GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:85
Tarih:14.04.2020

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Yaşadığımız salgın dönemi, aslında, bize bilimin, iktidardan bağımsız özerk üniversitelerin ne kadar önemli olduğunu, Türkiye'de olmayan şeyin aslında belki bu salgından sonra yeniden kurulması gerektiğini bir kez daha hatırlattı ama maalesef iktidar bundan da hiçbir ders çıkarmamış ki baskıcı, otoriter, düşünce özgürlüğünü yok eden bir düzenleme daha önümüze getirdi. Bundan önce de yapmıştı zaten; binlerce akademisyeni ihraç etti, rektörlük seçimlerini kaldırdı, üniversitelerin kısmen bile var olan özerk yapısını tümüyle yok etti. Biz, YÖK'ün kaldırılması gerektiğini savunurken, 12 Eylül faşist darbesinin sonucu olan YÖK'ün kaldırılmasını savunurken, aksine, "özgürlükler" diye gelen AKP iktidarı daha baskıcı, daha otoriter, özerkliği sıfıra indiren uygulamalarla devam etti. Bugünkü uygulama da bunun bir parçası aslında.

Şimdi, kanun teklifinde ne diyor? Yükseköğretimde niteliğin ve verimliliğin artırılması. Gerçekten bu böyle mi? "Nitelik ve verimlilik, baskıcı politikalarla, özgür düşüncenin önünü keserek, insanları kolayca üniversiteden atmanın yollarını açarak mı gerçekleşiyor acaba?" diye sormak lazım.

Şimdi, bu düzenleme ne getiriyor? Akademisyenlerin kendi aralarında -yani, zaten ortada pek bir şey bırakmadınız da- kısmen bile olsa demokratik ilişkilenme biçimini ortadan kaldırıyor, bir emir komuta zincirine dönüştürüyor, bir hiyerarşi dayatıyor ve dolayısıyla da özgür düşünce ortamının var olan kırıntılarını dahi ortadan kaldırıyor.

Şimdi, "Bu yasa niçin getirildi?" dendi. Anayasa Mahkemesinin daha önce bu konudaki yasaya ilişkin verdiği iptal kararı gerekçe gösterilerek getirildi. Ama Anayasa Mahkemesi size, benim kararımı dolanın, oradan, aslında, istediğiniz gibi yine fırsatçılık yapın ve buradan baskıcı düzenlemeler getirin dememiş. Demiş ki: "Özerk üniversiteye, demokratik bir üniversiteye uygun düzenlemeler yapın; böyle düzenlemeler yapılamaz." Ama siz yine bunu da fırsata çevirdiniz aynı corona günlerini fırsata çevirdiğiniz gibi. Buradan da öğretim üyelerine, akademi görevlilerine yönelik, aslında, bir dizi disiplin cezasıyla nasıl sessizleştiririm, nasıl işime gelmeyen kişileri akademiden atarım, bunun hesabını yapmışsınız. Mesela -her zamanki gibi, aslında bir önceki yasal düzenlemede çok tartıştığımız gibi- şöyle bir düzenleme: "Terör niteliğindeki eylemlerde bulunmak ve bu eylemleri desteklemek." şeklinde düzenlenen maddeye şimdi diyorsunuz ki "Terör örgütlerinin propagandasını yapmak, bu örgütlerle eylem birliği içerisinde olmak veya yardım etmek, kamu imkân ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak ve kullandırmak." Ceza ve atma gerekçesi olarak sıralıyorsunuz. Yani aslında ne diyorsunuz? Ben aldım elime "terör propagandası" diye bir şey, her yere kullanırım, her yerde bunu yerleştiririm, Ceza Yasası'na da yerleştiririm, eğitime de yerleştiririm, her yere yerleştirip bununla, işime gelmeyenleri, bana itaat etmeyenleri, benim gibi düşünmeyen herkesi, üniversitede de olsa atarım görevden; bütün o yaşamını, deneyimini, birikimini, bu ülke için sağlayabileceği faydayı falan da düşünmem kapı dışarı ederim. Söylediğiniz aslında bu maddeden, özetle bu.

