GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:41
Tarih:15.12.2012

BDP GRUBU ADINA NAZMİ GÜR (Van) - Çok teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, 2013 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde, Avrupa Birliği Bakanlığının bütçesi üzerinde görüşlerimizi grubum adına dile getirmek istiyorum, sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz her hükûmet ve son on yıldır da Avrupa Birliği sürecini yöneten AKP, Avrupa Birliği sürecinin Türkiye'nin en öncelikli konularından, en stratejik konularından biri olduğunu hep söyler. Biraz sonra Sayın Bakan konuşurken de bu konuyu belki yeniden gündeme getirir. Ama, biz, özellikle son altı yıldır AKP Hükûmetinin Avrupa Birliği sürecini derin dondurucuya aldığını biliyoruz. Peki, bunu nereden biliyoruz? Bunu bilmemizin sebebi değerli arkadaşlar, Avrupa Birliği reform süreçlerindeki yasal mevzuatın, yeni bir demokratik anayasanın, Kopenhag Siyasi Kriterleri'nin ve diğer bütün Avrupa Birliği mevzuatlarının tümden rafa kaldırılmasıdır.

Tabii, Sayın Bakan ya da AKP yetkilileri bunu kısmen şuna bağlıyorlar: "Efendim, işte, yarım devlet, tanımadığımız devlet, sözde devlet Kıbrıs dönem başkanı, biz onun için dondurduk." E, şimdi, Kıbrıs'ın dönem başkanlığı da bitiyor, 1 Ocaktan itibaren başka bir ülke üstlenecek, göreceğiz bakalım AKP, bu Avrupa Birliği sürecine ne kadar asılıyor, onu hep birlikte göreceğiz. Öte yandan, biraz önceki bir AKP sözcüsü tekrar söyledi: "Efendim, bazı kendini bilmez ülkeler, Türkiye'yi istemeyen ülkeler bazı fasılları bloke ediyorlar." Tamam, o da doğru. Ama, değerli arkadaşlar, şunu unutmayın: Avrupa Birliği sürecini gerçekten tıkayan, Avrupa Birliği sürecini derin dondurucuya alan, Avrupa Birliği sürecinde, âdeta "Ben Avrupa Birliği üyesi olmak istemiyorum." diyen Türkiye'dir ve AKP Hükûmetidir.

Bunu, öncelikle, yeni kurulan Avrupa Birliği Bakanlığı ve bu Bakanlığın başındaki Bakanın tutumundan, davranışlarından, konuşmalarından, yaklaşımlarından anlayabilirsiniz. Bu, 2012 yılı, Avrupa Birliğinin Türkiye ilerleme Raporu'dur. Bakan not düşmüş bu rapora, diyor ki: "Bu bizim karnemiz değildir, karnemiz sayılmaz." Doğru, Türkiye'nin karnesi sayılmayabilir, saymayabilirsiniz ama Sayın Bakan, bu sizin karneniz. Nasıl sizin karneniz? Çünkü, bu AKP Hükûmetinin en boş, en yan gelip yatan, en boşlukta duran bakanı sizsiniz, bakanlığı sizsiniz. Çünkü, işinizi ve görevinizi yeterince yerine getirmiyorsunuz. Çünkü, başınızdaki o "başmüzakereci" sıfatının gereğini yerine getirmiyorsunuz. Sağa sola çatmakla, Rumları aşağılamakla, Rumların Avrupa Birliği sürecindeki önemini göz ardında tutarak, Kıbrıs sorununu özellikle, sağa sola çatarak, Hollandalı birtakım milletvekillerini aşağılayarak Avrupa Birliği sürecini müzakere edemezsiniz. Çünkü, müzakere ve Avrupa Birliği süreci ciddi bir iştir ve siz bu ciddiyete sahip değilsiniz. İşiniz gücünüz bizimle uğraşmak, işiniz gücünüz Avrupa'da müzakere ettirmemektir, bunun da baş sorumlusu baş-müzakerecimizdir. Eğer biri, AKP Hükûmetine "Gerçekten, siz, Avrupa Birliği sürecinde, bu süreci Avrupalıları bıktıracak bir şekilde, bu süreci, artık Türkiye'nin bu Avrupa Birliği sürecinden koptuğunu kanıtlamak için birini bulursanız" dese, herkesin parmak çevireceği, söyleyeceği tek isim var: Sayın Egemen Bağış.

Allah anasına babasına bağışlasın ama Sayın Bağış bu işin sürdürülmesinde, Türkiye'nin, bu Hükûmetin verebileceği, yapabileceği en talihsiz isimlerden birisidir. Çünkü bu konuda, gerçekten, Avrupa Birliği sürecinde üstüne düşeni yapmamıştır.

 Ve Sayın Bakan, bu, çöpten bizim topladığımız, sizin çöpe attığınız Avrupa İlerleme Raporu'dur. Siz buna bir değerlendirme yazdınız, bu değerlendirmede merak ettiğim konu şu: Acaba, bu Avrupa Birliği Raporu'nu çöpe atarken, Avrupa sürecini de çöpe attığınızın farkında mısınız? Üstelik, bu çöpe atış eylemini gerçekleştirirken kendi değerlendirmenizle birlikte mi attınız -onu çok merak ediyorum, burada cevabınızı çok merak ediyorum- yoksa, kendi değerlendirmenizden alıp Avrupa Birliği İlerleme Raporu'nu mu çöpe attınız?

