GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:97
Tarih:10.06.2020

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu Parlamento kürsüsünde özellikle polislerin özlük hakları ve 3600'le alakalı geçmiş dönemlerde çok konuşma yaptım. Bundan önce yapmış olduğum konuşmada -iyi hatırlıyorum- parlamenter demokrasi vardı, bu sıralarda Bakanlar Kurulunu temsil eden Millî Eğitim Bakanı oturuyordu. Önce şaşırmıştım -İçişleri Bakanlığına hitap etmem gerekirken- sonra demiştim ki: Atanamayan öğretmenlerin polis olduğu bu ülkede polislerin sorunlarını tartışırken Bakanlar Kurulu sıralarında da Millî Eğitim Bakanının oturması bu kadar doğaldır.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bekçilerle alakalı düzenleme getiriliyor, muhtemelen şimdi, yasa hükümlerine baktığımız zaman önümüzdeki günlerde de bu bekçilerle alakalı sorunları tartışacağız, buna ilişkin gündeme bazı şeyler getireceğiz. Öncelikle, polislerle alakalı -biraz önce milletvekili arkadaşlarımız da ifade etti, sevgili Tanal da ısrarla vurguladı- 3600'le alakalı ciddi bir beklenti var, bu düzenlemenin bir an önce olması gerekiyor.

Sevgili milletvekili arkadaşlarım, bakın, polisi hatırlamamız için illa da al bayraklı tabutlar içerisinde, onun önünde konuşma yapmamıza gerek yok, o al bayraklı tabutların önünde "Sizin mekânınız cennet olsun, siz cennete gidiyorsunuz." demeye gerek yok. Ne yazık ki AKP Hükûmeti -bunu söylerken üzülüyorum- polisin dirisini sevmiyor, ölüsünü seviyor değerli arkadaşlarım. Bununla alakalı mutlaka bir düzenlemenin yapılması gerekiyor.

İSMAİL KAYA (Osmaniye) - Yanlış bir ifade.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bak, çok yanlış bir ifade kullanıyorsun, düzelt onu. Sayın Bayraktutan, "polisin ölüsünü sevmek" yanlış bir ifade, doğru değil, yanlış yapıyorsun. "Polisin ölüsünü seviyor." ne demek ya?

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Sayın Muş, ben ne dediğimi biliyorum. Bakın, 3600'le alakalı bu düzenlemenin bir an önce yapılması gerekiyor, önce onun ifade edilmesi gerekiyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Yanlış yapıyorsun, yanlış. Doğru değil, yanlış yapıyorsun. Böyle ifade olmaz. Ana muhalefet milletvekilisin sen.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Bakın, sonra cevap verirsiniz. Bakın, ben ne dediğimi bilen insanım, buna cevap verirsiniz.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, polisle alakalı, 3600'le alakalı bir düzenlemeyi bir an önce yapın, Parlamento gündemine getirin ve polise hak etmiş olduğu hakkı verin, öncelikle onu ifade ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, çarşı ve mahalle bekçileriyle alakalı da 12'nci maddede çalışma saatleriyle alakalı bir düzenleme getiriyoruz. Çalışma saatlerinde ne yapıyoruz, önce onu ifade edelim. Diyoruz ki: Hafta içerisinde kırk saatlik bir çalışma süresi vardır. Buna ilişkin bir istisnada "Emniyet ve asayişin gerektirdiği durumlarda haftada bir gün izin vermek koşuluyla çalışma saatlerini artırabiliriz." deniliyor.

Emniyet ve asayiş çok afaki, çok subjektif bir değerlendirme, değerli arkadaşlarım, bunu emniyet ve asayişe bağladığınız zaman bunun altından kalkamazsınız. Yarın öbür gün emniyet ve asayiş kılıfına uydurarak her türlü çalışma saatini ortaya koyabilirsiniz.

İkinci fıkrasında başka bir düzenleme getiriyorsunuz -ki o doğrudur- "Bekçiler güneşin batmasından güneşin doğuşuna kadar olan saatler içerisinde çalışabilir." diyorsunuz ama hemen arkasından getirdiğiniz bir düzenlemede, güvenlik ve kamu düzeniyle alakalı bir durum ortaya çıktığı zaman, bunda da çalışma saatleriyle alakalı bir genişletme ortaya koyuyorsunuz, bunu da kabul etmek mümkün değil. Neden kabul etmek mümkün değil? Bu da yine subjektif bir düzenleme.

