GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:85
Tarih:14.04.2020

CHP GRUBU ADINA MAHİR POLAT (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Divan, yüce Meclisimizin çok kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarken coronavirüs sebebiyle kaybettiğimiz insanlarımıza Allah'tan rahmet, hastanede tedavisi devam eden yurttaşlarımıza acil şifalar dilerken sağlık emekçilerimize de bu olağanüstü günlerde, olağanüstü çalışma koşullarında verdikleri emekler için teşekkür ediyorum.

Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Son dönem artan üniversite sayıları doğrultusunda, Yükseköğretim Denetleme Kurulunun etkinliğinin, iş yükünün önemli ölçüde arttığı ve etkinliğinin zayıflamış olduğu gerekçelendirilmiş. Buradan hareket edersek evet, üniversitelerin, özellikle vakıf üniversitelerinin artışıyla birlikte Denetleme Kurulunun iş yükü artmış ancak plansız ve programsız açılan üniversitelerle birlikte bir şey daha çokça artmış: Üniversiteli, üniversite mezunu genç işsizler. Evet, etkinliği zayıflamış ama etkinliği zayıflayan başka bir şey daha var. Üretim ekonomisinden uzak tutulan gençlerimizin, KPSS sınavlarıyla devlet kapısının önünde bekletilmesi onların da etkinliğini ciddi bir şekilde azaltmış.

Türkiye, genç nüfus bakımından bölgesinde önemli bir fırsatı barındırmakta, önemli bir potansiyeli barındırmaktadır. Yapılan ekonomik değerlendirmelerde, genç nüfus ekonomilerin sıçrama yapabilmesi için önemli bir avantaj sağlamaktayken, maalesef, ülkemizde bu avantajı heba etmekteyiz. Gençlerimizi yeterli ve uygun donanımlarla yetiştirmediğimiz ve ekonomiye katmamamız sebebiyle genç işsizlikte ciddi bir artış var ve ekonomide de bu sıçrama fırsatını kullanamadığımız gözlemlenmekte.

Güncel üniversite listesine baktığımız zaman, 130 devlet üniversitesi, 73 vakıf üniversitesi var. Gerekçelendirilen maddelerde, artan üniversite dolayısıyla iş yükünün arttığı söyleniyor fakat yeni üniversite talepleri var, yeni vakıf üniversiteleri kurulmaya çalışılıyor. Burada uyarımız şudur: Yeni kurulacak vakıf üniversiteleri, eskiden kapattığınız ya da başka üniversitelere devrettiğiniz üniversiteler gibi tarikatların ve cemaatlerin örgütlendiği yuvalar hâline dönmesin istiyoruz.

Üniversiteler, gerçekleri arayan, düşünce ve bilim üreten ve bu ürettiği düşünce ve bilimi yayan, en üst düzeyde araştırmanın ve eğitimin yapıldığı kurumlardır. Bilimsel araştırmalara ayrılan kaynaklara baktığımız zaman, yıllar geçtikçe bu kaynakların yavaş yavaş erozyona uğradığı ve azaldığı görülmekte. Mesela, ben, dünyanın başına musallat olan bu coronavirüsle ilgili aşı çalışmalarının, ilaç çalışmalarının kendi ülkesinde başarıyla sonuçlanmış bir ülkenin evladı olmayı çok isterken nerede o günler diyorum. Biz tıpta ne yapıyoruz peki? Biz, tıpa, son günlerde sülük tedavisini, deve sidiğini koyduk. Bir de en son, Sayın Cumhurbaşkanı, coronavirüsten korunmak için keçi boynuzu pekmezi önerdi.

Sevgili arkadaşlar, değişen, geldiğiniz günden beri değişen eğitim sistemi, ta üniversitelere kadar sirayet etmiş. Üniversitelerde siyasallaşan kadrolar liyakat sahibi kişilerle değil; eş dost, akraba başta olmak üzere yandaşlık ve partizanlık gözetilerek kişiye özel kadrolar açılarak doldurulmuş. Döneminizde sıkça buna tanıklık ediyoruz. Bunlardan sadece 2 tane örnek vereceğim, aynı üniversiteyle ilgili örnek vereceğim, Artvin Çoruh Üniversitesiyle ilgili. Kadro açıyorsunuz Mülkiyet Koruma ve Güvenlik Bölümüne, öğretim görevlisi kadrosu. Aranan özelliklere bakıyoruz; hukuk ya da işletme mezunu olması -tamam, buraya kadar güzel- fakat başka bir özellik daha arıyorsunuz aynı kişide, aynı zamanda vücut geliştirme ve "fitness" kıdemli antrenörlük belgesine sahip olması şartı. Sizce Türkiye'de böyle kaç insan vardır ve adrese teslim kadro değil midir bu? Yine aynı üniversitede Zihinsel Engelliler Ana Bilim Dalında kadro açıyorsunuz, öğretim görevlisi kadrosu. Bakıyoruz, bir öğretmen ya da bu dalda eğitim yapmış birisini arayacaksınız sanıyoruz; kimya doktorası yapmış birini arıyorsunuz, burada da yine aynı üniversitede ikinci kere adrese teslim kadro.

