GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:80
Tarih:09.04.2020

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Evet, bu yasada belki de en fazla unutulan düzenlemelerden bir tanesini, kadınları konuşmak istiyorum. Her ne kadar iktidar, toplumda bir algı yöntemiyle, kadınlara yönelik suçların af yasasının kapsamına alınmadığını söylemiş olsa da aslında gizli bir af, bu yasa içerisinde maalesef var. Kadına yönelik birçok suçta kadına yönelik özel düzenlemeler, ceza hukukunda özel düzenlemeler olmadığı için aslında genel düzenleme içerisinde affedilen bir sürü suçun içerisinde kadına yönelik suçlar da var. Tehdit, şantaj suçları, psikolojik şiddet suçları gibi suçlar aslında kadınlara yöneltilmiş olsa da af kapsamına alındı maalesef. Yine, baştan getirmeye belki cesaret edemedikleri, kamuoyunun tepkisinden dolayı hep gizli saklı getirmeye çalıştıkları tecavüzcülere ve kadın katillerine yönelik af düzenlemesi de son dakika hamlesiyle bu yasa teklifine maalesef getirildi. Demek ki tecavüzcüleri, kadınlara şiddet uygulayanları affetmek sizin açınızdan makul ama düşünce suçlularını, basın özgürlüğünden dolayı içeriye girmiş olan insanları affetmek sizin sınırlarınızda değil. Şimdi, birkaç tane örnek vereyim, cezaevinden çıkıp kadınları öldüren erkeklerden. 18 Ocak günü Tahsin Yüksekova cezaevinden yeni çıkmışken Kadıköy'de çiçekçilik yapan eşi Seyhan'ı ve annesi Zülfiye'yi öldürdü. Yetmedi, devam ediyoruz. Ordu'da cezaevi firarisi Özgür Ardıç Ceren Özdemir'i katletti. Denizli'de Ahmet Kaya bir kadını öldürdüğü için cezaevindeydi, cezaevinden kaçtı ve kaçışından sonra da eşini öldürdü. Şimdi, bütün bu örnekler önümüzdeyken, peki, bu iktidar, bu düzenlemeyi yaparken acaba kadınları korumak adına ne yapıyor, hangi düzenlemeleri yapıyor?

Şunu çok iyi biliyoruz ki, erkekler öldürmeye çalıştığı kadınları, yaralamaya çalıştığı kadınları çıktığında öldürür ya da dava sırasında tanıklık yapan insanları, yakınlarını, arkadaşlarını, akrabalarını çıktığında öldürür. Buna dair birçok örnek varken, buna rağmen hiçbir düzenleme yapılmamasını acaba kadın düşmanlığı dışında neyle açıklayabiliyoruz? Hangi tedbir alındı? Kadınları koruyacak mekanizmalar oluşturuldu mu? Hepsi "Hayır." Adliyeler çalışıyor mu? Sığınaklar acaba kadınlara yeterli oranda sağlanıyor mu? Hayır. Üstelik şimdi bir de sığınaklar kadınlardan darp raporu istiyor. Yani "Önce dayak yiyin, önce şiddete uğrayın, ondan sonra sığınağa alacağız." mı diyorsunuz? Bu söylemin başka bir anlamı var mı? Bu da yetmedi, Hâkimler ve Savcılar Kurulu erkeklerin korunması yönünde bir karar verdi, kadınları ise maalesef göz ardı etti, hiçbir tedbir alınmadı.

Peki, en azından şunu yapamaz mıydınız: İstanbul Sözleşmesi'nin hükümlerinden olan, şiddet faili erkeğin bırakılması durumunda mağdurun haberdar edilmesi, mağdurun kendisinin ve yakınlarının korunması, tanıkların korunmasına yönelik hükmü hayata geçirecek bir düzenleme yapamaz mıydınız? Hayır, bunu da yapmadınız çünkü siz gerçekten kadın düşmanı bir politika üretiyorsunuz.

İstanbul Emniyet Müdürlüğünün son aya ilişkin, mart ayına ilişkin açıklamasında ne var, biliyor musunuz? Genel asayiş olaylarında yüzde 40 azalma olurken aile içi şiddette yüzde 38 artış var. Bu ne demek? Kadınlar öldürülecek ve siz de "Kadınların öldürülmesine seyirci kalmaya devam edeceğiz." demiş oluyorsunuz. Dolayısıyla bu yasa aslında kadın katillerinin, kadına yönelik şiddet uygulayanların önünü açmış bir yasa. Bu yasadan önce yapılması gereken şuydu: Kadınları koruyacak güçlü mekanizmaların oluşturulması, bütün bu düzenlemelerden sonra af yasasının tartışılmasıydı ama kadın düşmanı politikalarınız, erkek egemen politikalarınız buna engel oldu. Bu da yetmedi, cezaevlerinde bugün özellikle siyasi tutsaklara diyorsunuz ki: "Buralarda ölebilirsiniz, size ölme özgürlüğü veriyoruz." Sizin özgürlükten anladığınız şey bu. Cezaevleri, bir ülkenin aynasıdır, bir ülkede demokrasinin olup olmadığının insan hakları olup olmadığının göstergesidir ama Türkiye'de cezaevleri hep baskı altında, hep faşizan bir yönetim altında oldu maalesef. AKP iktidarı ise bu düşmanla savaş hukukunu daha da genişleterek, tüm muhaliflere yönelik, herkesi düşman görerek, bütün toplumsal muhalefete bu faşizan yöntemleri dayattı. Kime düşman bu iktidar? Halka düşman, emekçiye düşman, kadına düşman, Kürt'e düşman. Bir tek düşman olmadığı yer var: Sermaye ve yandaşları; onun dışında herkese karşı düşmanlık besliyor.

Cezaevlerine bir bakalım, neden cezaevleri bu kadar dolu? Çünkü AKP politikalarını eleştiren herkes düşman ve herkes içeri atılmalı. 400'e yakın cezaevi tıklım tıklım dolu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Tutuklu ve hükümlü mevcudu 300 bin civarında. Şu anda Türkiye'de mahkemeler tutuklama fabrikası gibi çalışıyor. İktidar kimi istiyorsa onu içeri atıyor, kimi çıkar diyorsa onu çıkarıyor. Selahattin Demirtaş kararından, Gezi davasının sonucundaki verilen sözlerden ve kararlardan bu çok net anlaşılmıyor mu? Bize şunu söylemeyin: "Bu ülkede bir yargı var." falan demeyin, bu ülkede yargı yok. Bu yargının verdiği hiçbir karar da aslında gerçek bir karar değil. Düşüncesinden dolayı içeri atılan insanlar, gazetecilik yaptığı için içeri atılan insanlar, haklarını talep ettiği için içeri atılan öğrencilerin, kadınların olduğu bir ülkede yaşıyoruz maalesef. Siz, bu topluma diyorsunuz ki: "Köleleştireceğiz sizi." İşçilere emekçilere diyorsunuz ki: "Kölemizsiniz." Cezaevlerindeki insanlara diyorsunuz ki: "Köleleşeceksiniz." Ama bu toplum köleleştirmenizi asla ve asla kabul etmeyecek, her koşulda bu yaptığınızın, ölümü dayatmanızın hesabını soracak. (HDP sıralarından alkışlar)