Bakın, değerli arkadaşlarım, kanunların Anayasa'ya uygunluğunun anayasal, yargısal denetimini yapan Anayasa Mahkemesi diye bir kurum var. Anayasa'da düzenlenen 50'nci madde gayet açık, çalışma hürriyeti ve saatleriyle alakalı diyor ki: Bununla alakalı bir düzenleme yaparsan eğer -ücretli izin de dâhildir buna- mutlaka bunu kanunla yapmak zorundasın. Şimdi, burada bir düzenleme getiriyorsunuz -buna ilişkin düzenlemeyi getirenler dikkate aldı mı bilmiyorum- bu düzenlemeyi, değerli arkadaşlarım, yönetmeliklerle yapmaya çalışıyorsunuz. Bunu yönetmeliklerle yapmanız mümkün değildir. Yarın öbür gün eğer buna ilişkin bir yargısal denetim Anayasa Mahkemesinin önüne giderse altından kalkamayacağınız bir iptal gerekçesi ortaya çıkabilir, bunu da bir muhalefet milletvekili olarak sizlerin takdirlerine sunmak istiyorum.

Bir iki şeyle de sözlerimi bitirmek istiyorum, değerli arkadaşlarım. Bakın, özellikle, geçen hafta yaşadığımız Enis Berberoğlu olayından sonra, arkadaşlarımız 83/4'le alakalı düzenlemeleri ortaya koydular, yeni dönemde dokunulmazlığın nasıl olacağına ilişkin hükümleri ortaya koydular. Ben başka bir şey söyleyeceğim. Bakın, burada düşman ceza hukukuyla alakalı uygulamalar yapılıyor, değerli arkadaşlarım. Ceza İnfaz Kanunu'nun 18'inci maddesini hukukçu milletvekillerin hepsi bilirler. Burada, özellikle, taksirli suçlarda beş yılın üzerinde, kasıtlı suçlarda üç yılın üzerinde suçlarla alakalı yakalama çıkartılıyor. Biliyorsunuz, bunun altındaki suçlarda mutlaka bir davetname çıkartılır -hukukçular iyi bilirler- on gün içerisinde teslim olmazsa yakalama çıkartılır.

Şimdi, burada, arkadaşlar bakın, Sayın Berberoğlu, infazla alakalı beş yıl on ay ceza alıyor, geride kalan bir yıl sekiz aylık bir süre var değerli arkadaşlarım. Bu düzenlemeyi yapan savcı, başsavcılık bu yakalamayı o gece talimat verdiği zaman bilmiyor mu bunun açık cezaevine çıkıp ertesi gün tahliye olacağını? Benden, hepimizden daha iyi bildiğinden eminim. Bu kapalı kapılar ardında istişare yapılıyor, bunu bilmesine rağmen, bu gerçeği, ertesi gün tahliye olacağını bilmesine rağmen acele acele... Ki yirmi dört yıl avukatlık yapmışımdır -yargılamanın içinde bulunan arkadaşlar iyi bilirler- bu yakalamaların savcılığa nasıl verildiğini bilen arkadaşlarınızdan biriyim arkadaşlar; nasıl ötelendiğini, nasıl paket yapıldığını, kimlere nasıl VIP muamele yapıldığını uygulamanın içinden gelen bir arkadaşınız olarak iyi biliyorum.

Bunu şunun için anlatıyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Başkanım, bağlayacağım, bir dakikanızı istirham ediyorum.

Burada düşman ceza hukukuyla alakalı, özellikle bu sürelerle alakalı, yakalamayla alakalı acele yapılması, Sayın Enis Berberoğlu'yla alakalı VIP uygulaması yapılması, değerli arkadaşlarım, düşman ceza hukukunun ve Anayasa'nın 83'üncü maddesinin dördüncü fıkrasındaki uygulamanın ne kadar subjektif olduğu, 16. Ceza Dairesinin de nasıl sınıfta kaldığını göstermesi açısından garabet içeren bir örnektir değerli arkadaşlarım.

Bakın, daha iki gün önce gazetecilerle alakalı bir yakalama kararı verildi. Arkadaşlar, bu ülkenin demokratik bir ülke olmasını istiyoruz. İnsanların sabah kapıları çalındığı zaman onun sütçü olduğunu beklediği bir ülke olmasını istiyoruz. Oğlu anlattı, İsmail Dükel'in oğlu anlattı, polisler gidiyorlar İsmail Dükel evde yok. Muhtemelen yarın öbür gün tutuklamaya sevk edildiği zaman diyecekler ki: "Kaçma şüphesi vardır." İsmail Dükel'e telefonda polisler haber veriyorlar, oğlu haber veriyor; öyle geliyor tutuklama kararı var diye. Şimdi, yarın öbür gün bu gerekçeyle bir kaçma şüphesi olabilir mi değerli arkadaşlarım? Şu düşman ceza hukukunu, kin gütme saikini bir kenara bırakın, bu ülkeyi umudun ve özgürlüğün ülkesi yapalım değerli arkadaşlarım.

Beklentimiz ve talebimiz budur diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)