GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:82
Tarih:11.04.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel, teklifin mimarlarından olan Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Feti Yıldız'a geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.

Yine, bu vesileyle, kamuoyunda "Rahşan affı" olarak bilinen düzenlemede sergilemiş olduğu dik duruşundan dolayı siyasi lince uğrayan Ali Güngör'ü rahmetle yâd ediyorum.

Malum corona salgını sebebiyle vatandaşlarımızın sokağa çıkmasının yasak olduğu ve ülkemizin yarı açık cezaevine döndüğü bugünlerde evde kalma sabrını göstererek hastalığın yayılmasını önleyen vatandaşlarımıza ve bu sürede fedakârca sağlık, güvenlik ve belediyecilik hizmetleri veren bütün çalışanlarımıza da saygılar sunuyorum. Zorunlu ev hapislerinin bittiği günlere bir an evvel kavuşmamızı temenni ederek bütün milletimize sağlıklı sıhhatli günler diliyorum.

Suç nedir? Toplumsal düzenin devamı açısından korunması gereken hukuki değerlerin bilerek ve istenerek ihlalini veya bu değerleri korumaya yönelik kurallara karşı özensizliği ifade eden insan davranışı suçtur.

Her suç tanımında bir hukuki değerin korunması esas alınır. Bu hukuki değerler, mal varlığı, vücut dokunulmazlığı veya ifade özgürlüğü gibi örneklendirilebilir. Bunların ihlali hâlinde, ihlal eden ceza yaptırımıyla cezalandırılmaktadır.

Peki, adalet nedir? Davranış ve hükümde doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, eşit olmak, eşit kılmaktır.

Bir de "af" tanımı var: Bir suçu, bir kötü davranışı olmamış sayarak ceza vermekten vazgeçme ya da verilmiş olan cezayı kaldırma.

Buraya kadar verdiğim tanımlar kimsenin hiç duymadığı, anlamını bilmediği sözler değil ama ne yazık ki bugün hepimizin anlamına vâkıf olduğumuz sözlerin dışına çıkarak bir kanun teklifi görüşüyoruz. Bir kere, kanun teklifi adaletli değildir; eşitlik ilkesi, bazı eşitlerin eşitliğine göre sınıflandırılmıştır. Hukuk, istisnaların istisnası oluşturularak gerçek maksadın etrafından dolaşılacak bir hâle getirilmiştir. Yine, istisnaların istisnası getirilerek suçludan değil suçtan hareket edilmiş, istisnalar arasında yer alan suçları işleyen kişilerin örgüt mensubu olup olmadığına, tehlikeli ve mükerrer olup olmadığına bakılmamıştır. İktidarın söylemlerine bakarsak, infaz indirimi adı verilen, ancak toplumda yararlanacakların dahil af olarak nitelediği bu kanun teklifi, iktidar her ne kadar inkâr etse de bir aftır. Bu yasaya özel bir isim koymamız yarın için hatırlatıcı olacaktır, hatta toplum buna isim bile koyacaktır; geçmişte çıkarılan affa "Rahşan affı" denildiği gibi, bu kanuna da ilerleyen günlerde "corona affı" denilecektir.

Kanun teklifinin geçici 6'ncı maddesiyle, ayrıca denetimli serbestlik uygulanması ve cezanın infaz usulü kullanılmak suretiyle, 30 Mart 2020'ye kadar işlenen suçlardan dolayı koşullu salıverilmesine üç yıl veya dört yıl kalanların, hatta bazı hâllerde ne kadar kalırsa kalsın, infaz kurumundan çıkmasına izin verilmektedir. Geçici madde 6 kapsamında yapılan bu düzenlemelerin, içerdiği istisnalar ve istisnaların belirlenmesinde suçların niteliği veya ağırlığı gibi kriterlerin gözetilmemesi ve aranan diğer koşullar nedeniyle, özel af niteliği ağır basan bir şekle dönüştüğü görülmektedir.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin pratikteki karşılığı nedir? İlk aşamada 100 bine yakın yargılaması sonuçlanmış ve cezası kesinleşmiş hükümlünün tahliye olması ve 75 bine yakın, terör, cinsel suçlar dâhil, açık cezaevinde olan bütün hükümlülerin izne çıkmasıdır. Sonraki aşamada ise, 30 Mart 2020 tarihine kadar işlenen suçlardan dolayı altı yıla kadar hapis cezasına mahkûm olmuş kişilerin hiç cezaevine girmemesi ve keza, on yıla mahkûm olan bir kişinin de iki yılını cezaevinde geçirmişse tahliye olmasıdır. 30 Mart 2020'den sonra altı yıla kadar hapis cezasına mahkûm olan kişiler ise koşullu salıverme ve denetimli serbestlik indirimleri uygulandıktan sonra iki yıl dört ay yirmi dört günü cezaevinde geçireceklerdir.

