GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:82
Tarih:11.04.2020

MURAT SARISAÇ (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu ve tüm halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Bu düzenleme en yalın ifadeyle evrensel hukuk normlarına ve demokratik kriterlere uzaktır. AKP, insanlık onurunu hiçe sayarak, anayasal eşitliği bir kenara atarak ve ahlaki değerleri unutarak hareket ediyor. AKP bugün insanlık onurunu tanımıyor çünkü coronavirüs salgınına karşı bazı mahpusları ölüme terk ediyor. Anayasa'nın eşitlik ilkesini görmüyor çünkü adrese teslim özel bir af çıkarıyor. Ahlaki değerleri gözetmiyor çünkü kendisine muhalif herkesi yaftalayıp cezaevinde tutmaktan imtina etmiyor.

Üzerinde konuştuğumuz teklifte âdeta nazar boncuğu gibi görünen bazı maddeler de var ama AKP'nin sicili o kadar kötü ki görece olumlu hukuki metinleri bile insanların aleyhine nasıl kullandıklarını çok iyi biliyoruz. Çünkü AKP'nin Anayasa'ya ve hukuka uymak gibi bir derdi yok. Evet, bir norm olarak hukuki metinler düzenleniyor ama "tedbir" adı altında demokrasiye müdahale etmekten çekinilmiyor. Bu, tam da Nazi Almanyasında yaşayan Alman siyaset bilimci Ernst Fraenkel'in İkili Devleti'nde tanımladığı sistemdir. Fraenkel "ikili devlet" kavramıyla diyor ki: Bu ikili devlet olağan kurallara göre sürdürülen norm devleti ve kendisini yazılı kurallarla bağlamayan tedbir devletidir. Norm devleti ve tedbir devleti bir arada çalışır, ikisi birlikte bir rejimi oluşturur. Bu, kesinlikle hukuk devleti ile aynı şey değildir çünkü tedbir devleti hukuk dışında çalışır ve asla gizli saklı kalmaya çalışan bir yapı değildir. AYM'nin OHAL KHK'lerini hiçbir şekilde denetlemeyeceğini söylemesi gibidir, hukuksuz ve aleni bir şeyin meşrulaştırılmasıdır. Bu ikili devlet yapısı kendine özgü kurumları olan yapılar da değiller, aynı kurumlar içerisinde işleyen mekanizmalardır. Örneğin Anayasa'da tecrit yoktur ama yıllardır tecrit uygulanıyor, güya AİHM bağlayıcıdır ama Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararlarına rağmen, bu, çiğnenmiştir.

Aslında burada bahsettiğimiz şey Nazi Almanyası pratiğidir. Nazi Almanyasında yaşanan OHAL döneminde Başkanın geniş yetkileri vardı çünkü kararnamelerle anayasasızlaştırma işlemi yapıldı. Nazi rejiminin iki önemli yönü, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması ve parlamenter sistemden uzaklaşmaydı. Burada esas değişim yeni bir hukuk düşüncesinin yaratılmasıydı. Bu yeni düşünce hukuk devletine, parlamenter sisteme, demokrasi ve eşitlik ilkelerine saldırıyordu. Dolayısıyla, Naziler "Hukuk ve yasa aynı şey değildir." ilkesini kötüye kullandılar. Çünkü hukuk ve ahlak arasında bir bağ inşa ettiler yani hukuku kendi ahlak ve değerleriyle yorumladılar. Millî ahlak ve sağlıklı şuur gibi muğlak kavramlarla ve Nazi adaletine atıfla sistemi dönüştürdüler. Tek adam rejimini devlet aygıtında yer açmak için sonuna kadar kullandılar. Şu an Türkiye'de de beka ve millîlik anlayışı her türlü muhalefetin bertaraf edilmesi için kullanılıyor.

Sayın milletvekilleri, şu an cezaevleri hıncahınç dolmuş durumda; gazeteciler, siyasetçiler, kadınlar, çocuklar... Hatta Kürt illerinde aynı aileden birçok tutuklu bulunuyor. Peki, neden mi? Bazen sadece Kürt oldukları için ama hangi Kürtler? Sizin için makbul olmayan Kürtler. Sadece Kürtler de değil Türkiye'deki bütün halklara düşmansınız. Küçücük bir eleştiriden bile korkuyor ve onları aileleriyle birlikte cezalandırıyorsunuz.

Bugün, birçok tutsak ailelerinden uzak kentlere sürgün edilmiş durumda çünkü amacınız tutsakları kendisine bile yabancılaştırıp tamamen tecrit altına almak. Aileler çocuklarını yıllarca göremiyor. Allah aşkına, ailesi Van'da bir tutsağı Trabzon'a göndermek hangi vicdana sığıyor? Ya da Şırnaklı bir tutsağı Edirne'ye sürgün etmek hangi ahlaka sığıyor? Bu hem ailelere hem de mahpuslara karşı bir işkence biçimidir. Oysa AİHM mahpusların ikametgâhlarından uzak yerlere nakledilmesini hak ihlali sayarak Türkiye'yi tazminata mahkûm etmişti. Ondan çok kısa bir süre sonra bile yerine kayyum atadığınız eş başkanlarımız, partili yöneticilerimiz, bırakın başka illere, başka coğrafyalara sürgün edildiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

MURAT SARISAÇ (Devamla) - Hemen OHAL kurallarının aslında AİHM kararlarına karşı kullanılmasıyla beraber yani AİHM bağlayıcı olmasına rağmen, Sayın Selçuk Mızraklı, bu karar alındıktan çok kısa bir süre sonra Kayseri'ye sürgün edildi.

Yani kısacası şunu söylemek istiyorum: Mesele iyi kanun-kötü kanun değil; eğer söz konusu Kürtlerse, söz konusu muhaliflerse bütün kanunlar da AKP için aynı oluyor ve bu kanunların dışına çıkılıyor. Son olarak şunu söylemek istiyorum: Gün olur devran döner, ayarını bozduğunuz kantar sizi de tartar; işte o zaman "adalet ve özgürlük" kavramlarıyla tanışırsınız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)