| Konu: | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 83 |
| Tarih: | 12.04.2020 |
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplum adalete inanırsa, kanunlara ve dolayısıyla devletine güven duyar. Peki, şu anda Türk milleti adalete güveniyor mu? Bunun cevabını en iyi Adalet Bakanı bilir. Bakın, o da ne diyor: "Yargıya güven ancak ortak akılla gelişir." Hadi Bakan haksız olsun, araştırmalara bakıyoruz, toplumun yüzde 68'i yargıya hiç güvenmiyor, yüzde 20'si kısmen güveniyor. Muhalefet, hukukun güven vermediğini, kayırmacılığını, Hükûmete bağımlı olduğunu, iradesiyle karar veremediğini söylüyor ama burada konuşulanlara bakınca her şey mükemmel, güllük gülistanlık. İşte bu görmezden gelme, adaleti ve temeli olduğu mülkün kendisini hiç olmadığı kadar geriye götürdü.
Bakın, biz nasıl bir ülkeydik? Cumhurbaşkanlarımız vardı; kendileriyle ilgili tiyatrolara gider, kendilerine yönelik esprilere kahkahalarla güler, eleştirinin önünü açarlardı. O zaman kutuplaşma, gerginlik hafiflerdi. Cumhurbaşkanlarımız vardı; kendileriyle ilgili karikatürleri çerçeveletir, odalarına asarlardı. Peki, şimdi nasılız? Vatandaşları hakkında en çok dava açan Cumhurbaşkanı dönemini yaşıyoruz. Cumhurbaşkanlığı makamı bizim için değerlidir. Saygı sınırlarını aşmak, hepimiz için bu makama saygısızlıktır. Ama bu makam da hoşgörünün merkezi olmalı, halkın tepkilerine bu hoşgörüyle yaklaşmalıdır. Bugün içindeki hakareti bile anlayamadığımız beyanlardan dolayı birçok insan mahkemelerde sürünüyor, kimisi şimdi içini boşaltmak için kanun çıkardığımız hapishanelerde yatıyor. Nereden nereye gelmişiz, değil mi? Bu, bir başarı değil; başarısızlıktır, hoşgörüsüzlüktür.
Bir de medyayı nereden nereye alıp götürdüğünüze bakalım. Bu ülkede gazeteciler, hükûmeti en ciddi şekilde eleştirir, sudan sebeplerle hapse girmezlerdi. Bu ülkede hükûmetler aleyhine kitaplar yazılır, yazarlar hapse girmezlerdi. Yazılanlar arasında yalan yanlış varsa hukuk işler, mahkeme eğrisine doğrusuna karar verirdi. Verilen karar, toplum vicdanında da kabul görürdü. Yazarlar, aylarca iddianamelerini hapishanede beklemez, eleştirilerini köşelerinden yapmaya devam ederlerdi. Bakın, Türkiye'yi nereden nereye getirmişsiniz.
Sayın milletvekilleri, Avrupa Konseyi gözlemcisi olarak son seçimlerde Belarus'taydım. Medya diye bir şey yok, hiçbir şey yazanlar var. Tek tük muhalif gazeteci de hapislerde çürüyor. Yargı iktidarın elinde, istedikleri atamaları yapıyorlar, istedikleri kararları aldırıyorlar. Muhalefetin ise, bırakın eşit şartları, propaganda yapmasına bile müsaade yok. Bir önceki seçimlerde 110 kişilik meclislerine 2 muhalif girebilmişti, son seçimlerde muhalefetin sıfır milletvekili var. Orada güya kanunlar var, orada güya seçim var. Halk, meclisinde temsil edilemiyor. Seçim olsun, muhalefet olmasın; bu, demokrasi midir? Bu, sizin de idealiniz midir? Bağımsız yargı, hâkimler, savcılar ve hatta avukatlar olmadan kanunlar mükemmel olsa ne fark eder? Ötekileştiren, kutuplaştıran bir yargı olduktan sonra kanun doğru bile olsa halkına güven verir mi? Vermez.
Sayın milletvekilleri, sizler seçkinlerden kurulu bir siyasetten şikâyet ederek milletin teveccühünü kazandınız ama son kertede kendi seçkin gruplarınızı oluşturdunuz. İtiraz ettiğiniz, elitler değilmiş, yönetenlerin kendi elitleriniz olmamasıymış. Biz ise tüm "seçkin" iddiasında olanlara karşıyız. Milletin Meclisi, milletini temsil edecek, onların çıkarlarını koruyacak. Eskiden halkın doğru temsil edilmediğinden şikâyetçiydiniz, şimdi ise milletin Meclisinde sizin gibi düşünmeyenlerin fikirlerini ciddiye almıyorsunuz yani aslında onların temsil ettiği büyük çoğunluğu dikkate almıyorsunuz. Bu durumda, kişisel menfaatler halkın menfaatinin önüne geçer. Özellikle seçkinlerinizin arasına giremeyen büyük kalabalık -esnaf, çiftçi, KOBİ, işçi, memur- hak ettiğini alamaz. Ekonomik denge ve gelir dağılımı bozulur. İktidar yanlıları dengesiz bir şekilde zenginleşir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Toparlıyorum.
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Halkın çoğunluğu da bugün olduğu gibi fakirleşir. Bu yüzden halkın siyasi kararlara sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla katılması, denge ve kontrol mekanizmaları önemlidir; bu yüzden kuvvetler ayrılığı önemlidir. O sebeple tek çare iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemdir diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)