Bir hükümlünün altı yıl cezası olan bir suç kapsamında 1 Temmuz 2016'dan önce işlenmişse bir yıl, 1 Temmuz 2016'dan sonra işlenmişse üç yıl, 30 Mart 2020'den önce işlenmişse bir gün, 30 Mart 2020'den sonra işlenmişse iki yıl dört ay yirmi dört gün cezaevinde kalması ne eşitliğe ne adalete ne hukuka sığar ne de mağdurun içinin soğumasına. Altı yıl hükmolunan bir suç için cezasızlık öngörülüyorsa, bu suçu tarih itibarıyla yatan için de çıkan için de adil bir durum değildir.

Yasa çıktığı andan itibaren 100 bin kişiye yakın hükümlü toplum içine karışacaktır. O hâlde bu yasa toplumun tamamını -hepsini neredeyse- doğrudan doğruya ilgilendirmektedir. Bu nedenle toplumun tüm kesimlerinin yasaya ilişkin endişeleri, eleştirileri, uyarıları dikkate alınmak zorundadır. Peki, teklif sahipleri ne yapmaktadır? Yasanın getiriliş biçiminden görüşülüş biçimine kadar tavırları "Biz yaptık, oldu." şeklindedir.

Sayın milletvekilleri, Anayasa'mızın 87'nci maddesi milletvekillerinin görevlerini sıralarken "Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına karar vermek" hükmünü içermektedir. Türk Ceza Kanunu'nun 65'inci maddesi açıktır: "Genel af halinde, kamu davası düşer, hükmolunan cezalar bütün neticeleriyle birlikte ortadan kalkar. Özel af ile hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek süresi kısaltılabilir ya da adlî para cezasına çevrilebilir." Anayasadaki ve Türk Ceza Kanunu'ndaki açık hükümlere rağmen bu kanun teklifini iktidarın "af" değil "infaz" düzenlemesi olarak nitelemesi, düzenlemenin yöntemi dâhil AK PARTİ'si ve ortağının, diğer siyasi partileri ve toplumun diğer unsurlarını sürece katmadan, düzenlemeyi sadece kendilerinin istediği şekliyle önümüze getirmesinin açık bir göstergesidir. Biraz önce sadece bir örneğini verdiğim altı yıllık hükmün infazı gibi aynı hukuki değeri koruyan ve haksızlık muhtevası itibarıyla birbirine yakın suçlardan dolayı farklı işlemlere tabi tutulan hükümlülerin durumunun Anayasa'daki eşitlik ve hukuk devleti ilkeleri bakımından sorun oluşturacağı da açıktır ki Anayasa Mahkemesi bu durumu da dikkate alıp bu özel affı genel affa çevirebilir.

Peki, bu olası durumu iktidar bilmiyor mu? 100 bine yakın hükümlüyü tahliye edecek bir düzenleme yapıyorsanız, eleştiriye açık olmak zorundasınız. Her zamanki gibi "Biz bunu yaptık, olmazsa yenisini yaparız." diyerek bu konuyu halledemezsiniz. Her şeyden önce, infaz hukukunun temel prensibine sadık kalmak zorundasınız. Bu evrensel temel prensip, toplumu suça karşı korumaktır.

Bir başka eksik konu daha: Yapılan araştırmalar toplumun büyük bir kesiminin adalete olan güveninin zayıfladığını gösteriyor. Şimdi cevaplamamız gereken soru şudur: Bu yasa vatandaşımızın adalete olan güvenini yükseltecek midir yoksa var olan güveni biraz daha aşındıracak mıdır? Bunun cevabıyla yüzleşmek zorundasınız.

