| Konu: | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 83 |
| Tarih: | 12.04.2020 |
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şu anda görüşmelerini yapmış olduğumuz özellikle İnfaz Yasası'ndaki değişiklik, bizim kanaatimize göre, özel bir af niteliğindedir. Kanun teklifinin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında grubumuz adına konuşan arkadaşımız da Adalet Komisyonu görüşmeleri sırasında biz de bunu defaatle dile getirdik. Ancak, bu şekilde, teklif sahipleri maalesef buna ikna olamıyorlar. Bunun özel bir af niteliğinde olduğu, örtülü bir af niteliğinde olduğunu sadece biz söylemiyoruz. Özellikle ceza hukuku konusunda hukuk fakültelerimiz bunun örtülü bir af olduğunu, Türk Ceza Kanunu'nun 65'inci maddesi anlamında bir af olduğunu ifade etmektedirler. Bakınız, şu anda elimde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilim Dalı Başkanı Profesör Doktor Sayın Adem Sözüer'in bu konuya ilişkin, bu kanuna ilişkin hazırlamış olduğu hukuki mütalaası var. Bu mütalaada da aynı şekilde bunun örtülü bir af olduğunu, TCK 65 anlamında bir özel af olduğunu ifade etmektedir.
Sayın Komisyon Başkanı biraz önce bir şey ifade etti, dedi ki: "Bu, kesinlikle bir özel af değildir. Sebebi de dışarı çıkan hükümlü eğer kurala uymazsa tekrar cezaevine girecek." Peki, ben de size soruyorum: Sizin getirmiş olduğunuz bu teklifte hükümlünün cezaevinde çekmesi gereken hapis cezasının süresini kısaltıyor musunuz? Kısaltıyorsunuz. Peki, hükümlü dışarı çıktı, kurala uydu ve tekrar içeri gitmedi. Bu adamın hapishanede çekmesi gereken cezayı siz bu yasayla kısaltmış olmuyor musunuz? Oluyorsunuz. Eğer durum buysa, tablo buysa, bu, gerçekten kanundaki tarifiyle özel bir aftır.
Burada tartışılması gereken konu, eğer bir özel af geliyorsa bu aftan neden bazı hükümlüler istifade edecek, neden bazıları istifade etmeyecek? Devletin cezalandırma yetkisiyle yakinen ilgili olan suç ve ceza ilişkisi, devletin egemenlik ilişkisi nazara alındığında, devlet aslında böyle bir af düzenlemesi getirdiğinde bütün yurttaşların özellikle Anayasa'nın 10'uncu maddesi gereğince bundan eşit olarak faydalanması gerekir. Ancak teklife baktığımızda, bazı suçlar yönünden bunun istisna tutulduğunu görmekteyiz. Aslında, zaten bu yasanın en büyük handikabı, kanun ismi ceza infaz kanunu, suçtan hareketle birtakım tanımlamalar yapılmış, birtakım istisnalar getirilmiş. Hâlbuki, eğer, burada suçlardan, suçların ceza miktarından veya suçluların ıslah olma durumları nazara alınarak bir tasnife, bir değerlendirmeye gidilmiş olsaydı daha doğru bir sonuç ortaya çıkacaktı ancak yanlış bir yöntemle yanlış bir sonuç ortaya çıkmış.
Bu teklifte teklif sahipleri, özellikle Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yargılanan bütün herkesi aslında bir nevi terörist kabul ediyor. Ama gerçek bu mu? Böyle değil. Özellikle AK PARTİ döneminde, iktidarın yargı üzerindeki baskısı sonucu yasaya aykırı birtakım kararların çıktığını hepimiz biliyoruz.
Şimdi, 2015 öncesini düşünün. 2015 öncesinde bu iktidar döneminde suç olmayan bir sürü eylem 1 Kasım seçimlerinden sonra suç oldu, terörle mücadele kapsamında bir sürü insan bu suçlardan mahkûm oldu. Basit bir müzik, bir klip paylaşanlar propagandadan mahkûm oldu. Basit bir düşüncesini dile getirenler, iktidarı eleştirenler, farklı bir fikir ileri sürenlerin hepsi terörist oldu, yargılandı ve mahkûm oldu.
Burada aslında yapılması gereken bir şey var: Değerli milletvekilleri, her ne kadar teklif sahipleri de bu yasayı cezaevlerindeki bu kalabalığı seyreltmek adına getiriyorsa da bu yasanın sorunu kökten çözmeyeceği açıktır. Bu Terörle Mücadele Kanunu bu şekliyle yürürlükte olduğu sürece cezaevleri belki bir iki yıl sonra tekrar dolacak çünkü bu yamalı bohçaya iktidar veya siyasetin etkisindeki yargı istediği kişiyi koyuyor, istediği kişiyi burada mahkûm ediyor ve istediği kişiyi de cezaevine yollayabiliyor.
Onun için burada yapılması gereken bir şey var: Türkiye'de evrensel hukuk kaideleri doğrultusunda "terör" tanımının artık mutlaka net bir şekilde ortaya konulması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) - Eğer gerçekten bir fikir eyleme dönüşmemişse, eğer bir fikir çatışmayı, şiddeti övmüyorsa, onu teşvik etmiyorsa bunun düşünce suçu olarak kabul edilmesi ve bu şekilde bir muamele görmesi gerekiyor. Ancak bizim yürürlükteki mevzuatımız ve özellikle siyasallaşan yargı son dönemlerde bundan uzaklaşarak kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi hayat anlayışı olmayan bütün gazetecileri, bütün farklı kesimleri, sendikacıları, sivil toplum örgütlerini, siyasetçileri bu torbanın içine koyup direkt cezaevine atabiliyor.
Değerli milletvekilleri, dolayısıyla bu infaz yasası sorunu çözmeyecektir. Bu sorun... Şu andaki bu yasa sadece geçici bir süreliğine cezaevlerini boşaltacak ancak nihayetinde cezaevleri bu yargılama sistemiyle -bu özellikle Terörle Mücadele Kanunu yürürlükte olduğu sürece- yeniden dolacaktır.
Teşekkür ediyorum.(CHP sıralarından alkışlar)