Değerli arkadaşlar, bu rapor, gerçekten Avrupa Birliği sürecinde, Helsinki'den bu yana, yani Türkiye'nin ortaklık belgesini imzaladığı günden bu yana en gerçekçi ve Türkiye'ye aynayı gösteren raporlardan birisidir. Kürt sorunundan demokratikleşmeye kadar, ekonomiden sosyal haklara kadar, kadın haklarından içerideki azınlık haklarına ve inanç sorununa kadar her aşamada ama her alanda gerçekten objektif, elle tutulur bir eleştiri yapmıştır.

Şimdiye kadar  Avrupalıları eleştiriyorduk. Neden? Çünkü, diyorduk ki: "Siz, AKP Hükûmetine fazla angaje oldunuz, AKP Hükûmetine fazla güveniyorsunuz, AKP Hükûmetine fazla inanıyorsunuz, siz, AKP Hükûmetini gerçekten reformist bir parti olarak görüyorsunuz, reformist bir hükûmet olarak görüyorsunuz ama kesinlikle öyle değildir." Onlar da her seferinde raporlarını, gerçekten objektiflikten uzak, bazen subjektif bazen Hükûmeti cesaretlendirmek adı altında, ince ince dokundurmalarla geçiştiriyorlardı. Avrupa Birliği yetkilileri, böylece Türkiye'ye, AKP'ye desteklerini bu şekilde dile getiriyorlardı. Oysa, AB tarihinde ilk kez Türkiye raporlarından birisi bu kadar objektif, eksiklere rağmen bizim de eleştirilir bulduğumuz yönlerine rağmen, bu kadar objektif çıkmıştır ama bu rapor da Avrupa Birliğinin gözünün içine baka baka Sayın Bakan tarafından çöpe atılmıştır.

Bunun anlamı şudur değerli arkadaşlar: Bunun anlamı, burada dile getirilen bütün eleştirilere Türkiye'nin önem vermediğini, öncelikle Avrupa Birliği sürecinin artık Türkiye için bittiğini ve Türkiye'nin sırtını Avrupa Birliğine döndüğünü? Orta Doğu'da ya da Akdeniz'de, Doğu Akdeniz'de ve belki de eski Osmanlı topraklarında, Balkanlarda, kısmen Kafkaslarda yeni maceralara, yeni mecralara yelken açan bir ülke konumuna geliyor ve Türkiye, bu durumdan memnun.

Tabii, ekonomisine güvenerek, geçmişteki şişirilmiş, hormonlu ekonomik verilerine dayanarak AKP, Türkiye'nin dünyanın önemli büyüyen ülkelerinden biri olduğunu söylüyordu ama heyhat, gerçek başka bir şey. Şimdi yüzde 4 büyüdü, gelecek sene belki yüzde 3'e, belki yüzde 2'ye düşecek. Böylece, deniz bitti, kara göründü ve AKP Hükûmeti artık Avrupa Birliği sürecinde de çuvalladığını ve bundan sonra çuvallayacağını gösteriyor.

Değerli arkadaşlar, Kürt sorununun demokratik siyasal çözümü konusunda da Avrupa Birliğinin bütün önerilerine, bütün yaklaşımlarına gözünü kapatan, kulağını kapatan AKP, bu konuda da sınıfta kaldığını en azından Roboski katliamıyla ortaya konulan tutumundan ortaya koyuyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, AKP Hükûmeti Roboski'nin hesabını verecek. İçinde Sayın Bakanın da, Egemen Bağış'ın da bulunduğu Hükûmet Roboski'nin sorumluluğundan kaçamaz. Ya Roboski'yle ilgili hukuki süreçleri devam ettirecek, sonucu araştıracak, katilleri bulacak ya da AKP gelecekte uluslararası ceza mahkemelerinde yargılanmaktan kaçınamayacaktır değerli arkadaşlar.

Şimdi, bu raporda temel haklar ve özgürlükler konusunda, bu raporda özellikle düşünce özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşleri konusunda ciddi eleştiriler var. Peki, AKP ne yapıyor? AKP, sanki bunların bütünü varmış gibi, sanki bütün bunlar Türkiye'de güllük gülistanlıkmış gibi göstererek bir aldatmaca, bir illüzyon yapıyor. Yaptığı bütün hukuki değişiklikler, reform adı altında yaptığı bütün değişiklikler AKP'nin âdeta Avrupalıların "window dressing" dedikleri yani bir tür vitrin düzenleme işinden başka, vitrin düzenleme işinden öte değildir.

"KCK tutukluları" adı altında 10.000 kişi içerideyken, milletvekilleri içerideyken, gazeteciler içerideyken, bu kadar insan hakları ihlalleri söz konusuyken, Türkiye de âdeta bir gösteri ve toplantı yürüyüşleri cehennemine dönerken, fikrini her söyleyen kişinin yargıyla karşı karşıya kaldığı bir ülkede demokrasiden, özgürlüklerden, ilerlemeden söz edilemez değerli arkadaşlar. Sayın Bakan şunu iyi bilsin ki bu karne onun karnesidir ve bu karnede Sayın Bakan sınıfta kalmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NAZMİ GÜR (Devamla) - BDP'ye çatarak, BDP'ye hava atarak, dil uzatarak Sayın Bakan, bu notun kırıklığını, bu karnesinin kırıklığını kapatamaz.

Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gür.