| Konu: | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 83 |
| Tarih: | 12.04.2020 |
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
55'inci madde üzerinde söz aldım. 55'inci maddede yapılan değişiklik, evet, denetimli serbestlikte bulunan çocuklara bir uzman görevlendirilmesi doğru ve yerinde bir değişiklik olmuştur, destekliyoruz.
Değerli arkadaşlar, tabii, gecenin ilerleyen bu saatinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri olarak halkımız için çalışıyoruz. Bizler şartlar ne olursa olsun, zaman ne olursa olsun, koşullar ne olursa olsun Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri olarak, halkın milletvekilleri olarak halkımız için, milletimiz için halktan aldığımız yetki gereğince çalışmaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, evet, infaz yasasını tartışıyoruz, konuşuyoruz. İnfaz yasası, ceza indirimleri gerçekten önemli. Burada, tabii tutukluların durumu da söz konusu. Burada, kanunun gerekçesine baktığımızda özellikle tutukluların, hükümlülerin yeniden sosyal hayata kazandırılması ve özellikle cezaevlerindeki doluluk oranı nazara alınarak cezaevlerinin seyreltilmesi için böyle bir yasanın getirildiğini görmekteyiz. Doğru bir gerekçe ancak yasa mantık olarak yanlış. Burada, suçlular arasında, hükümlüler arasında bir ayrımcılık söz konusu.
Şimdi, değerli milletvekilleri, cezaevlerinde yaklaşık 80-90 bin tane tutuklu var. Değerli arkadaşlar, bizim ceza yargılama sistemimize göre tutuklama bir tedbirdir. Anayasa'mıza göre masumiyet karinesi vardır, hakkında kesinleşmiş mahkeme hükmü bulunmayan herkes masum kabul edilir. Peki, şu anda Türkiye'de, ülkemizde sulh ceza hâkimlikleri tutuklama tedbirlerini uygularken gerçekten kanunda, CMK 100 ve devamı maddelerde belirtilen esasları nazara alarak mı karar alıyorlar yoksa siyasetçilerin, siyasilerin görüşlerini nazara alarak mı karar alıyorlar? Üzülerek belirteyim ki sulh ceza hâkimlikleri, tutuklama tedbirini aslında istisna olarak değil, esas olarak uyguluyor. Maalesef gerçekten adaleti, hukuku, hakkı teslim etmesi gereken hâkimlerimiz, yargıçlarımız tutuklama dosyalarında "Önce tutuklayalım, sonra delilleri toplarız." gibi bir anlayışla hareket ediyorlar. Yani, şüpheliden delile ulaşma yöntemini tekrar hayata geçirmiş oluyorlar, bu nedenle tutuklu sayısı oldukça fazla. Bugün hele bazı suçlar yönünden sizler gerçekten Hükûmet aleyhine veya Hükûmeti eleştiren bir suçla veya herhangi bir terör iddiasıyla, propaganda iddiasıyla, o şüpheyle sulh ceza hâkiminin önüne, huzuruna çıktığınızda zaten ilk iş, hâkimler dosyanın kapağını açmadan direkt tutuklama kararı veriyorlar, cezaevine gönderiyorlar.
Şu anda Türkiye kamuoyunda tartışılan, özellikle basın mensuplarının, gazetecilerin de şu anda yargılandıkları, tutuklu olarak bulundukları dosyalara baktığımızda hâkimlerimizin tutuklama tedbirini gerçekten çok kötü anlamda uyguladıklarını görmekteyiz.
Bu yasayı çıkarmakta amaç cezaevindeki hükümlü ve tutukluları coronavirüs salgınından kurtarmaksa aslında bu pakete CMK'de 100'üncü maddeye veya devamı maddelerine, tutuklama tedbirlerine ilişkin de "Salgın hastalık sebebinin tahliye sebebi olarak gösterilmesi gerekir." şeklinde bir düzenleme de yapılması gerekiyordu. Şimdi, tutuklulara ilişkin herhangi bir düzenleme yok. Tutukluların durumu ne olacak? Suçsuz yere aylardır, belki de kimisi yıllardır cezaevinde bulunan tutuklular var. Peki, bu tutuklular coronavirüsten etkilenmeyecek mi değerli arkadaşlar? Siz coronavirüs tedbiri için, cezaevlerini seyreltmek için, kapasiteyi normale düşürmek için yasa teklifi getiriyorsunuz ama suçlular arasında ayrım yapıyorsunuz. Bu, gerçekten hukuk tekniği açısından, evrensel hukuk kaideleri acısından büyük bir çelişkidir. Bu infaz yasasında bu anlamda ciddi çelişkiler vardır. Suçtan hareketle düzenlemeye gidilmiş. Oysaki burada yapılması gereken şey, cezanın infazını tartışıyorsak cezaların miktarına göre eğer bir sınırlama, bir kategori yapılacaksa suçların miktarına göre yapılması gerekiyordu. Mesela bazı suçlar için öngörülen cezalar yüksekse bu neyi gösteriyor? Toplumun bu suça atfettiği değeri gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Ali Bey çıktı, burada açıkladı, "Gazetecilerin sayısı 200 civarı." dedi. "Rüşvetten tutuklu ve hükümlü olanların sayısı da 200 civarı." dedi. Bunlar için mi dedi, aslında bir nevi o anlama gelecek şekilde düzenleme mi yapılacak?
Değerli arkadaşlar, hakkın büyüğü küçüğü olmaz, hak haktır. Hukukta temel bir kaide vardır: "Bir masumun haksız yere ceza yatmasındansa yüz tane suçlunun toplumda gezmesi daha doğrudur." diye bir ilke vardır. Burada gazeteci sayısı 200 diye, biz fikrini açıklayan, düşüncesini açıklayan, haksız yere şu anda cezaevinde bulunan insanların bu infaz indiriminden faydalanmaması için bir haklı gerekçe mi kabul edeceğiz? Bu kabul edilemez bir davranıştır, bu kabul edilemez bir tutumdur. Arkadaşımızın, gazetecilerin cezaevinde kalmasını, bu infaz yasasından faydalanmamasını böyle istatistiksel anlamda, böyle bir gerekçeyle açıklamış olması doğru değildir. İktidarın aslında tam önüne iyi bir fırsat gelmiştir, toplumsal barış için, ülkemizin birliği, beraberliği için ve ceza yargılamasındaki adaletsizlikleri gidermek için tam zamanı. Gelin, eşit, adil bir yasa yapalım ve bütün toplumun beklentilerini karşılayalım diyorum.
Genel Kurulu, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)