Sevgili arkadaşlar, maalesef, iktidara geldiğiniz günden bugüne, üniversitelerimizde seçimle rektör atamama geleneğini yarattınız. Mesela, üniversitede rektör atanacağı zaman öğretim görevlileri aralarında seçim yaparlar, 1'inciyi ya da 2'nciyi atarsınız. Sizde bu hiç görülmedi. Liyakate dayalı değil, siyasete dayalı atamalar yapmaktasınız. Toplumsal ve siyasal sorunlara kayıtsız kalmayan, bu konularda araştırma yürüten bilim insanlarımızı maalesef fişlediniz, ambargolara maruz bıraktınız, yaptırımlarla karşı karşıya kaldılar. Barış akademisyenleri mesela, sırf iktidar gibi düşünmedikleri için ve düşünmediklerini de açıkladıkları için üniversitelerden, bilimden ve öğrencilerinden koparıldılar. Haklarında soruşturmalar açıldı, ihraç edildiler. Soruşturmalardan beraat eden ya da takipsizlik alanlar görevlerine iade edilmediler. Yine, kanun hükmünde kararnamelerle birtakım hocaları üniversitelerden, bilimden, öğrencilerinden kopardınız. Bu üniversite hocalarımızın içinde beraat edenler, takipsizlik kararı alanları görevlerine iade etmediniz. Bunlardan bir örnek vermek isterim: Genetik uzmanı Doçent Mustafa Ulaşlı, bugünlerde sıkça ismini duyduk. Amerika'da ve Hollanda'da yedi yıl boyunca coronavirüs üzerine araştırma yapan, doçentlik yapan bir arkadaşımız. Bu arkadaş, yedi yıl sonra ülkesinde bu çalışmaları devam ettirmek ister ve ülkesine döner. Gaziantep Üniversitesi Tıbbi Biyoloji Ana Bilim Dalı Genetik Bölümüne gelir. Ne yaparız biz bunu? 1 Eylül 2016'da kanun hükmünde kararnameyle ihraç ederiz. Genetik doçenti Mustafa Ulaşlı, kısa bir süre sonra takipsizlik kararı alır; beklediği görevine iade edilmesidir fakat görevine iade etmemeyi, onu cezalandırmayı bir hak olarak görürsünüz. Bu süreçte cezalandırdığınız sadece Sayın Ulaşlı değil aynı zamanda onun bilimsel birikimine ihtiyaç duyan Türk toplumudur, Türk halkıdır.

İktidara gelişinizin ilk yıllarından itibaren hesapsız, plansız, altyapısı oluşturulmadan "Her ile bir üniversite." diyerek popülistlik yapıp üniversiteler kurdunuz. On sekiz yılda üniversite sayısını 3'e katladınız, fakat bilimsel yayın sayımız bununla paralel gitmedi. Öğrenci başına düşen akademisyen sayılarında düşüş yaşanmış, eğitim öğretim ortamı ve eğitimin kalitesi gerilemiştir.

Dünya Ekonomik Forumu'nun rekabet raporunun Yükseköğrenim Eğitim Sistem Kalitesi Endeksi'nde 2017-2018 yılları arasında Türkiye 137 ülke arasında 101'inci sırada yer almıştır. Yine aynı raporun matematik ve fen bilimleri eğitim sıralamasındaysa Etiyopya ve Gambiya'nın bile gerisinde kalarak 104'üncü sırada yer almışız. Yine başka bir raporda, 2019 yılında 350 üniversite arasında hiçbir üniversitemiz yok, ilk 500'de 1 tane devlet üniversitemiz var. Oysa 2015 yılında aynı raporda Orta Doğu Teknik Üniversitesi 85'inci sırada, Boğaziçi Üniversitesi 139'uncu sırada, İstanbul Teknik, Sabancı, Bilkent ve Koç Üniversitesi de ilk 350'de vardı sevgili arkadaşlar.

2013 Mayıs ayı itibarıyla 2.776 tutuklu ve hükümlü öğrenci varmış. 2016 yılı sonu itibarıyla bu 25 kat artmış, 69.301'e yükselmiş. Ancak ne var ki elimizde 2019 verileri yok çünkü Bakanlığa "Kaç tane öğrencimiz tutukludur?" diye sorduğumuzda yanıt yok.

Sevgili arkadaşlar, üniversitelerimizin saygınlığını ve gücünü artıracak önlemleri hızlıca almak zorundayız. Bu çağda, Türkiye Cumhuriyeti'ni ileri taşımak istiyorsak eğer bilime, teknolojiye dayanan, özgür düşünen bireyleri desteklemek zorundayız. Unutmayalım ki özgür düşünen, bizden aykırı düşünen insanlar, dünyaya çığır açacak değişiklikleri, yenilikleri kazandırmış insanlardır.

Yine, öğrencilerimizi, aykırı düşünüyorlar diye cezaevlerine tıkmaktan vazgeçelim. Üniversitelerimizin kalitesini artıralım. İktidarın hedefi, kendilerine daha iyi hizmet edecek, amaçlarını gerçekleştirmelerine yardımcı olacak bir üniversite modeli oluşturmaktır. Bu zihniyet değişmedikçe üniversiteler bilim ve eğitim yuvası değil iktidarların arka bahçesi olur diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)