Bu teklif hazırlanırken menfaati hukuka aykırı şekilde ihlal edilen mağdurlar dikkate alınmamıştır. Mal varlığına karşı işlenen suçlar, kamu idaresine karşı işlenen suçlar ve kamu güvenliğine karşı işlenen suçlar gibi özel veya kamu tüzel kişileri ile gerçek kişilerin maddi açıdan zarara uğramasına sebep olan suçlarda -mesela, sahtecilik, hırsızlık, dolandırıcılık, zimmet, rüşvet, irtikâp gibi suçlar- mağdurun veya kamunun uğradığı zararın tespitiyle, bu zararı geçmemek kaydıyla veya mağdur ile sanığın anlaşacağı rakamın mahkemeye depo edilmesi şartıyla uygulanmalıydı.

Madem kanun teklifinde örneklerden yola çıkarak teklif şekillendirilmiş, bir örnek de ben vereyim. Dolandırıcılıkta şu anda yedi yıl hapis cezası alanların yatarı beş yıl, bir yıl denetimli serbestlikle birlikte dört yıl cezaevinde kalış süresi var. Kanun teklifindeki düzenlemeye göre ise yedi yılın yarısı hesaplanacak ve üç buçuk yıl, üç yıl da denetimli serbestlik, kalıyor altı ay. Bir vatandaşımızı 1 milyon lira tokatlamış, dolandırmış bir kişiyi düşünün, altı ay sonra dışarıda. Altı aylık cezalandırma süresi cezalandırma değil, neredeyse teşvik eder mahiyette bir hâle gelecek ve dolandırıcılık neredeyse bir meslek hâline gelecektir. Ayrıca, kamunun ya da şikâyetçinin zararı giderilmeden infaz indiriminin uygulanması kişinin zarar gördüğü miktarı kendisinin tahsil etmesi durumuna gider ki bu durum yeni bir suç, suçlu ve mağdurun oluşmasına sebebiyet verebilir.

Değerli milletvekilleri, uzun süredir gündemde olan yasanın temel gerekçesi, cezaevlerinin kapasitesinin üzerinde dolu olması ve corona salgını sebebiyle ortaya çıkan sağlık riski olarak ifade edildi. Bu yüzden biz de bu yasaya "corona affı" demiştik. "Bu kişiler yeniden suç işlerse tekrar cezaevine girerler." demek toplumu ikna etmeye yetmez. Bu yüzden koşullu salıvermeye dayanak oluşturan "iyi hâl" dediğimiz müessesenin sadece kâğıt üzerinde yazılı prosedürü yerine getirmek kabilinden yapılmasının önüne geçecek daha etkin tedbirler kanun teklifine eklenmelidir.

Elektronik kelepçe, ev hapsi, iletişim aletleri kullanılmadan tek kişiyle iletişim gibi kontrol hükümleri muhakkak geçerli olacak şekilde yönetmelikte hükme bağlanmalıdır. Aksi hâlde birkaç yıl sonra yeni bir ceza indirimi yasasıyla daha karşı karşıya kalabiliriz.

Ülkemizin ekonomik sıkıntıları da göz önüne alınarak, corona affından yararlanarak tahliye olacak hükümlülerin geçimlerini sağlamak için güçlük çekeceklerini de hatırlatmak isterim. Bu durum yeniden suç işleme riskini doğurmaktadır. Hükümlülerin yararlanacağı denetimli serbestlik uygulaması kapsamındaki tedbirler artırılmalı ve denetimli serbestlik müdürlüklerinin daha etkin bir şekilde çalışması sağlanmalı ve kurum, hükümlülerin yeniden suç işlemelerini engelleyecek çalışmaları yapacak şekilde etkinleştirilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Ve son söz olarak diyorum ki: Bu kanun hakkında, ne bu affa karşı çıkanlar için ne bu affı isteyenler için mutlak bir doğru yoktur. Örnekler üzerinden elde edilen bir veriyi genellemek yanlıştır. Nietzsche'nin dediği gibi "Bu da dâhil bütün genellemeler yanlıştır."

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)