden sonra "Ne yapıyorsunuz siz?" dedi. Ama siz kulaklarınızı tıkayıp, corona virüsünü fırsat bilip kendi yandaşlarınıza af çıkartıyorsunuz ama karşıtlarınızı, muhaliflerinizi de ölüme terk ediyorsunuz, fiilî olarak idam cezasını uyguluyorsunuz. Biz bunu söylemekten vazgeçmeyeceğiz.

Şimdi, bir de bir af tartışması vardı arkadaşlar. Bir daha ifade edeyim: Bu bir aftır ama dönemsel bir af değil, uzun süreli, kalıcı bir aftır. Yani bazı suçlar açısından siz diyorsunuz ki: "Suç işleyebilirsiniz, işlerseniz cezası zaten belli ama biz, size bunun sadece yarısı yatırtırız." Yani hırsız, gaspçı, rüşvet veren, bunlar neredeyse cezaevinde kalmayacak. Kadını katleden cezaevinde kısmen kalacak ama kadını öldürmeye teşebbüs edenler, kadınların yüzüne kezzap atanlar cezaevinde yatmayacak neredeyse, hele son getirdiğiniz geçici maddeyle bu tip yüzlerce, binlerce insan tedbirsiz bir biçimde toplum içerisine salınmış olacak, bakın, tedbir bile alınmadan ki kadınlar, bu dönemde en fazla ne diyor: "Bakın, salgın dönemlerinde kadına yönelik şiddet vakaları artıyor. 6235 Sayılı Kanun uygulanamıyor. 183 şiddet hattı cevap veremez durumda. Bu süreçte 29 kadın katledildi, önlem alın." Ama siz bu suçları gerçekleştirenleri hiçbir önlem almadan toplumun içerisine salıyorsunuz buna da "Af değil." diyorsunuz. Buna da "Sizin yandaşlarınız dışarıya çıkıyor." dediğimizde "Böyle bir şey yok." diyorsunuz, buradan da sürekli toplumu manipüle etmeye çalışıyorsunuz arkadaşlar. Bu, bir manipülasyon çalışmasıdır. Bu, aslında, sizin, her defasında arkanıza aldığınız medyayla, kamu gücüyle, bu sefer de bu corona virüsü fırsatçısı tavırlarınızla kendi yandaşlarınızı dışarıya çıkarma operasyonudur.

Biz, bir infaz kanununu tartışamaz mıydık, tartışabilirdik, daha derinlikli tartışabilirdik. Zaten infaz kanunumuz adaletsiz bir kanun. Bir kadını öldüren -ki buraya çıkan her hatip "adam öldürme" dedi ama bu ülkede en çok kadınlar öldürülüyor- bu suçun belli bir kısmını yatarken 3 tane "tweet" atan, 3 de eyleme katılan bir araya getirilip, propagandalar "üyelik" olarak tanımlanıp onlarca yıl cezaevinde kalıyor. Bu da yetmiyor, siz bununla da rahatlamadınız bu kanunu getirdiğinizde, cezaevinin içerisinde ağırlaştırılmış koşullar getiriyorsunuz.

Bakın, Türkiye'deki bizim ceza düzenlememiz özgürlüğü kısıtlamadır, başka bir şey varsa bu Meclis toplansın, kararını versin, özgürlüğünden başka hiçbir şey kısıtlayamazsınız ama siz, onun haberleşme hakkını kısıtlayacak düzenlemeler getirdiniz, onun bilgiye ulaşım hakkını kısıtlayacak düzenlemeler getirdiniz, onlarca hakkını kısıtlayacak düzenlemeler getirdiniz, savunma hakkını kısıtlayacak düzenlemeyi bu kanunla getirdiniz. Bir mahpus, bir tutsak mahkemede yaptığı savunma nedeniyle disiplin soruşturmasına maruz kalabilecek, disiplin soruşturmasının sonucunda infazın yakılması uygulamasıyla yüz yüze kalabilecek.

Siz, bu kanunla sağlık haklarını ellerinden alıyorsunuz. Bir mahkûm, bir tutsak hastaneye gittiğinde ona kelepçeyle muayene dayatılacak; reddedecek, direnecek, orada 3 kamu görevlisi tutanak tutacak ve onun hakkında disiplin soruşturması başlatılacak. Yani, siz, cezaevleri için sadece özgürlüğü kısıtlayan bir mekanizma değil, tamamen haklarını elinden alan; esir, tutsak muamelesi yapacak bir düzenleme getiriyorsunuz. Bu, bu Meclis açısından utanç verici bir tablodur ve bunu muhaliflerinize karşı yapıyorsunuz.

