| Konu: | Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 85 |
| Tarih: | 14.04.2020 |
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, tam otuz dört yıl önce Saddam rejimi tarafından Kürtlere yönelik gerçekleştirilen soykırımda 180 binin üzerinde insan katledildi; Enfal soykırımını şiddetle kınıyoruz, unutmayacağız ve unutturmayacağız.
Değerli milletvekilleri, biz günün bu saatinde üniversiteleri yani bilim kurumlarını tartışıyoruz. Elbette olumlu düzenlemeler var fakat gelin görün ki Türkiye'de mevcut olan bilim kurumlarının ne denli sıkıntılı olduklarını, ne denli sorunlu olduklarını ne yazık ki hep beraber görüyoruz.
Bakın, ben Marx'ın bir sözüyle sözlerime devam etmek istiyorum. "En sonunda, insanın ayrılmaz parçası olan her şeyin alışveriş ve pazarlık konusu olduğu zaman gelip çattı. Bu, o zamana kadar el değiştiren fakat ticaret konusu olmayan, erdem, duygu, kanaat, bilgi ve bilinç gibi şeylerin de ticaret konusu olduğu bir zamandır. Tek kelimeyle, her şey ticaret konusu oldu. Bu, genel kokuşma ve evrensel ölçekli alışveriş dönemidir. Eğer ekonomik terimlerle ifade etmek gerekirse bu, maddi olsun, manevi olsun, her şeyin gerçek değerinin saptanması için pazara getirildiği bir zamandır." diyor Karl Marx.
Bakın, insan ve topluma, onun sorunlarına yabancılaşmış bir kuruma bilim kurumu denilebilir mi? Olguları, süreçleri sorgulamayan, siyasal iktidarlara karşı âciz bir bilim dalından, bir bilim kurumundan bahsedilebilir mi? Devlet ve sermaye karşısında bağımsız olmayan bir kurum bilim üretebilir mi? Uygarlık, tarihi yapabilen insanlığın ortak mirasıdır fakat resmî ideoloji, bilimsel, entelektüel faaliyetin içini boşaltan bir durumdur. Bu resmî ideolojinin kıskacına giren üniversiteler ve ne yazık ki YÖK'ün kendisidir.
İfade özgürlüğünün var olması bilimi üretmenin temel koşuludur. Bilimin üretilmesinde ifade özgürlüğü de böylesine temel bir koşul hâlindedir. İfade özgürlüğü bilim için temel bir koşul olmasına rağmen, Türkiye'de üniversitelerde ifade özgürlüğü diye bir sorun da yoktur çünkü resmî ideolojinin gereklerine göre ayar verilmiş olan kurumlardır. İfade özgürlüğünü sınırlayan üniversite özerkliğinin de bir anlamı yoktur.
Yükseköğretim Kurulu politik bir kurumdur; devletin, Hükûmetin, mevcut olan siyasal iktidarın direktiflerini üniversitelere tebliğ eden kurum durumundadır. YÖK, üniversiteleri tek tipleştiriyor, bilimden uzaklaştırıyor, akademik özgürlüklerini yok ediyor, bilim insanları ve öğrenciler üzerinde baskı kuruyor, çeşitli yasakçı anlayışlar nedeniyle bilimsel araştırmaları dahi engelliyor. YÖK artık kaldırılmalı ve onun yerine, üniversitelerin açılması, işleyişi ve yürütülmesi konuları için akredite bir kalite kurumu kurulmalıdır. Bu kurum, üniversitelerin ne yapması gerektiğine karışmayan, denetleyici bir kurum da olmalıdır. Bu yeni sistemde üniversitelere kalite, verim performansına göre bütçe verilmeli ve bu bütçe, üniversiteler arasında pozitif bir rekabet ortamı şeklinde paylaşılmalıdır. Üniversitelerin belirli alanlarda uzmanlaşmaları da acilen sağlanmalı ve bu konuda, YÖK'ün üniversiteler üzerinde olan tahakkümü kesinlikle ortadan kaldırılmalı, özgür bilimin üretildiği bir alan yaratılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)