GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:86
Tarih:15.04.2020

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Evet, "Corona salgınının ekonomik ve sosyal hayata etkilerinin azaltılması" başlığı adı altında gibi görünse de herhâlde bunu şöyle değiştirmek lazım: "AKP'nin ekonomik, sosyal hayata olumsuz etkilerinin azaltılmasını nasıl sağlayabiliriz?" diye tartışsak herhâlde daha iyi olacak.

Uzun zamandır işçilerin zorunlu sektörler dışında çalışması yasaklanmalı, ücretli izne ayrılmalı diyorduk. Evet, işten çıkarmalar da yasaklanmalı diyorduk. Bugün itibarıyla işten çıkarma yasaklanmış gibi gözükse de aslında ücretsiz izinle bir tür yine işten çıkarma gerçekleştirilmiş oldu. Oysaki yapılması gereken, gerçekten, ücretli izin ve zorunlu sektörler dışında bütün işçilerin ücretli izne çıkarılması, zorunlu sektörlerde çalışanların da bütün güvenlik önlemleriyle -sağlığa dair bütün güvenlik önlemleri alınarak- çalışmaya devam edebilmesinin koşullarının sağlanmasıydı ama maalesef öyle olmadı. Verilen bir ücretten bahsediliyor, gerçekten ücreti duyunca insanın gülesi geliyor; 39 liradan bahsediyoruz. 39 lirayla acaba sizler geçinebiliyor musunuz? Bir dönüp bakın, ondan sonra halka 39 liradan bahsedin. Bu da yetmedi aslında dolaylı olarak işçilerin ücretsiz izne çıkarılma durumunda haklı fesih haklarını da elinden almış oldunuz; böylece işçiler haklı fesih maddesini de kullanamaz hâle geldiler. Üstelik bu parayı da devlet kendi kasasından, kendi bütçesinden, yıllardır halktan topladığı vergilerden vermek yerine nereden veriyor? İşsizlik Fonu'ndan veriyor yani işçilerin alın terinden toplanmış paralardan, yine diyor ki "Oradan vereceğim parayı." Bu ne anlama geliyor? Bir süre sonra İşsizlik Fon'unda da para bitince, işçiler işten atıldığında oradan alabilecekleri bir destek kalmayacak, işsizlik ödeneği de işçilere verilmeyecek anlamına geliyor. Öyle çok laflar söylediğiniz, "Bizi kıskanıyorlar." diye sürekli övündüğünüz ülkelere bir bakın, nasıl destekler vermişler? Almanya'sından İngiltere'sine, en yoksul ülke olan Kongo'nun bile nasıl halka yönelik destekler açıkladığını burada tek tek saymayacağım. Gerçekten bir durun bakın, ondan sonra kim kimi kıskanıyor, görebilirsiniz.

Covid-19 gündeminde dahi yandaşlarınıza ihale ve ödeme garantisi vermekten beis görmüyorsunuz ama yoksullara gelince "Para yok." diyorsunuz. Bu da yetmiyor "Siz bize verin, bir toparlayın, bizde para kalmadı, biz size yine geri veririz." diyorsunuz.

Bakın, çalışanların hâli nasıl? Soma'da işçiler bütün sağlık hakları sıfırlanarak madenlerde çalıştırılıyor. Yine, Kocaeli'de, Özka Lastikte pozitif vaka sayısı 4'e yükselmesine rağmen işçiler hiçbir güvenlik önlemi almadan çalıştırılmaya devam ediliyor. Özellikle kargo işçileri, kuryeler ve PTT çalışanlarının çalışma koşullarında hiçbir güvence yok, üstelik de bu dönemde çok fazlaca arttı. Bu artışın sonucuna dair de hiçbir önlem, hiçbir denetleme yapılmıyor. PTT çalışanları kaç zamandır size seslerini duyurmaya çalışıyor ama anlaşılan sizin bu sesi duymak gibi bir derdiniz de yok.

Şimdi, verdiğiniz ücrete geri dönelim: Gerçekten bu ücretle yaşanabileceğini mi düşünüyorsunuz? 2020 Ocak ayı itibarıyla bu ülkede 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli, yeterli beslenebilmesi için yapması gereken harcamaları ölçüt aldığınızda bile açlık sınırı olan 2.219 liradan bahsediyoruz. Şimdi, siz, açlık sınırında bir ücret vererek diyorsunuz ki "Bununla idare edin." Öncelikli olarak "Kendinizi idare edin." demek lazım. Peki, bu su faturasına mı yetecek, elektrik faturasına mı yetecek, doğal gaza mı yetecek? Hangi birine yetiştirecekler bu parayı? En azından bunu söylerken hiç değilse su faturası, elektrik faturası, doğal gaz faturası, iletişim ücretlerinin bu dönem içerisinde ücretsiz olması gerekmez miydi? "Bunları ödediğinde yemeğe nasıl para verecek?" diye hiç mi düşünmüyorsunuz? Bunları bir kez daha buradan soralım.

"Para bulamıyoruz." diyorsunuz, paraları nerelere aktardığınız çok belli. Buralardan alın, halka verin. Mesela nereye? Sermayenin vergi borçlarını siliyorsunuz ama öğrencilerin Kredi ve Yurtlar Kurumu borçlarını silmeye hiçbir niyetiniz yok.

Yine, sermayenin bütün ihtiyaçlarını karşılayan düzenlemeler yapıyorsunuz ama yoksulların taleplerine asla kulak vermiyorsunuz. Yandaş sermayenize, Cumhurbaşkanınıza, Diyanete ayrılan bütçe halka harcansın. Kamuda araç saltanatına son verilsin, halka harcansın. Savaşa yatırım yapmaktan vazgeçin, savaş bütçesini halka harcayın. Cihatçılara para aktarmaktan vazgeçin, halka harcayın. Örtülü ödeneği açın, halka harcayın. Biz bize yeteriz de gerçekten, bu halk size yetemiyor; doymak nedir bilmiyorsunuz. Düşün bu halkın yakasından demek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyursunlar.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Yine, Meclisi tatil etmekten bahsediyorsunuz. Korkuyorsunuz, corona bulaşır biz de hasta oluruz diye düşünüyorsunuz ama bu halkın çalışma koşullarından, halkın yaşam koşullarından hiç haberiniz var mı? Acaba onlar korkmuyorlar mı bu corona virüsünün kendilerine bulaşmasından? Onlara çalışmayı dayatıyorsunuz, onlara en ağır koşullarda yaşamayı zorunlu kılıyorsunuz, "3 kuruş parayla yaşayın." diyorsunuz ama kendinize gelince Meclisi tatil etmekten, kırk beş gün çalışmamaktan bahsediyorsunuz. Hangi hakla bahsediyorsunuz bundan? Önce, halkın güvenliğini sağlamak zorundasınız; önce, işçilerin, emekçilerin, kadınların güvenliğini sağlamak zorundasınız. Kadınlara destekten bahsettiniz mi, bir desteğiniz var mı kadınlara yönelik? Yok. Kadınlara erkeklerden bağımsız olarak ayrı aylık ücret bağlanması gerekiyor, yoksa kadınlar erkek şiddetiyle karşı karşıya kalacaklar; buna dair de hiçbir tedbiriniz yok. Öyleyse Meclisi kapatmak falan yok, birlikte çalışmaya, muhalefetin sesini de dinleyerek ortak kararlar almaya çağırıyoruz sizi. (HDP sıralarından alkışlar)