| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 15.12.2012 |
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bütçesi üzerine söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Zamanım sınırlı olduğu için ve önemli bir bütçeyi görüşürken söylenecek çok söz olduğu için hızla konuya girmek istiyorum. Türk sanayisiyle ilgili, Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlar öyle tablo çizdiler ki sanki dünya güllük gülistanlık ama ben çok bilimsel bir çalışmanın raporunu söyleyeceğim. Diyor ki: "Türk ekonomisinin istikrarlı büyümesinin önündeki en temel engellerden birisinin dış ticaret açığı, cari açık sorunu olduğu açıktır. Bu sorun, ithalat bağımlılığı olarak nitelendiriliyor?" Atlayarak geçiyorum, "?Türkiye'de son on yıl içinde ithalata bağımlılık oranının artış eğiliminde olması, konu ile ilgili araştırmaların önemini artırmaktadır." Araştırma, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Araştırma ve Para Politikaları Genel Müdürlüğünün 4 bilim adamına yaptırdığı araştırma ve bu araştırmada diyor ki. "Türkiye'de ithalat yükseliyor ve her geçen gün artıyor." Peki, bu oran istatistik olarak nasıl gösterilebilir? Türkiye'de toplamda imalatın ithalata bağımlılığı 2011'de yüzde 43, 2009'da yüzde 38'e düşmüş kriz olduğu için. Peki, daha çok üretimde büyüyen alanlarda ne durumda? Yüzde 50,2'ye kadar çıkıyor, ama asıl ihracatını yaptığımız mallara baktığımızda, bakınız şöyle, gübrede yüzde 72, demir çelikte yüzde 69, bilgisayarda yüzde 67, kimyasallarda yüzde 56, motorlu kara taşıtlarında yüzde 51 diye devam ediyor. Yani yüzde 50'nin üzerinde ithalata bağlı bir büyümeyi hayata geçiren bir sanayimiz var.
Sanayici de kendini şöyle tanımlıyor: Türk sanayisi üretmeyi bıraktı, lojistik ve montaj yapan bir sanayi hâline geldi. Neden? Çünkü Hükûmetin uyguladığı ekonomik politika, sanayicinin üretmesini pahalı yaptı, çünkü sıcak paraya doğan ihtiyaç, düşük döviz kuru, yüksek faiz, kur üzerindeki baskı üretim maliyetlerini artırdı ve sanayici, üretmek yerine ithal etti.
Evet, sizin çok methettiğiniz ekonomiyle ilgili durumu, bir kez daha bilimsel olarak söyleyeyim. Türkiye'nin ekonomik piyasa büyüklüğü 17'nci. Peki, rekabette şansı ne? Genel rekabet endeksinde 59'uncu 142 ülke arasında. Teknolojik gelişmede 55'inci. 17'nci büyük ekonominin, rekabette, teknolojik gelişmedeki durumu bu.
Değerli arkadaşlarım, bu rakamlar da benim rakamlarım değil, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarınız Sayın İbrahim Çanakçı'nın rakamları.
Şimdi, Türkiye'de bir gerçeği daha söyleyelim: Türkiye'de tasarruflar giderek düşüyor. Bununla ilgili bir tabloyu sizlerle paylaşayım. Bizim gibi ülkelerle bizim kıyaslamamızı yaptığımız zaman Türkiye'de giderek tasarrufların yok olduğunu görmek mümkün. Benzeri ülkelerle kıyaslandığında, Türkiye maalesef tasarrufu en az olan ülkeler içerisinde çünkü sanayicisi para kazanamıyor, yatırım yapamıyor. Dış kaynakla yatırım yapmanın sonucu da borçlu bir ülke olarak ortaya çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım, sanayinin, genel çizdiğim bu çerçeve içerisinde, peki, ne olmalı? Bizim önerimiz şudur: Türkiye küresel güçlerin tercih ettiği bir sanayileşme politikasına mahkûm olmamalıdır. Yani bilgide, teknolojide üretim üssü olan büyük ülkeler, çevre kirliliği ve katma değeri düşük olan ürünleri bize satıyorlar, bize pas ediyorlar. Biz, bu anlamıyla, demir çelikte, otomotivde, tekstilde kendimizi çok iddialı zannediyoruz. Aslında, onların vazgeçtikleri alanlarda yer alıyoruz. Ama bu alanları küçümsemiyorum. Bu alanlarda var olarak bizim sanayi politikamız, bilgiyi, teknolojiyi ve ürün çeşitliliğini ele alan, KOBİ'lere dayalı, geniş bir bilgi üretimi yapan sanayi olmalıdır.
Peki, bu sanayiyi yaratabilme şansımız var mı? Bakın, sizinle burada bir konuyu paylaşayım. 2007 10 Aralık, bütçe görüşmelerinde, o zamanki Sanayi Bakanı Sayın Zafer Çağlayan "2013'te AR-GE desteklerini yüzde 2'ye çıkaracağız." demişti. Bu bütçede Maliye Bakanı "Binde 59'dan binde 84'e çıkardık." diye övündü ve hedef olarak da 2023'ü koydu.
ALİM IŞIK (Kütahya) - Binde 8,4?
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Evet, binde 84, yüzde 0,84.
Yani siz bu yılları, on yılı aşkın süredir? Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisi, dünyanın en uygun koşullarında, en uzun süreli ve en istikrarlı dönemde siyaset yapmıştır, AR-GE'ye ayırdığı pay budur. Bununla KOBİ'lerin çok yükselmesi mümkün mü? Değil.
Zamanım daraldığı için sanayiyle ilişkili bir şeyi de söylemek istiyorum. Sanayi ürettiği malını sonuç itibarıyla pazarlamak ister, bu pazarda da büyük oranda kendi iç pazarı da önemlidir. Bizim iç pazardaki üretimimiz ithalata dayalı bir üretim, 200 milyarın üzerindeki ithalatın 50 milyar lirası ihracat için, 150 milyar lirası iç piyasada tüketiliyor ve 150 milyar liralık bu ithalat nedeniyle sanayicimiz üretemiyor ve üstüne üstlük pazarımızı başkalarına veriyoruz.
Son bir şeyi paylaşayım: "Sirkeci'de büyük pazarlık?" Bu nedir biliyor musunuz? Türkiye'nin en büyük AVM'si, hipermarketi, İngilizlerin olan Migros'un Amerikalıların olan Walmart'a satılma pazarlığı. İngiliz Migros ABD'li Walmart olma noktasına giderken Türkiye'de perakende pazarı, sanayicinin malını satacağı pazar da dünya devinin eline geçiyor ve siz o pazara hâkim olamama noktasına geliyorsunuz ve hâlâ hipermarket yasasını bu Meclise getiremiyorsunuz, getirmiyorsunuz. Ondan sonra da diyorsunuz ki: "Biz bu ülkeye çağ atlattık." (CHP sıralarından alkışlar)
Muhakkak bir şeyler yaptınız, en iyi yaptığınız şey şudur: "Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanı" olarak isminizi değiştirmek belki çağı yakalama anlamında önemli bir adımdır.
Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyor, bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Susam.