GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:85
Tarih:14.04.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, Meclisimizin saygıdeğer mensupları; gecenin bu saatinde, ikinci bölümle ilgili görüşlerimizi kısaca paylaşmak üzere huzurlarınızdayız.

Gerçekten, üniversitelerle ilgili 30 maddelik bir kanun teklifi ve biz bu teklifin büyük bir kısmına da hem Komisyonda hem de Genel Kurulda olumlu baktığımızı belirttik. Sadece 7'nci maddede ciddi bir itirazımız var, 16'ncı ve 22'nci maddeler üzerine de verdiğimiz değişiklik önergeleri var. Bir de üniversite öğrencileriyle ilgili, gerek ön lisans gerek lisans gerek lisans üstü, geriye dönük bir af ihdası talebimiz oldu ve bunlar da özellikle AK PARTİ tarafından uygun bulunmadı.

Şimdi, ben bu teklifi yapan Sayın Orhan Atalay'ı dinlediğimde, gerçekten konuşmasının yedi buçuk dakikasına bütün duygularımla katılıyorum ve de hakikaten böyle bir konuşmayı onaylıyoruz. Sayın Atalay, medeniyetlerin zuhurundan bahsetti, Antik Yunan, 11'inci yüzyılda Bağdat, Endülüs. Tabii, burada, Semerkant ve Maveraünnehir'i unuttu, sanki İslam dünyasında Semerkant ve Maveraünnehir bir medeniyet bölgesi değilmiş gibi. Son üç yüzyılda Batı medeniyetinden bahsetti ve güzel bir şey söyledi, çok güzel, ana damardan bir şey söyledi, dedi ki: "Medeniyetlerin ana merkezi bilimdir ve bunlara imkân sağlamak lazım. Nedir bu imkânlar? Özgürlüktür, özerkliktir." Çok doğru. Ama çok değerli arkadaşlar, bu teklifte bunun tersi var. Bu teklif 7'nci maddede 657'deki disiplin mevzuatını üniversiteye şamil kılıyor. Yani biz üniversitelerimizi tapu dairesi hâline getirme konusunda bir kanun maddesi ihdas ettik, 7'nci madde bu. "Saygı gösterecek amirlerine." diyor, saygı göstermezse disiplin suçu. Ben otuz beş, otuz altı yıllık üniversite öğretim üyeliği yapmış bir arkadaşınızım, üniversitelerde amir-memur olmaz. Üniversitelerde öğretim üyeleri, fakülte kurulları, yönetim kurulları, koordinatör idareciler olur ve üniversitenin saygıyla ilgili bir sorunu olmadı bu zamana kadar, bundan sonra da olmaz zaten. Ama biz, atadığımız kadrolara, dekana, rektöre, "altlarında çalıştırdıkları" olarak tarif ettiğimiz değerli öğretim üyelerini baskılamak için bu tür disiplin cezaları getiriyoruz. Bu, üniversiteyi özerk yapmaz; bu, üniversiteyi özgür yapmaz; bu, üniversitede, Sayın Atalay'ın belirttiği gibi, bilim felsefesinin yeşereceği alanlar yapmaz; tam tersi yapar, üniversiteyi fakirleştirir, üniversiteyi değersizleştirir ve gerçekten de bugün baktığımızda temel sorun üniversitelerimizde şu: Üniversiteler, beşerî sermaye planlamasını bile yapamayan ve de beşerî sermayemizi israf eden bir mekanizmaya dönüşmüş durumdadır. Bu nedenle de üniversiteye baktığımızda, kamuyu da devleti bile besleyecek bir üretim yok.

Çok basit bir örnek vererek konuşmamı tamamlamak istiyorum. Daha geçenlerde Libya konusunda bir tezkere görüşmesi oldu ve biz bu tezkere görüşmeleri çerçevesinde üniversitelerimizi aradık, dedik ki: "Üniversitelerin Libya konusunda ne gibi çalışmaları var da biz bundan da yararlanarak bir doğru karar vermemizi sağlayalım." İnanın, üniversiteleri çok fakir bulduk. Üniversiteler, siyasete göre, iktidarlara göre şekillenen yerler olmamalı. Bu daha önce de böyleydi, soğuk savaş döneminde de böyleydi, 28 Şubat sürecinde de böyleydi ama bugün daha da derinleşmiş bir durumda gidiyor ve bir de son olarak, gerçekten üniversitelerimize millî gelirden kaynak aktarma bakımından çok ciddi bir düşüş içerisindeyiz. Üniversitelerimizi bu anlamda desteklememiz gerekir.

Hepinize saygılar sunarım, iyi geceler dilerim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)