| Konu: | Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 97 |
| Tarih: | 10.06.2020 |
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülen kanun teklifinin 12'nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Maddeyle, bekçilerin gece gündüz, her vakit çalışabilecekleri öngörülmektedir. Maddenin içerisine sıkıştırılan ve asıl önemli olan ise Bakanlık uygun görürse güvenlik ve kamu düzeni durumunda da çalışabilecekleridir. Biz söyleyelim Bakanlık hangi durumları uygun görüyor; ekseriyetle ev baskınlarını ve demokratik hakların kullanımının engellenmesini. Bunun için bekçilere gerek yok aslında. Bölge illerinde neredeyse kişi başına 1 güvenlik görevlisi düşüyor ve öyle ki kimi zamanlar bir yurttaş, günde 4-5 defa GBT uygulamasına maruz kalıyor. Şehirde dolaşan zırhlı araçlar ise her yıl en az 8-9 kişinin yaşamına mal oluyor. Güvenlik adı altında topluma en büyük darbe olan militarizm koşulları dayatılıyor.
Değerli milletvekilleri, maalesef ki bu kürsüye her çıktığımızda, sorumluluğumuz muhalefet etmek olsa da muhalefeti yok sayan, sözün hükmünün kalmadığı, iktidarın muhalefete demokrasinin şartı olarak değil de düşman hukukuyla baktığı koşullarda konuşmanın ağırlığını taşıyoruz. Bu ağırlığa bir yenisi daha eklendi ve geçen hafta 3 milletvekilinin vekillikleri düşürüldü. Yurttaşlık hakkı olan ve Anayasa'da yer alan demokrasinin en temel direği olan seçme ve seçilme hakkına darbe yapıldı. Her zaman yaptığınız gibi inkâr etseniz de bu suçun adı darbedir ve faili de Hükûmettir. Diyarbakır ve Hakkâri milletvekillerimizin vekilliklerinin düşürülmesi ve aynı gece kaçma ihtimalleri yokken onlarca polis eşliğinde apar topar alınıp cezaevine gönderilmesi, sadece bir HDP'linin demokrasi hakkına değil tüm halkın iradesine bir saldırıdır.
Değerli milletvekilleri, seçim bölgem olan Diyarbakır'da yaşayan ve her gün halkın içerisinde olan bir vekil olarak şunu dile getirmek istiyorum: Sadece HDP'liler değil, şehirde yaşayan birçok insan, bu darbeci zihniyetin ürünü olan kayyumlardan, vekilliklerin düşürülmesinden, ekonomik koşullardan ve şehirde her yerde panzer görmekten, sürekli GBT uygulaması yapılmasından ve iki günde bir yapılan ev baskınlarından bıkmış durumda.
Diyarbakır'da, haftada en az iki üç defa, demokratik siyaset yürüten insanların evlerine baskın yapılıyor. Bunu, iki hafta önce Rosa Kadın Derneğine ve TJA'ya yapılan baskında gördük. Dün sabah, yine Diyarbakır'da, Bitlis'te, Muş'ta, Mersin'de demokratik siyaset çalışması yürüten aktivistler, hukuksuz ev baskınlarıyla gözaltına alındılar. Bu baskınlar yüzlerce polisle, uzun namlulu silahlarla, sabah beşte kapılar kırılarak yapılıyor. Bütün mahalle sakinleri ayağa kaldırılıyor. Bir ev basıldığı zaman başta aile üyeleri olmak üzere tüm mahalleye psikolojik şiddet uygulanıyor ve bu, kişilerin adresleri belliyken, varsa bir soruşturma veya iddia ifadeye çağrılabilecekken, kapılar kırılarak yapılıyor.
Parti çalışanlarımızdan tutun da belediye eş başkanlarımıza, milletvekillerimize kadar, asılsız iddialarla, saraya bağımlı yargı tarafından verilen kararlar sonucu kriminalize etme durumu mevcut. Ama partimiz, halkın bağrından kopup gelen bir partidir ve yıllardır mücadele ede ede, bedel ödeye ödeye bu aşamaya gelmiştir. Öyle, AKP'nin üç beş yıllık faşist uygulamalarıyla pes edecek, bu halkın gerçekliğinin değişmesine pabuç bırakacak bir parti değildir.
Ankara'dan her şey güllük gülistanlık görülüyor olabilir. Diyarbakır'a gelin, sokaklarda gezin, halk size kan kusuyor; iki lafından biri "İktidardan ne zaman kurtulacağız?" oluyor.
Değerli milletvekilleri, kayyum atayınca, vekilliklere el konulunca bu halk AKP'li olmuyor. Hayaliniz bu ise söyleyelim: Bu, sadece bir hayal. Ben size realiteyi söyleyeyim: Bu ülkenin 16 bakanı var, Diyarbakır'a gelin sorun, halkın bildiği bir ikiyi geçmez ama sokaklarda Musa Farisoğulları'nı herkes tanır, Leyla Güven'i herkes tanır. Kayyumun adını kimse bilmez ama şu anda cezaevinde olan Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Selçuk Mızraklı'yı herkes tanır. Realite budur işte, HDP aslında budur işte. Siz, bu hakikati ev baskınlarıyla yok edebileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Sizler "Biz onların başını ezersek, başı ezilenin gövdesi hareketsiz kalır." sanıyorsunuz. Ama HDP'nin başı biz değil bu halktır. Biz sadece bu halkın hizmetkârlarıyız ve size bir çift lafımız var: Elinizden geleni yapmaya devam edin. Bizim yolumuz da siyasetimiz de nettir, bizimle yürüyen halkımızın da nettir. Böylesi bir halk gerçekliği karşısında er ya da geç mahkûm edilecek olan, sizin faşist zihniyetiniz ve demokrasi düşmanlığınızdır. (HDP sıralarından alkışlar)