| Konu: | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 13.04.2020 |
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Corona günlerinde kadına yönelik şiddet de maalesef daha fazla görünmez hâle geldi. Gülistan Doku, yüz gündür kayıp, bugün yüzüncü günü. Dersim'de, çok yoğun kameralarla izlendiği bir ilde ve yine her kişinin adım adım takip edildiği bir ilde kayboldu ve yüz gündür hâlen hiçbir haber alınabilmiş değil. Bulunmak istenmiyor anlaşılan çünkü şüpheli ve ailesi yurtdışına kaçtı, onlara yönelik hiçbir ciddi anlamda soruşturma yürütülmedi, arama çalışmaları da durmuş durumda. Bir kez daha buradan soralım: "Gülistan Doku nerede?" Bir an önce bulun.
Şimdi, Gurbet Çetinkaya'dan bahsetmek istiyorum size. Hâlen Bakırköy Kadın Cezaevinde tutuklu. Tutuklu olmasının gerekçesi, kızının eski nişanlısını öldürmek zorunda kalması. Çünkü eski nişanlısı sürekli hem kızını hem kendini tehdit ediyordu. Son olayın olduğu gün de kızını getirmesi için anneyi tehdit etti, hem tecavüzle hem de öldürmekle tehdit etti. Bu nedenle, öldürmek zorunda kaldı. Kendisi hipertansiyon hastası, Bakırköy Cezaevinde tutuklu.
Şimdi, corona günlerinde maalesef bu düzenlemede tutuklulara dair hiçbir şey yok. Bu kadın arkadaşımız, Gurbet arkadaşımız bu hastalığı nedeniyle coronadan doğru eğer ölümle karşı karşıya kalırsa bunun sorumlusu acaba siz olmayacak mısınız? Bunu, bir kez daha buradan soralım. Yine, dev yapı-iş temsilcisi arkadaşımız Hasan Oğuz coronaya yakalandı; Galataport şantiyesinde çalışıyordu, hiçbir güvenlik önlemi alınmadı, 3 pozitif vaka çıkmasına rağmen alınmadı, iş yeri çalışmaya devam etti ve 7 Nisan'da Hasan kalp krizi geçirdi ama coronaya bağlı olarak geçirdi, Covid-19'la maalesef yaşamını kaybetti. Şimdi, burada suçlu olan corona mı yoksa sizin iktidarınızın işçilere karşı hiçbir tedbir almadan ücretli izin haklarını sağlamadan onları çalışmaya zorlamanız mı bir düşünün bakalım. Şimdi, "Bu düzenleme özel af yasası değildir." diyorsunuz, "Bu şekilde bir infaz düzenlemesi getiriyoruz." diyorsunuz. Çünkü aslında ayrımcılığınızın Anayasa'da eşitlik ilkesinin ihlalinizin üstünü örtmeye çalışıyorsunuz çünkü şunu iyi biliyorsunuz ki burada eğer gerçekten bir af yasası olarak söylediğinizde nitelikli çoğunluk aramanız gerekiyor, muhalefetin onayını almanız gerekiyor, muhalefetin taleplerini de burada değerlendirmek zorunda kalacaksınız. O nedenle aslında özel af yasası olan bir yasaya "Özel af değil, biz kanunlarda bir düzenleme yapıyoruz." diyorsunuz.
Şimdi, tüm dünyada bir af tartışması olduğunda öncelikle siyasiler için olur çünkü "siyasi suç" denilen şey döneme, iktidara, kimin yönetimde olduğuna göre değişir. Faşist bir iktidar varsa her şeyi suç hâline getirir, her açıklamayı, her eylemi suç hâline getirir; demokratik, biraz daha burjuva demokrasisinin olduğu iktidarlarda ise bu "suç" tanımı daralır, daha az suça ilişkin, daha az eyleme ilişkin "siyasi suç" tanımı getirilmeye başlanır. Dolayısıyla hukuk literatüründe de dünya literatüründe de bir af tartışması varsa öncelikle siyasi aflardan başlanması gerekir ama sizin savaş hukukunuz, düşmanla savaş hukukunuz maalesef bu temel ilkenin bile önüne geçti. Bu nedenle bu siyasi suçlulara, siyasi mahpuslara ilişkin hiçbir düzenlemeyi bu yasal düzenleme içerisine almadınız. Almadığınız yetmedi, bir de aleyhe düzenlemeler getirdiniz. Fırsatçılıkta vallahi sizinle yarışabilecek kimse yok. Haydi, ne güzel, corona günlerindeyiz, bu arada insanların cezaevlerindeki durumlarını ağırlaştıracak düzenlemeler getirdiniz. Bir kişiyi cezaevinden alıp on beş gün boyunca işkence yapmanın önünü açtınız. "Yakalama kararı" adı altında insanların evlerinin keyfî olarak basılmasının, kapıların kırılmasının, insanların tekmelerle üstüne basılmasının yolunu açtınız, bunu da "hukuk" adı altında yaptınız, gerçekten vahim bir durumdasınız.
Şimdi, bu yasayla kimleri affediyorsunuz? İhaleye fesat karıştıranları, halkın parasını yiyenleri, zimmet suçu, irtikap suçları işleyenleri, Soma katillerini, Çorlu tren kazasının katillerini; çocuk pornografisindeki suçların, çocukların cinsel sömürüsüne yol açan suçların hepsini affediyorsunuz maşallah. Bir tek affetmediğiniz suçlar siyasi suçlar ki asıl tartışılması gereken siyasi mahpusların durumuydu. Şimdi, cezaevlerine ilişkin açıklama yapıyorsunuz, Adalet Bakanlığı diyor ki: "Sadece açık cezaevlerinde var." Niye bunu diyor? Burada bile fırsatçısınız. Kendi getirdiğiniz kanunu meşrulaştırmak için sadece açık cezaevinde olduğunu söylüyorsunuz, kapalı cezaevlerindekini saklıyorsunuz çünkü kapalıdaki bir kısım mahpusu bırakmaya niyetiniz yok, buna gerekçe olmasın diye.
Şimdi, bütün bunları yaparken maalesef sermayeye destek çıkıyorsunuz, sadece cezaevleri meselesi değil aynı zamanda dışarıda da bu fırsatçılığınız hiç bitmiyor, hemen sermayeyi destekleyen kararlar alıyorsunuz. İşçilere, emekçilere dair bir karar var mı? Yok. Bir de üstüne bu da yetmiyor, diyorsunuz ki halka: "Valla paramız yok, siz bize para verin, biz bu süreçten ancak böyle çıkabiliriz."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Bu da yetmiyor halkın kendi arasındaki dayanışmayı, belediyelerin bu konuda yaptığı dayanışma mekanizmalarını engellemeye çalışıp şunu göstermeye çalışıyorsunuz: "Valla bakın, iktidar dışında size yardım eden yok, diğer partilerin hiçbir faaliyeti yok, bize mahkûmsunuz." Oy kaygısıyla hareket ediyorsunuz. Corona döneminde bile sizin bütün derdiniz, iktidarınız, bütün derdiniz, "Acaba yeniden seçilebilir miyiz?" kaygınız. Ama şunu iyi bilin ki bu yaptıklarınızın hesabını bir gün vereceksiniz. İnsanlığa karşı suç işliyorsunuz, insanları toplu hâlde ölüme yolluyorsunuz. Bu suçların elbet bir gün hesabı sorulacak, bu halk belki bugün, corona günlerinde evdeler ama emin olun, yarın bunun hesabını sizden tek tek soracaklar. (HDP sıralarından alkışlar)