GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:81
Tarih:10.04.2020

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teklifin 13'üncü maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım. 13'üncü maddeyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun suç işlemek için örgüt kurmayı düzenleyen 220'nci maddesinde yer alan hapis cezalarının alt ve üst sınırları artırılmak istenmektedir. Çete, mafya diye tabir edilen organize suç örgütü üyelerine dönük bir düzenleme algısı olsa da uygulamada Türk Ceza Kanunu 220/6 yollamasıyla bu hüküm muhalifleri sindirmek için kullanılıp Türk Ceza Kanunu 314'üncü maddeden ceza verilmektedir. Dolayısıyla Türk Ceza Kanunu 220 (1) ve (2)'nci fıkralarında yapılacak 13'üncü madde değişikliğiyle 220/6'yla birlikte silahlı örgüt başlıklı 314'üncü maddeden verilen cezaları da artıracaktır. Mesela 3 kişi "tweet" atıp 3 kişi slogan atınca örgüt sayılıp cezalandırılmak istenmektedir. Ülkemizde böylelikle uygulamada var olan düşünce ve ifade hürriyetine yönelik adil yargılanma ihlallerini de artıracaktır. Bu husus da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10'uncu maddesini ihlal eden ve ülkemizi tazminata mahkûm eden bir husustur.

Burada iki ayrı düzenleme var. Biri suç işlemek amacıyla kurulan örgütün yöneticisinin iki yıldan altı yıla kadar olan hapis cezası dört yıldan sekiz yıla artırılmak isteniyor. Diğeri ise örgüte üye olanın bir yıldan üç yıla kadar olan hapis cezası, iki yıldan dört yıla kadar artırılmak isteniyor. Öncelikle cezaların alt ve üst sınırlarının belirlenmesi uzmanlık alanıdır. Adil yargılama ilkesinin gerçekleşmesi doğru yapılacak bir tespitle mümkün olacaktır. Ancak Adalet Komisyonunun düzenlemeyle ilgili sürecinde bu titizlik gösterilmediği gibi, gerekli uzman incelemelerine de başvurulmadı. Hangi gerekçelerle iki yıldan dört yıla kadar olan ceza dört yıldan sekiz yıla çıkarılıyor? Nasıl bir ihtiyacın sonucunda bu artış yapılmıştır? Ya da böyle bir ihtiyaca gerek olduğu nereden belli olmuştur, bunun bir açıklaması yok. Afaki bir ceza artırımı yapılmış ayrıca bu ceza artırımının af düzenlemesi içinde geliyor olması ne kanun yapma tekniğine ne de usulüne uygundur.

Bu teklifin diğer bir yanlışlığı da örgüt suçlarının cezası artırılırken infazın düşürülmesidir. Şu an bu suçtan mahkûm olanlar düşük olan cezadan mahkûmiyet almışken bu kanunla düşecek infazla süper affa uğrayacak. Kimlerin hangi yakınları için getirildiği belli olmayan bu çarpık düzenlemenin amacı nedir? Şimdi çıkaracağımız suç örgütü mensuplarını çıkaralım maddesi midir? Önerilen kanun maddesi bir yana örgüt suçlarındaki uygulama nasıl ilerliyor, ona da değinmek lazım. Çünkü bu siyasi iktidarın tekelinde. Örneğin, iktidara dokunan durumlarda -ki bunu yolsuzluk soruşturmalarında gördük- dosya kapanırken Anayasa'yla korunan toplumsal bir muhalefet etkinliğinde veya eyleminde önce bir örgüt yaratılıp sonra yurttaşların o örgüte mensup yapıldığını gördük. Terörle Mücadele Kanunu'nda Türk Ceza Kanunu'nun 220'nci maddesi üzerinden artırım yapıyor. Örneğin, muhalif eylemlerden, Gezi eylemlerinden yargılanan yurttaşlara buradan başlatılacak bir terör soruşturmasıyla salt bir eyleme katılmaktan terör örgütü bağlamı kurmak ve altı yıla kadar hapis cezası vermenin önü açılacak. Bu Kanun maddesinin (6)'ncı fıkrasındaki "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi" ve (7)'nci fıkrasındaki "örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi" muhalefet üzerindeki kıyım araçlarından birisidir. Cumhuriyet, Sözcü, Eren Erdem ve birçok davada buradan mahkûmiyetler kurulduğunu gördük. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında da yasadaki bu hükmün hukuki durumunu tartıştı ve bu hükmün aşırı geniş yorumlandığını kabul etti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde görülen İmret davasında TCK 220/(7)'nci maddesiyle ilgili olarak maddenin öngörülemez olduğu ve aşırı geniş yorumlandığı tespitiyle Türkiye'yi tazminat ödemeye mahkûm etti. Ayrıca Işıkırık/Türkiye kararında da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yine 220/(6-7) düzenlemesinin soyut ve belirsiz olduğundan bahisle ihlal kararı verdi. Yani diyorsunuz ki: "Bir suç işlemek için örgüt kurana indirim yaparız ama bu maddenin (6) ve (7)'nci fıkralarındaki uydurma suçlardan toplumsal muhalefeti tutsak ederiz. Gazetecileri, insan hakları savunucularını, muhalifleri cezaevinde tutar, daha fazla ceza veririz."

Değerli vekiller, uzun lafın kısası, bu hüküm, AKP'nin "Bana karşı gelme, seni fena yaparım." teklifidir. Ülkemizde insanlar, yasalarda yazılı olan suçu işledikleri için değil, ideolojik ve siyasi amaçlarla, subjektif nedenlerle cezalandırılıyor. Hepimiz biliyoruz ki düşünceleriyle siyasi iktidarı rahatsız eden, düşüncesini açıklayan, resmî ideolojiyle muhalif düşüncede olanlar yargıda cezalandırılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Çözüm basit, demokrasi, anayasal özgürlüklerin en geniş şekilde kullanılması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ve adil yargılanma hakkı yani hukuk devleti.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)