| Konu: | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 83 |
| Tarih: | 12.04.2020 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - İktidar gücünü elinde bulunduran muktedirler kendi çıkarlarını ve gücünü öne çıkarsa da yine de yürümesi gereken ve işlemesi gereken bir hukuk düzeni olması lazım. Ülkemizde hukuk düzeni önemli ölçüde büyük aksaklık ve eksikliklerle maluldür; yargı bağımsızlığı ilkesi ayaklar altındadır, hâkim ve savcıların terfi ve tayinleri siyasal iktidarın elinde yönlendirici bir güç olarak kullanılmaktadır. Milletin adalete olan güveni ciddi bir şekilde sarsılmıştır. Adaletin, iktidarın siyasi baskısından bağımsız, hukukçular eliyle ve hukuka uygun olarak gerçekleştirileceği konusunda inanç erozyona uğramış durumdadır. Sorun, hukuk dışı uygulamaların giderek normal karşılanmaya başlanmasıdır. Sorun, hukuk dışı uygulamalara karşı kamuoyunun refleksinin zayıflamasıdır. Bu da adaletin çivisinin çıkması anlamına gelmektedir.
Adaletin çivisinin çıktığına sadece lokal bir örnek vermek istiyorum. On beş yıldır Denizli'de görev yapan bir hâkim kimse fark etmez cesaretiyle mali müşavir olan öz yeğenini bilinçli olarak Denizli Adliyesinde bilirkişilik, konkordato komiserliği, kayyumluk listelerine sokuyor. Sonrası mı? Hâkim bey tüm büyük ticari davaları istediği gibi yönlendiriyor, akla gelmeyecek rantlar dönmeye başlıyor. Denizli Adliyesinde görülen en büyük ticari davalarda verdiği raporlar, kararlar ve kayyumluklarla öz yeğen ya yönetimde ya bilirkişiliğinde ya konkordato komiserliğinde aylık 1 milyonun üzerinde gelir ve maaş almakta. Tüm bu konular HSYK şikâyet dosyalarında kayda girmiş durumda. Ben yeğeninin ismini vereyim, Mürşit Uz, dayısını siz bulursunuz. HSYK'ye yapılan şikâyetler incelenmiyor, müfettiş görevlendirilmiyor. Neden reddihâkim kabul edilmez veya başka biri görevlendirilmez? Bir hâkimin kendisinden olan bir davaya kendi öz ablasının oğlunu kayyum olarak ataması ne kadar etik? Davaya müdahil muhataplar bu adalete nasıl güvenir?
Çivisi çıkmış adaletin mekanizmasını yeniden rayına oturtmak öncelikle hukukçuların sorumluluğundadır. Öncelikle yasama organı yani Meclis genel hukuk ilkelerine uygun yasalar çıkarmak, hukuk fakülteleri nitelikli hukukçular yetiştirebilmek ve adaletin eline terazisini tekrar tutuşturmak zorundayız. Unutmayalım, iyi olmak kolaydır; zor olan, adil olmaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili maddeyle 5275 sayılı Kanun'un geçici 6'ncı maddesi değiştirilmektedir. Denetimli serbestlik süresi üç yıla çıkarılmak suretiyle denetimli serbestliğin bir veya iki yıl değil, üç yıl olarak uygulanacağını belirtmek isteriz. Aynı hesaplamayı on beş yıl hapis cezası alan 1/2 infaz indirimli bir hükümlü yönünden yaptığımızda, şu an yürürlükte olanı düzenlemelere göre beş buçuk yıl süreyi cezaevinde geçirmesi gerekmekteyken, yapılacak değişikle dört buçuk yıl süreyi cezaevinde geçirecektir. Görüldüğü üzere, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da Madde 105/A'da yapılacak yeni kalıcı düzenleme özellikle on beş yıl ve üzeri ceza alan hükümlüler yönünden lehe görülse de hapis cezası daha az olan hükümlüler yönünden aleyhe sonuç doğurmaya elverişlidir. Her ne kadar hükümlü aleyhine bu şekilde sonuçlar doğmaması için Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'a eklenecek geçici 9'uncu maddede lehe uygulama prensibi kabul edildiği iddia edilse de geçici maddede yer alan lehe uygulama hususu sadece mevcut hükümlüler için olup bundan sonra işlenecek suçlar kapsam niteliğinde değildir. Keza, bu maddede kadına karşı şiddet istisna suçlar kapsamına alınmamıştır. Maddenin dördüncü fıkrasına göre yapılan yargılama ya da soruşturma neticesinde beraat kararı alan bir denetimli serbestlinin hakkı gasbedilmiş olacak, denetimli serbestliği yanacaktır. Bu, kötü niyetliliği desteklemektir. Bu maddenin dördüncü fıkrası kabul edilemez. Velhasıl, görüşmekte olduğumuz yasayı dört gözle bekleyen ama bir kısmının beklentilerine cevap veremediğimiz kader mahkûmu tutuklu ve hükümlülerin bazılarının isimlerini saymak istiyorum: Ödemiş Cezaevinden Halil Karabağ ve oğlu Kutluhan Karabağ'a; Dinar Cezaevinden Emrah Akay'a; Denizli Kocabaş Cezaevinden Ahmet Öztürk amcama, Akif Civli'ye, Adem Çetinkaya'ya, Servet Çetin'e; Afyonkarahisar Cezaevinden Mertkan Öztürk'e; Nazilli Cezaevinden Ahmet Çetin'e; Hatay Kırıkhan Cezaevinden Ahmet Bilen'e, Haktan Altunlu'ya ve ismini sayamadığım tüm kader mahkûmlarına selamlarımı yolluyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)