| Konu: | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 09.04.2020 |
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6'ncı madde üzerine söz almış bulunmaktayım. 6'ncı maddeye baktığımızda, infaz hâkimliğinin kararlarına karşı itiraz yolu işlenmekte. Buradaki talebimiz, bu infaz hâkiminin kararlarına karşı istinaf ve temyiz yolunun açık olması talebi, bu şekliyle yerellerin keyfiyetinin önlenmesi ve bir şekilde içtihat birliğinin sağlanabileceğini düşünmekteyiz. Yani bu yapılmak istenen düzenlemenin tümünü, sarayın infaz rejimini Dostoyevski'nin sözleriyle açıklamak gerekirse, Dostoyevski der ki: "Halklarımızın en yeteneklileri, en güçlüleri, rejime karşı koymaya cesaret etmiş devrimciler ve muhalifler ölüler evi'nde yatmaya devam edecek, üstelik daha zalimane koşullarda." Şu an burada, bu infaz yasasında yapılmak istenen tam da bu. Yapılan değişiklikle, muhalifler cezaevinde tutsak edilirken gayrimeşru âlemin üyeleri, hırsızlar, gaspçılar, haraççılar ve kitabına uydurulmak suretiyle, nefret suçluları, cinsel istismarcılar, çete liderleri azat ediliyor. Böyle bir dönemde, normal şartlarda, cezaevlerinde toplu ölümlerin önüne geçmek için tedbir alınması gerekiyorken ancak maalesef ki burada da düşman hukuku ve yine, ayrımcılık söz konusu.
Cumhuriyet tarihinde ayrımcı yasalar ve ayrımcı aflar ilk kez gündeme gelmiyor arkadaşlar. Buna bir örnek 49'lar davasıdır. "49'lar davası" olarak bilinen bu dava, 1959'da "Bin Kürt'ü Taksim'de asalım da diğerlerine ibret olsun." diyen milletvekilinin sözlerine karşı 104 Kürt aydınının ve Kürt öğrencinin kınama beyanı yayınlaması sonrası maalesef ki burada, Ankara'da sular ısınıyor. Bunun sebebi de bu kınama beyanının altında "Türkiye Kürtleri" yazmasıydı. Sonra, üstüne, yetmedi, bir de Musa Anter gazetede Kürtçe şiir yazdı. Bu, tam olarak, aslında, düğmeye basılması gereken bir durum olarak görüldü ve dönemin iktidarı düğmeye bastı, İstihbarat Teşkilatına Kürt aydınlarının bir şekilde tutuklanması için talimat verdi ve o gün rapor hazırlandı, 50 Kürt aydının, öğrencinin tutuklanması için tutuklama müzekkereleri yollandı boş isimlerle. Bu şekliyle, Emniyet birimleri Kürt aydınlarını, ileri gelenleri ve muhalif olan kesimleri gözaltına aldı, İstanbul Harbiye'deki askerî binaya götürdü ve orada yalnızca 40 hücre olması sebebiyle diğer 10 kişiyi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı; dikkatinizi çekerim, sadece hücre olmaması sebebiyle. Ne işledikleri suç -iddia edilen tabii- ne görevleri ne kişilikleri hiçbir şey değildi. O diğer 10 kişinin tutuksuz yargılanmasının tek sebebi sadece hücrenin olmamasıydı ve bu hücrelerde yaklaşık beş ay boyunca bu insanlar insanlık dışı muameleye maruz kaldı; beş ay boyunca ne duş alabildiler ne tıraş olabildiler ve en sonunda birçoğu verem oldu, birçoğu ağır hastalık geçirdi ve Ankara Hukuk Fakültesi öğrencisi Mehmet Emin Batu veremden, kan kusarak hayatını kaybetti. Daha sonrasında ne oldu? 1960 darbesi olunca siyasi mahpuslara af çıktı ama bu dönemde yaptığınız gibi yine Kürtler hariçti; "49'lar" tahliye edilmedi, bırakılmadı, affedilmedi. Biz bugün kimseden af istemiyoruz; biz bugün hukuken infazda adalet olsun, eşitlik olsun diyoruz.
Değerli arkadaşlar, o dönemde yaşanan bu hukuksuzlukların daha sonrasında Türkiye'de Kürt meselesini getirdiği noktayı hepimiz biliyoruz. O gün sırf "Türkiye Kürtleri" dediği için ya da gazetede Kürtçe şiir yayınladığı için insanlar -bugün sizin, muhaliflerinize yaptığınız gibi- "terörist damgası" yiyordu. Onlar o gün onlara diyordu, sizler bugün kendi muhaliflerinize diyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, 49'lar davası isim ve biçim değiştirerek bugün de hâlen devam etmekte ancak bu sefer Kürtlerle birlikte insan hakları savunucuları, muhalif gazeteciler ve gerçek anlamda muhalefet eden tüm kesimlere karşı bir ayrımcılık ve düşman hukuku devrede.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - 49'lar davasında yapılan zulüm olmasaydı, dediğim gibi belki Kürt meselesinde şu an yaşadığımız durumu yaşamıyor olabilirdik ancak sizler, infaz yasasında ölümün kol gezdiği böyle bir dönemde bile muhaliflerinize o kadar kinle, o kadar kibirle bakıyorsunuz ki cezaevlerinden yüzlerce, binlerce cenaze bile çıksa hiç umurunuzda olmayacak, biliyoruz ancak size şunu hatırlatmak isterim: Sizler istediğiniz kadar "Tarafsız, bağımsız yargı var." deyin, biz sizleri, sizlerin hukuka yaklaşımını Rahip Brunson kararından, Deniz Yücel kararından biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, zulüm zalime sadıktır, er ya da geç gelir, sahibini bulur. Bu yasalarla kendiniz de yargılanabilirsiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)