| Konu: | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 81 |
| Tarih: | 10.04.2020 |
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu görüştüğümüz maddeyle ilgili daha önce kanun teklifi vermiş bir kişiyim ben. Sağlık sorunları olanların tahliye edilmesiyle ilgili kanun teklifi verdim. Cezaevinde çocuklarıyla beraber kalan kadınların tahliye edilmesi ve geçici tedbirlerle beraber cezalarını evlerinde çekmeleri için kanun teklifi vermiş birisiyim. Hatta burada Adalet Bakanlığının tekeline bırakılmış ve Adli Tıp Kurumunun tekeline bırakılmış olan rapor meselesiyle ilgili de tam teşekküllü hastaneler tarafından verilmesi ve tam teşekküllü hastaneleri de Adalet Bakanlığının değil Sağlık Bakanlığının belirlemesi gerektiğiyle ilgili kanun teklifi vermiş bir arkadaşınızım. Çok geç kaldınız, keşke bunları değerlendirseydiniz ama geldiğiniz nokta itibarıyla da bu düzenlemenin eksikleriyle beraber tartışılması gerekir. Az önce söylediğim gibi, Adalet Bakanlığının belirlediği hastaneler yerine, üniversite hastaneleri de dâhil olmak üzere, tutuklunun hekimini seçme hakkıyla ilgili, uluslararası anlaşmalara uygun olarak belirleme yapmanız gerekirdi bu maddede; bu anlamda çok ciddi eksik bir maddedir.
Efendim, biz işin başından beri, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Özgür Özel'in de söylediği gibi, içeride yakınları olanların, yakınlarının dışarı çıkmasını bekleyenlerin bizden asla tereddüdü olmamasını ama içeride yakınları olup da sizin çözüm üretmediğiniz, içeride bırakmak istediğiniz kesimler için de, onlarla ilgili mücadele vereceğimizi ve bu mücadeleden şüphe etmemeleri gerektiğini söyledik ve buradaki şiarımız da budur.
Şimdi, çıkardığınız bu infaz yasası, kimin yarattığı sorunları çözecek? Bazen sorunları tarif ederken siz uzaydan gelmiş gibi davranıyorsunuz da; FETÖ yaptı, o yaptı, bu yaptı, şu yaptı... Siz neredesiniz? Ortada yoksunuz. Yirmi yıldır bu ülkeyi yönetiyorsunuz, Cumhuriyet Dönemi'nin neredeyse beşte 1'i kadar zamandır bu ülkeyi yönetiyorsunuz ve şu anda içeride ne kadar insan varsa sizin döneminizde suç işlemiş, sizin döneminizde çıkmış olan yasalarla beraber suçlu durumuna düşmüş, sizin döneminizde yargılanmış, sizin döneminizde kötü yargılama metotlarının kurbanı olmuş insanlardır. Eğer bu sadece salgın dolayısıyla cezaevlerini boşaltmaksa, amenna. Hayır, bu değil. Bu, bütün partilerin sokakta konuştuğu, sizin dönemizde çirkin ve çirkef işlemiş bir yargı dönemi de dâhil olmak üzere yani onların tasfiye edilmesi, bir toplumsal barışın kazanılmasıyla alakalı hâlâ FETÖ'cü hâkimlerin verdiği zararları düzeltecek hiçbir şey yapmadınız. Bu toplum barışa susadı, bunun telafi edilmesiyle ilgili bir adım atılmasına yönelikti; siz bunu aldınız, yandaşlarınıza kıyak hâline çevirdiniz. On sekiz yıldır yarattığınız sorunları düzeltelim diyoruz; siz, bir af düzenlemesinin, bir bağışlama ya da infaz düzenlemesinin ideolojilerden uzak, evrensel hukuk kurallarına uygun olması gerektiğini bir kenara bırakıyorsunuz, baktığınız yerden, fişlediğiniz insanları bu yasanın içerisine sokmuyorsunuz.
