| Konu: | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 82 |
| Tarih: | 11.04.2020 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siyaset diline son birkaç yıldır ara ara tekrarlanan bir kelime girdi: "Kandırıldık." Zaman zaman dış güçler kandırıyor, zaman zaman kökü dışarıda bazı güçler kandırıyor ama nihayetinde kandırıcıların verdiği zararı milletçe hep beraber ödüyoruz.
Gündemimiz ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı. Kanun teklifini getirenler her ne kadar inkâr etse de bunun adı bir "af" ve asıl olan bugün kısmi gibi görünen ama yarın Anayasa Mahkemesince genişletilerek genel affa dönüşme ihtimali yüksek olan bir düzenleme.
22 Aralık 2000'de Rahşan Ecevit'in önerisiyle çıkan 4616 sayılı Şartla Salıverme ve Erteleme Yasası da iyi niyet temennileri çerçevesinde kurulmuş ancak çıkan yasadan ilk olarak 23 bin tutuklu ve hükümlü yararlanarak tahliye olmuş, daha sonra Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararıyla yasanın kapsamı genişlemiş ve cezaevinden tahliye olanların sayısı 45 bini bulmuştu. Rahşan Ecevit bu durum karşısında "kandırıldık" kelimesini kullanmasa da "Ben affı garibanlar için istedim, katiller yararlandı." diyerek kendini savunmak zorunda kalmıştı. Af çıkacak beklentisi herhangi bir suçun infazı için cezaevine konulan herkeste hem de cezaevine girdiği ilk günden itibaren başlar. Af algılaması sadece beraat etmek değildir, cezaevinde kalınacak sürenin kısaltılması da bir aftır, infaz süresinin indirimi de bir aftır, denetimli serbestlik süresinin uzatılması da bir aftır çünkü artık cezaevinde kalmaya gerek kalmamıştır.
Kanunun adına ister "af" diyelim ister "infaz indirimi" diyelim, ne şekilde dillendirilirse dillendirilsin diş macunu gibidir, tüpten çıkınca bir daha geri dönüşü imkânsızdır. Sadece bir kere dillendirilmesi yeterlidir ve bu kanun teklifi de 2018'de ilk kez dillendirilmişti, kısmet bugüneymiş. AK PARTİ'si Genel Başkanı Sayın Erdoğan'ın af konusundaki bakışı gizli bir sır değil, kamuoyunda defalarca tekrarlandı. Devlete karşı işlenen suçları devlet affeder o ayrı bir konu ama şahıslara karşı işlenen suçları devletin af yetkisi yoktur, bu böyle bilinsin. Şimdi, birileri çıkmış, af... Laf! Mağdur, mazlum "Affettim." diyorsa o ayrı ama biz, asla... O zaman adil, adaletle hükmeden bir iktidar olamazsınız. Şimdi, Tayyip Bey'in bu cümlesinden yola çıkarak adil ve adaletle hükmeden bir iktidar olmadığınızı kendi vereceğiniz kararlarla tasdikleyeceksiniz.
Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda hassas ama görüşülen kanun teklifi böyle mi? Hırsızlar, dolandırıcılar, kadına yönelik şiddet suçu işleyenler aldığı cezanın yarısını yatacak, eğer bu süre dolduysa tahliye olacak ya da denetimli serbestlikten yararlanacak. Mal canın yongasıdır. Hırsızlık şahsa karşı işlenen bir suç değil midir? Kadına yönelik şiddet şahsa karşı işlenen bir suç değil midir? Evlatlarımızı okul etrafından avlayan torbacı, şahsa karşı suç işlememiş midir?
Sayın Cumhurbaşkanı 2018 yılında diyor ki: "50 bin uyuşturucu suçlusunun olduğu bir dönemde af çıkaramayız. Bizler, uyuşturucuları affeden bir iktidar olarak mı anılacağız?" "Kanun teklifi bu hâliyle çıkarsa uyuşturucu satıcılarına infaz indirimi yok." demeniz sizi bu şekilde anılmaktan kurtaracak mı sanıyorsunuz? Allah indinde de kul indinde de bu sorumluluğunuz bitecek mi?
Sayın milletvekilleri, Adalet Bakanlığının 2020 bütçesi görüşmeleri sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdiği bir rapor var. Rapora göre, 355 hapishanede 282.703 mahkûm var, 1 Eylül 2019 tarihi itibarıyla 456.157 kişi de denetimli serbestlik altında. 140 denetimli serbestlik merkezinde 4.938 personel bu hükümlüleri iyileştirme, denetim ve takip çalışmalarını yürütüyor. Hükümlüler, müdürlüklerde bulunan denetim ekiplerince motorize araçlar ve elektronik izleme araçlarıyla denetleniyor. Şimdi, bu çıkan kanundan yaklaşık 100 bin kişi yararlanacak, bir kısmı denetimli serbestlik, bir kısmı infaz süresinin kısaltılması nedeniyle tahliye olacak. Yani yaklaşık 300 bin hükümlünün üçte 1'i cezaevinden çıkacak. Bir de 31 Mayısa kadar izin verilen ve karantina süresi devam ederse kasım ayına kadar da izinlerinin uzaması ihtimali olan, her ne kadar sayısını net olarak açıklamasanız da açık cezaevinde olan 75 bin civarında hükümlü var. Buna hâlen denetimli serbestlikten yararlananlar da eklenirse 650-700 bin kişinin kontrol altında tutulması gerekecek. Adalet Bakanı 2020 bütçesi konuşmasında personel eksikliğinden yakınıyordu. Hükûmet, bu salgın nedeniyle, çıkarmak istediği kanuna hazırlıksız yakalandı. Denetimli serbestlik ne şekilde uygulanacak, bunun bir açıklaması yok. Personel yeterli mi, elektronik izleme araçları yeterli mi, bugüne kadar bir bilgilendirme yapılmadı. Anlaşılan o ki bu infaz teklifinin üzerine konuşulacak daha çok şey var.