GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:85
Tarih:14.04.2020

ŞEVİN COŞKUN (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 6'ncı maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu selamlıyorum.

Maddede, açık öğretim uygulamasındaki toplam öğrenci sayısının gerçeğe aykırı şekilde yüksek göründüğü ve bu durumun öğrenci planlamalarının sağlıklı sonuçlar verememesine neden olduğu ifade edilmiştir. Maddeye göre 3,5 milyon öğrenci dönem başı işlem yapmakta ancak 2 milyonu aşkın öğrenci pasif durumdadır yani eğitim öğretim sürecine katılamamaktadır. Bununla birlikte öğrencilerin üst üste 4 dönem katkı payı veya öğrenim ücreti ödememesiyle açık öğretim programından ilişiğinin kesileceği öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu madde açıkça iktidarın eğitim politikalarındaki yetersizliğinin bir ispatıdır. Siyasi iktidarın eğitim sistemini övmek için "Milyonlarca gencimiz üniversite okuyor." söylemlerinin gerçek dışı olduğu bu maddenin gerekçesiyle ispatlanmıştır. Asıl sorun öğrencilerin açık öğretim programındaki pasif durumları değil, eğitim sisteminin geldiği durumdur.

Değerli milletvekilleri, eğitimle ilgili, özellikle de üniversitelerle ilgili devasa sorunlar vardır. Her geçen gün bilimsel akıldan uzaklaşılıyor, ülkenin sorunlarına ya da ihtiyaçlarına yönelik düzenlemeler yapılmıyor. Sorunların çözümüne katkı sunacak olan akademisyenler ise ihraç ediliyor. Kürt sorunu, azınlık hakları, demokratikleşme ihtiyacı gibi sorunların çözümünü üniversitelerde konuşmak ve araştırmak yasaklanıyor. Akademisyenler, bilimsel araştırmalar yerine piyasalaşan kurumların ihtiyaçlarına cevap vermeye, coronavirüs günlerinde gerçeği söylediği için özür dilemeye mecbur bırakılıyor.

Öğrenciler, eğitim hayatları boyunca barınma ve burs hakkına ulaşamama gibi temel sorunlar yaşıyor. Bugün konuşulması ve yapılması gereken öncelikle, öğrencilere ücretsiz barınma imkânı yaratmak, daha fazla kapasiteli yurtlar inşa etmektir. Hükûmet öğrencilerin eğitimle ilgili tüm ekonomik masraflarını karşılamakla yükümlüdür ancak coronavirüs günlerinde dâhi "Geçinemiyoruz." diye etkinlik yapan Ankara Üniversitesi öğrencilerinin bursu kesilmekte, yurt ücretini ödeyemeyenler barınma hakkından mahrum bırakılmaktadır. Hükûmet, sermayeye milyarlarca TL yardım yapıp, vergi borçlarını silerken öğrencilerin kredi borçlarını silmeyi aklına bile getirmemektedir.

Değerli milletvekilleri, Meclis bu sorunlara çare olamamakta, aksine bu tür tekliflerle sorunları daha da derinleştirip akademisyenlerin hürriyetini daha da kısıtlamaktadır. Bu teklifle disiplin cezaları için eleman yetiştirmemek, gerçeğe aykırı rapor düzenlemek, amirine saygısızlık etmek gibi içeriği boş, hiçbir ölçütü olmayan maddeler Meclisten geçirilmek isteniyor. İktidar her alanda ölçüt benim diyor. Ne insan hakları ne bilimsel bilgi ne de akademik özgürlük ölçüt olarak alınmıyor. Belediyelerin ihalelerinde, inşaat sektöründe, özelleştirme süreçlerinde iktidar nasıl yandaşlarına yönelik yasa tasarıları hazırlıyorsa şimdi de üniversite kampüslerine çöreklenen bir grup yandaş için tasarı hazırlanıyor. Bir akademisyen sadece bilimsel temelde bir yandaşla tartışma yaşasa bana saygısızlık edildi deyip soruşturma başlatılacak. Hükûmet politikalarını eleştiren bir araştırma yapılsa yine soruşturma açılacak. Akıl alır olmadığı gibi bilimsel alanda kabul edilebilir olmadığı da aşikârdır.

Değerli milletvekilleri, Yükseköğretim Kurulu darbe kurumu olması nedeniyle kesinlikle lağvedilmesi gerekiyor. YÖK'ün zihniyetini pekiştiren bir tasarıyla karşı karşıyayız. Bugün ihtiyacımız olan akademik alanın nasıl daha özgür olacağı, bir ülkenin sorunlarına nasıl katkı sağlayacağıdır ancak bu tasarı YÖK'ün kuruluşundaki darbeci zihniyetin devamıdır.

Değerli milletvekilleri, bugün YÖK'ü kalıcı kılanlarla YÖK'ü kuranların aynı zihniyeti paylaştığına dair bir örnek vermek istiyorum. Gençay Gürsoy, tıp doktoru, bu ülkenin en önemli ve vicdanlı akademisyenlerinden biridir. 1984 yılında Kenan Evren'e verilen demokratikleşme talebini içeren Aydınlar Dilekçesi'nde imzası bulunuyordu. Darbeci Kenan Evren dilekçede imzası bulunan 1.246 aydın için "hain" dedi, YÖK harekete geçti, Gürsoy ve aydınlar görevden uzaklaştırıldı. Aydınlar Dilekçesi'nden otuz iki yıl sonra, 2016'da Bu Suça Ortak Olmayacağız Bildirisi'ne binlerce aydın imza attı. Barış ve demokrasi çağrısı vardı, Gençay Gürsoy'un bu bildiride imzası vardı. Bu kez Cumhurbaşkanı Erdoğan barış akademisyenleri için "karanlık" dedi. Bu kez de kanun hükmünde kararnameler devreye konuldu ve binlerce akademisyen ihraç edildi ve Gürsoy hakkında iki yıl üç ay hapis cezası verildi, aydınlar bu kez sivil ölüme mahkûm edildi. İşte Gürsoy, otuz iki yıl sonra Evren'in uygulamalarına bir kez daha onun devamı niteliğindeki mevcut iktidar tarafından maruz bırakıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞEVİN COŞKUN (Devamla) - Tamamlıyorum.

BAŞKAN - Tamamlayalım efendim.

ŞEVİN COŞKUN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, hem darbe karşıtı olduğunu söyleyen hem de darbe kurumları ve darbe fikriyatıyla bu denli iç içe olan başka bir Hükûmet görülmedi. YÖK'ün hâlen kullanışlı bir araç olduğunu düşünmek, üniversite kampüslerini, derslikleri, hocaların odalarını YÖK üzerinden kontrol etmek darbe uygulamasıdır. Darbe uygulamalarını sadece YÖK üzerinden görmüyoruz; 7 Haziran seçimlerinin inkâr edilmesi, 4 Kasım 2016'da milyonlarca oy alan seçilmişlerin tutuklanması, OHAL ve uygulamaları, 16 Ağustos 2019'da tekrar başlayan kayyum uygulamaları. Karşımızda darbe mekaniğinin çamuruna batmış ve hatta darbe mekaniğinin kendisi olmuş bir iktidar vardır.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)