Bakın arkadaşlar, biz çokça uyarı yapıyoruz. Bu kanunu... Şu anda siz muktedirsiniz, yargı şu anda sizin elinizde, yargı şu anda iktidarın sopası hâlinde ama bu Meclis kürsülerinde muhalefetlik dönemini hatırlayan milletvekilleri var. 80 döneminde -tıpkı şu anda sizin yaptığınız gibi- darbeciler geldi bütün siyasi partilerden -bakın, var bu Mecliste, ben biliyorum- sağcısı, solcusu terörist diye cezaevine atıldı. İnsanlar düşüncesini ifade ettiği için idam edildi. Kenan Evren o dönem diyordu ki: "Asmayalım da besleyelim mi!" Siz ne diyorsunuz, sizin bakış açınızın bundan farkı ne? "Dışarıya çıkartalım da yaşasınlar mı?" Çünkü siz içeride ölmelerini bekliyorsunuz, onları ölümle yüz yüze bırakıyorsunuz. Ve biz bunu söylediğimizde "Biz bir af yasası yapmıyoruz, biz bir infaz düzenlemesi yapıyoruz, biz ayrımcı bir tutum sergilemiyoruz o teröristlere karşı." diyorsunuz. Arkadaşlar, bu ülkede "terörizm" kavramının nasıl ucu bucağının olmadığını, nasıl lastik gibi her tarafa çekildiğini siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz. Bu "terörizm" kavramıyla sizin toplumsal desteği arkanıza nasıl aldığınızı siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz. Çıkıp bu kürsülerden bize toplumsal duyarlılıktan söz etmeyin.

Toplumdaki hiç kimse hırsızın dışarıya çıkmasını sizin düzenlediğiniz biçimde istemez, kimse rüşvetçinin çıkmasını istemez, kimse, kadınların hiçbirisi, kadın örgütleri kadına yönelik -bu toplumun yarısı değil mi kadınlar- şiddet uygulayan erkeklerin dışarıya çıkmasını istemez. Ama kimlerin çıkmasını istiyor, size söyleyeyim mi? Bu partiye 6 milyon oy veren HDP'nin önceki dönem eş başkanlarının çıkmasını istiyor. Gazetecilik yaptığı için şu anda cezaevinde tutulan Ahmet Altan'ın çıkmasını istiyor. Avukatlık faaliyetini yürüttüğü için, savunma makamında olduğu için yaptığı meslekle ilgili içeride olan Selçuk Kozağaçlı gibi onlarca avukatın dışarıya çıkmasını istiyor. Figen Yüksekdağ'ın dışarıya çıkmasını istiyor, Gülten Kışanak'ın dışarıya çıkmasını istiyor. İşte toplumsal beklenti aslında tam bu yönde ama siz toplumsal beklenti ile kendi beklentilerinizi karıştırıyorsunuz. Kendi beklentilerinizi, kendi taleplerinizi... Bu Meclisi her defasında kendi bakış açınıza göre dizayn ediyorsunuz, kendi çıkarlarınız için kullanıyorsunuz. İşte onun için biz "Fırsatçılık yapıyorsunuz." diyoruz. "Onun için yandaşlarınızı çıkartıyorsunuz ama muhaliflerinizi ölüme terk ediyorsunuz." diyoruz.

Aslında siz daha genişini düşünüyordunuz onu da biliyoruz. Cinsel istismar faillerini de bu dosyaya koyacaktınız, uyuşturucu tacirlerini de bu pakete koyacaktınız, yapacaktınız bunu da. Büyük bir toplumsal muhalefetten korktuğunuz için "Parça parça yapalım." diyorsunuz, "Adım adım gidelim." diyorsunuz. İşte bu birinci adım olarak karşımızda duruyor. Şimdi birinci adımda bir kısmını salacaksınız, ikinci adımda da kalanları çıkartacaksınız çünkü işte onlar sizin yandaşlarınız. İşte onlar üzerinden aslında siz kendinizi var ediyorsunuz. Yoksa gerçekten salgın vesilesiyle bu Meclise bir kanun getirseniz, gerçekten yaşam hakkını önceleseniz kanunun tümünde yaşam hakkını bu kadar ihlal eden düzenlemeler olmazdı.

Bakın, çocuklu ve hamile kadınlar açısından bu kanunda düzenleme var, onda bile ayrımcılık yapıyorsunuz. Bakın, hastalar açısından kanunda düzenleme var, 65 yaş üstü ve hastalar açısından...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Başkanım, rica edersem bir dakikayla toparlayacağım.

BAŞKAN - Buyurun.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Bu kanunda 65 yaş üstü ve hasta mahpus ve tutsaklarla ilgili bir düzenleme var, onda bile ayrımcılık yapıyorsunuz. 71 yaşında Selma Altan adında bir kadını, sadece kendisinin içerideki insanlarla vicdani olarak kurduğu dayanışmayı kırmak için, bu dayanışmanın sizin üzerinizde yarattığı etki nedeniyle, hasmane tavırlarınız nedeniyle terörist diye cezaevinde ölüme terk ediyorsunuz. 445 hasta tutsak ve mahpus var; bunların bir kısmı size göre dışarıya çıkartılması gereken, diğerleri ölüme terk edilmesi gereken. İşte onun için arkadaşlar, biz günlerdir diyoruz ki bu Mecliste sizler yaşam hakkını kutsamıyorsunuz. Bütün kutsallarda en başta yer alan yaşam hakkı sizin için kişiye göre değişiyor; muhalifinizse ölebilir ama yandaşınızsa yaşatmaya değerdir. Bu yaklaşımınızdan vazgeçmenizi, toplumsal beklenti, vicdan, uluslararası sözleşmeler ve hukuk çerçevesinde tekrar bu kanun teklifinin düzenlenmesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)