Ben, bunu size Anayasa'nın 10'uncu maddesi itibarıyla "eşitlik ilkesi" diye hatırlattım; kızdınız, bağırdınız çağırdınız. Tamam, referansı Anayasa'dan alacağız ama onu bir kenara bırakalım, inanç temelli bakalım. Diyor ki Maide suresinin 8'inci ayeti: "Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz hâle getirmesin." Bunun size örneğini vereyim mi? Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisinin 2 parti olarak Meclise girdiği dönemde Sayın Cumhurbaşkanının siyaset yasağı vardı; bizim siyasi rakibimizdi ama bizim o dönemdeki Genel Başkanımız, bu yasağın kalkmasıyla ilgili, bu Meclise geldi, mücadele etti, o yasak kalktı, sizin bugünkü Genel Başkanınız siyaset yapar hâle geldi. Çünkü toplum istemişti Sayın Cumhurbaşkanını o tarihte; onu engellememek gerekiyordu, vicdanlı olmak gerekiyordu ve inanç manzumesi içerisinde de siyasi rakibinizi hasmane boğmak yerine ona özgürlük tanımak gerekiyordu, onu yaptık. Siz, bugün bunun tam aksini yapıyorsunuz; kurumları Batılı, kendisi Doğulu bir anlayışla beraber hareket ediyorsunuz. Avrupa Birliğinden bahsediyorsunuz, infaz hâkimliğini örnek veriyorsunuz. Dün söyledim, güzel bir düzenleme. Aynı Avrupa Birliği başka şeyler de söylüyor size. Venedik Komisyonu size, diyor ki: "Cumhurbaşkanına hakaret suçunu kaldırın kardeşim, yok dünyanın hiçbir yerinde." Üstelik, bizim Anayasa'mız gibi bir anayasa da yok. Bir tarafı parti Genel Başkanı, bir tarafı Cumhurbaşkanı. On binlerce insan bundan dolayı yargılanıyor ve biz hâlâ Cumhurbaşkanına hakaret suçunu bu yasada tutuyoruz. Ucu açık "terör" suçlamasıyla beraber gazetecileri, düşünenleri, fikir söyleyenleri, siyasetçileri, belediye başkanlarını, demokrasinin ürünü insanları da içeri atıyoruz; sonra burada geliyoruz, bir mağrurlukla beraber "Affetmeyiz kardeşim." diyoruz. Siz kimi affediyorsunuz kardeşim, siz kimi affediyorsunuz?
Dün, ben size burada dedim ki: Sizin, majestelerinin hâkimleri var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Çok sinirlendiniz. Söylemiyorum, vazgeçtim, herkes biliyor ne dediğimi zaten, bağımsız yargınız yok dedim ama şimdi söyleyeceğim. Sarayın bir Hukuk Politikaları Kurulu var, o Hukuk Politikaları Kurulunda bir hocamız var, Burhan Hoca. Çok seviyoruz biz onu. Arada bir abuk sabuk sataşmalar da yapıyor partimize. Bugün duydum, hakkında dava açılmış. Neden açılmış? Tavassuttan açılmış, nüfuz kullanmaktan açılmış. Bu kürsüde söylemiştik "Hoca, yapma bu işleri" diye.
Şimdi, bu, Hukuk Politikaları Kurulu üyesi, en büyük nüfuzu kullanacak adam, hakkında dava açılmış, tutuklanmıyor, gözaltına alınmıyor, hiçbir şey yapılmıyor; gariban vatandaş, yurt dışına çıkma şansı bile olmayan insanlar -Cumhurbaşkanı 104'teki yetkilerini kullanmıyor- hâlâ içeride yatıyor -sağlık sorunu olan 1.500 kişi, 400'ü ağır sağlık sorunlu- ve bu yasadan hoca yararlanacak, diğerlerine de "terörist" diyeceksiniz, başka bir şey diyeceksiniz, yararlanmayacak. Kimi kandırıyorsunuz siz ya? Öyle majestelerinin hâkimleri, savcıları durduk yerde dava açacaklar. Hocayı bunun içerisine koyacaksınız, düşünen insanları, vatanseverleri içeride yatıracaksınız, ondan sonra gelip burada adaletten bahsedeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)