Biz şunu çok iyi biliyoruz ki bu "terör örgütü propagandası" dediğiniz şeyi istediğiniz yere çekiyorsunuz, size muhalif olana anında uyguluyorsunuz -sizden yana olana ise asla bu maddeler uygulanmıyor- hiçbir delil aramanıza da gerek yok, sosyal medyada attığı bir "tweet" bile bunun için yeterli oluyor.

Şimdi kanun teklifinde başka ne diyorsunuz? "Maiyetindeki elemanların yetiştirilmesinde özen göstermemek." Üniversitede eleman mı vardır, bu nasıl bir yaklaşımdır? Kimse eleman değildir. Üniversitede her bir birey kendi başına bilim üretmeye çalışan kişilerdir. Yani şunu diyorsunuz: Eğer siz ilişkilendiğiniz kişilere benim bakış açımın dışında bir meseleden bahsedersen, buna dair bir yaklaşım gösterirsen bu yasaktır, sana buna ilişkin de disiplin cezası uygularım.

Yine, gerçeğe aykırı rapor düzenlemek suç hâline gelmiş. Buradan da şunu diyorsunuz herhâlde: Akademisyenler tarafından bilimsel veri ve belgelere dayalı hazırlanan teknik raporlar, mesela hazırlanan bir ÇED raporu iktidarın hoşuna gitmediğinde "gerçeğe aykırı" diyeceksiniz ve buradan da disiplin soruşturmasıyla cezaları yağdıracaksınız.

Kınama cezası kapsamında "Görevi sırasında amirlerine sözle saygısızlık etmek..." Nedir bu saygısızlık? Kime göre saygısızlık? Bunun sınırlarını kim koyuyor? Ya da tersinden, acaba daha aşağıda görevi olanlar açısından uygulanan mobbing, baskı politikaları -ki en çok bu var- bunları ne yapacağız? Bunlara dair hiçbir cevap yine yok.

Yine, diğer bir düzenleme: Genel ahlak kurallarına uymama, edep dışı tutum ve davranış, belirlenen kılık ve kıyafetlere uymamak. Kimin ahlakından bahsediyoruz? Kimin edebinden bahsediyoruz? Standardı kim koyuyor? Kılık kıyafetimize niye karışıyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edelim.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Yine geldiniz, kadınların bedenine, kadınların kıyafetine müdahale etme hakkını kendinizde gördünüz. Yine, diyorsunuz ki: "Biz, sizin giyiminize kuşamınıza, davranışınıza müdahale ederiz." Kimin hakkına ne hakla bunu yapıyorsunuz?

Yine, diğer bir madde "Görev yeri sınırları içerisinde herhangi bir yerin toplantı, tören ve benzeri amaçlarla izinsiz kullanılmasına yardımcı olmak, kullanmak..." diye sıralıyorsunuz. Şimdi, bu ne biliyor musunuz? Pratikte bu şu: Öğrencilerin okul içerisinde yaptığı panel, gösteri, forum ve benzeri şeylerde, üniversite görevlileri öğrencilere doğal olarak destek verdiğinde, içinde yer aldığında diyorsunuz ki "Ha, bakın, bunu yapamazsınız, cezalandırırım." Yasakçı zihniyetiniz bitmiyor, bir türlü sona ermiyor. Yine, buradan da yasaklayacak maddeleri getirmişsiniz. Tam tersine, biz diyoruz ki: Üniversiteler özerk olmalı, iktidara bağımlı kurumlar olmamalı, hele bu "YÖK" denilen, 12 Eylül faşist rejiminin getirdiği düzenleme kesinlikle kalkmalı.

YÖK diye bir şey kabul edilemez, üniversitelerde olması mümkün değildir. Ceza infaz kurumu gibi yönetmekten vazgeçin. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)