| Konu: | Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 15.04.2020 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yeni Koronavirüs Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun Teklifi'ni görüşmek üzere toplandık ama yaşamsal önemi olan bir kesimi yine unuttuk. Hangi kesim? Tarım kesimini. Coronavirüs salgını nedeniyle birçok sektörde üretim neredeyse durma noktasına geldi ancak salgın ne kadar yayılırsa yayılsın gıda en temel ihtiyaç. Bu nedenle, tarımda üretimin aksamadan devam etmesi gerekiyor. Hatta tarladan sofraya uzanan zincirin her bir halkasını daha da sağlamlaştırmak büyük önem taşıyor. Ülkemizde yazlık ürünlerin ekim ve dikim dönemi başladı ancak corona günlerinde sağlık kadar önem verilmesi gereken tarım sektöründe belirsizlikler hâlâ devam ediyor. Yurt dışından alınan gübre, tohum ve ilaç gibi girdilerin tedarikinin ne şekilde sürdürüleceği konusu belirsiz. Mevsimlik işçilerin üretim bölgelerine sağlıklı bir şekilde nasıl nakledileceği, sağlıklı bir şekilde nasıl çalışacakları, konaklamalarının ve temiz su kaynaklarına erişimlerinin nasıl olacağı belirsiz.
Aslında İçişleri Bakanlığı mevsimlik işçilerle ilgili bir genelge yayınladı; mevsimlik tarım işçisi ihtiyacının öncelikle aynı şehirde yaşayanlardan karşılanması tavsiyesinde bulundu. Bu olmuyorsa da mevsimlik tarım işçilerine "Seyreltilmiş araçlarla seyahat edin." "Mesafenizi koruyun." "Çadırlarda 1,5 metre arayla uyuyun." "Çadırları 3 metre arayla kurun." tembihlemesinde bulundu. Bu genelgeyi hazırlayanlara sormak istiyorum: Siz hiç mevsimlik işçileri yolculuk yaparken görmediniz mi? Siz hiç mevsimlik işçileri konaklarken gördünüz mü? Siz hiç mevsimlik işçilerin yaş ortalamasını biliyor musunuz? Sizin, tarım sektöründe çalışan kesimin yaş ortalamasından haberiniz var mı? Siz hiç tarlada çalışan bir işçinin sofrasına oturup ekmeğini paylaştınız mı?
Öncelikle şunu ifade edelim ki mevsimlik tarım işçilerinin sayısına yönelik sağlıklı bir veri yok. Kimi kaynaklara göre 350-400 bin, kimi kaynaklara göre ise 1 milyon mevsimlik tarım işçisi var. Mevsimlik tarım işçiliğine giden Suriyeli göçmen sayısı ise son yıllarda oldukça yükseldi ve asıl önemlisi, bunlar tarım bölgelerinde yetişen ürünlerin ekim ve hasat dönemlerinde ilkbahardan başlayıp sonbahara kadar sürekli yer değiştiriyor. Mesela bu işçiler aileleriyle birlikte şeker pancarı çapalamak için mayıs ve haziran aylarında, hasat için eylül ve kasım ayları arasında İç Anadolu Bölgesi'ndeki illerin yanı sıra memleketim Denizli'ye de geliyor. Yine bunlar, mayıs, temmuz, eylül ayları arasında Rize'de çay hasadı, haziran sonundan ağustos başına kadar ise Malatya ve Elâzığ'da kayısı, ağustos ve eylül aylarında Karadeniz'de fındık toplanması, eylülden kasıma kadar da pamuk hasadı için il il dolaşıyor.
Genelge çıkarmak kâğıt üstünde kolay ama genelgeyi hayatın gerçeklerine uydurabilmek önemli. Tarım sektöründeki belirsizlikleri sıralamaya başlamıştım, devam edeyim: Döviz aldı başını gidiyor, dolayısıyla tarımda ürün girdi maliyetleri de aynı doğrultuda artıyor. Çiftçi döviz karşısında nasıl korunacak belirsiz. Döviz karşısında sadece üreticinin değil, tüketicinin de artması muhtemel fiyatlar konusunda nasıl korunacağı belirsiz. Yurt içinde hasadı yapılan ürünlerin zamanında ve uygun fiyata tüketiciye nasıl ulaştırılacağı belirsiz. İthal edilen bazı ürünleri üreten ülkelerin aldığı ihracatı kısıtlayıcı tedbirler nedeniyle bu ürünlerin ikamesinin nasıl yapılacağı yine belirsiz. Belirsizlikler, soru işaretleri ortada ama göstermelik destekler dışında tarımda sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi adına doyurucu adım bu kanun teklifinde de yok. Ne ilk açıklanan Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi'nde çiftçinin adı anıldı ne de şimdi. Bu yüzden sağlık için oluşturulan Bilim Kurulu gibi tarımda da bir bilim kurulunun oluşturulması şart hem de zaman geçirmeden hem de yandaşlık ilişkisine bakılmadan, tarımda söz sahibi bütün kesimlerin bu kurulda görüşlerinin değerlendirilmesi kayduşartıyla.
Değerli milletvekilleri, bir diğer konu da tarımla birlikte acil ele alınması gereken hayvancılık sektörünün durumu. Toplu tüketim yerleri kapandı. Turizm sezonu başlamadan bitti. Bu demektir ki fiyatların yüksekliği nedeniyle vatandaşın ihtiyaç listesinden çıkardığı et ürünlerine olan talep düşecek. Talep azalıyor ama besicilerin elinde yetiştirdiği hayvanlar var. Besiciler bu dönemde hayvanlarını kesime gönderemeyeceği için daha uzun beslemek zorunda. Bu durum hem et kalitesinin düşmesine neden olacak hem de ilave yem tüketimi dolayısıyla maliyetlerin yükselmesine neden olacak. Süt üreticisi de bir o kadar dertli. Bu konularda bir tavsiyemiz var. Diyorsunuz ki coronavirüse karşı vücudun bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi şart. Bunun için iyi beslenilmesi, vitamin ve proteinle vücudun desteklenmesi gerekiyor. O zaman hem besiciye hem vatandaşa bir iyilik yapın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Et ve Süt Kurumu marifetiyle besicilerimizin arz fazlası hayvanlarını değerinde alın ve üretilecek et ve süt ürünlerinin arzını uygun fiyatla halka sağlayın. Bu dönemde sürdürülebilir tarım ve hayvancılık politikası üreteceksiniz ki bu aşamada üretim yapmak zorunda kalan tek sektör olarak kaldı; o zaman çiftçilerimizin Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve diğer özel bankalara olan borçlarını faizsiz bir şekilde bir yıl ertelenmesini sağlayın. Tarım kesiminin enerji ve sulama birliklerine yapılacak ödemelerini faizsiz, bir yıl öteleyin. Çiftçiye bu yıl içinde yapılması gereken destekleme ödemelerini peşin olarak yapın. Çiftçinin mazot giderindeki ÖTV'yi bari bu dönemde kaldırın ve et ürünlerine ithalat yasağı getiriyorken Brezilya gibi coronanın salgın olduğu bir ülkenin 10 bin baş hayvanının ülkeye girişine izin verip korumaya aldığınız firma gibi, istisnasız bütün tarım ve hayvancılık sektörünü, köylümüzü, çiftçimizi korumaya alın.