GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:83
Tarih:12.04.2020

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Hukuk, haksızlıkları onaran, topluma güven veren kuvvet olmaktan çıkmış, öksüz ve savruk bir hâldedir. Bugün, Türkiye'de hukuk hangi değerleri koruyor, bilmiyoruz; değer buhranı yaşanıyor, yönümüzü bulamıyoruz.

Tüm dünyayı kırıp geçiren bir salgınla karşı karşıyayız. Çin'den başlayan salgın dalga dalga yayılarak ülkemize ulaşmıştır. Tüm bilim insanları, bu süreci hasarsız bir şekilde atlatabilmenin yollarını araştırmaktadırlar.

Nüfus itibarıyla örnek ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye'deki ceza infaz kurumları gerek kapasitesi gerekse doluluğu itibarıyla kötü durumdadır. Bu konuda en kötü durumda olan Amerika Birleşik Devletleri'dir. Amerika Birleşik Devletleri'inde nüfus itibarıyla her 100 bin kişiden 655'i, Rusya'da 359'u ceza ve infaz kurumlarındayken biz de 344 kişi ceza ve infaz kurumlarında bulunmaktadırlar. Hâl böyle olunca koğuşlardaki doluluk oranları, hijyen koşullarının sağlanamıyor oluşu, yetersiz beslenme gibi gerekçelerle cezaevleri bu salgında risk haritasının en tepesinde yer almaktadır.

İnfaz sisteminin oluşturulmasında suçtan ziyade suçluyu, suçlunun oluşturduğu tehlikeyi göz önünde bulundurmak gerekir. Oysa söz konusu kanun teklifinde sadece suç göz önünde bulundurularak koşullu salıverme düzenlemesi yapılmıştır. Evet, belki pratikte 80 ila 100 bin kişi dışarı çıkacaktır ancak maalesef, bunların büyük bir çoğunluğu kısa sürede suç işleyip tekrar cezaevine dönme ihtimali taşıyorlar. Çünkü Türkiye'de, cezaevinden çıkan bir kişinin yeniden suç işleyip hapse girme ihtimali yüzde 40'ın üzerindedir. İlla ki düzenleme yapılacaksa hem insan haklarına hem de anayasal eşitliğe uygun bir düzenleme yapılmalıdır. Ancak bu hâliyle kanun teklifi, suçlar arasında ayrımcılık yapan bir düzenlemeye sahiptir. Bu, hem vicdanları sızlatır hem de adaletin sağlanmasına engel olur, toplumda da huzursuzluğa yol açar.

Görüşülmekte olan kanun teklifiyle, çocuğun cinsel istismarı, kadına yönelik şiddet, mafya, çete, uyuşturucu, rüşvet, hırsızlık faillerine ceza indirimi getirilmektedir. Ancak gazeteciler, avukatlar, muhalif milletvekilleri, belediye yöneticileri, siyasi parti üye ve yöneticileri, aydınlar, düşünce suçluları kapsam dışında tutulmaktadır. Ama gerçekte, bu insanlar ifade özgürlüğü, siyasi eleştiri özgürlüğü, siyasi hak bağlamında politika yapan insanlardır. Bu yönüyle teklifin demokrasi, insan hakları, adalet ve vicdanla bir ilgisi yoktur. Düşünce suçları ve siyasi suçlar nedeniyle cezaevinde olanların bu indirimden faydalanamaması Anayasa'ya aykırıdır.

Değerli milletvekilleri, Anayasa'nın 10'uncu maddesi "Kanun önünde eşitlik" maddesidir. Kişilerin maddi ve manevi varlığı korunmalı ve geliştirilmelidir. Herkes huzurlu yaşama hakkına sahiptir. Toplum huzur, refah ve adalet içinde yaşatılmalıdır. Gerek milletvekilleri ve gerekse Sayın Cumhurbaşkanı, bu konular başta olmak üzere, Türk milletine refah ve mutluluk getirici işlem ve eylemlerde bulunmaya ant içmişlerdir.

Kanun teklifinde esas maksat, toplumda barış havasını kurmak ve geliştirmek, eski husumetleri unutturmak ve suçlu kimseleri tekrar topluma kazandırmak olmalıdır. Bu amaçlar ne kadar değerli ve gerekliyse mağdurların dikkate alınması da o kadar değerli ve gereklidir. Eğer mağdurları hiç düşünmez veya çok az dikkate alırsanız bazı kimseleri suç işleme alışkanlığına itmiş, hatta bunları özendirmiş olursunuz. Bu hâliyle böyle bir düzenlemenin bizi sağlıklı bir sonuca götürebilmesi mümkün değildir. Bu sebeple, düzenlemenin yeniden gözden geçirilmesi ve suçlular arasında ayrım yapmaksızın salgına karşı önlem alınması gerekmektedir. Bu kanun o kadar özensiz hazırlanmıştır ki örneğin üzerinde konuşmakta olduğum 33'üncü maddede "Salgın hastalık hâlinde de ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin kuruma ait telefon ve faks cihazlarından derhâl yararlandırılmasına imkân sağlanmaktadır." denilmektedir.

(Mikrofon otomatik tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamlaı) - Eğer ki özenli bir hukuk diliyle yazılsaydı, bu sadece "salgın hastalık" gibi değil ama bunu kapsayan ve hukuken daha uygun, edebi olarak daha yerinde bir tabir kullanılması mümkündü ama ne çare ki bu çalakalem hazırlanmış bir kanun taslağıdır.

Hepinize teşekkür ederim.