GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:97
Tarih:10.06.2020

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin geçici 1'inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Bekçilik, kendi tarihimize bakarsak Osmanlılara kadar uzanmaktadır. Osmanlılarda "asesbaşılık" olarak adlandırılan bu meslek grubunun Fatih Sultan Mehmet döneminde hayata geçirildiği rivayet edilmektedir. Modern anlamda ise bekçilik ilk olarak 1914 yılında Çarşı ve Mahallât Bekçileri Hakkında Kanun'la düzenlenmiş, 772 sayılı Kanun'la yardımcı kolluk olarak varlığını sürdürmüş ve en son bekçi alımı 1974 yılında yapılmıştır ancak 1991 yılında mevcut bekçilerin tümü sokaklardan çekilip yardımcı hizmetlerde görevlendirilmiştir. 2007 Genel Seçimleri öncesinde görevde olan 8.152 bekçi ani bir kararla polis yapılmış ve dolayısıyla kökeni Osmanlı'ya dayanan ve "pazvant" adı verilen gece bekçiliği kaldırılmıştır. Belki de bekçiler hakkında verilmiş en hayırlı karar buydu. 18 Mart 2016 tarihli Resmî Gazete'de yayınlanan kararnameyle bekçi alımı yapılacağı duyurulmuş ve 5 pilot ilden başlanmak suretiyle bekçi alımlarına tekrar başlanmıştır. 29 Ocak 2020 tarihinde bekçilere kimlik sorabilme ile adli görevler verilmesi gibi düzenlemeler içeren Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi İçişleri Komisyonunda kabul edilmiştir. Teklif incelendiğinde tanınan yetkilerin tamamı kamu güvenliği açısından kulağa hoş gelen tabirlerdir. Kim istemez ki bir suçlunun yakalanmasını veya kim istemez tehlikesiz bir mahallede güvenle yaşamayı? Gelgelelim kazın ayağı hiç de öyle değil. Bekçilere tanınan bu yetkiler hâlihazırda polis ve jandarmada zaten mevcut. Aynı yetkilere sahip üçüncü bir silahlı teşkilatı kurmanın neyin çabası olduğunu anlamak mümkün değil. Her iki teşkilatta da sayısal olarak yetersizlik var mı? Öyle bir durum yok. Eğer öyleyse daha fazla alım yaparak polis ve jandarmayla bu açığın kapatılması mümkündür.

Ayrıca, günümüzdeki teknolojinin getirdiği imkânlar, örneğin MOBESE kameraları, örneğin motorize polis teşkilatı pek çok açığı kapatmakta ve böyle bir gece bekçiliğine ihtiyaç göstermemektedir.

Değerli milletvekilleri, milletimiz yetkilerin kötüye kullanılmasından dolayı yeterince mağdur edilmiştir. Yeterli eğitim verilmeden bir insana zor ve silah kullanma, durdurup üst arama yetkisi vermek çok sıradan bir şey değildir.

Sizlere yakın zamanda meydana gelen olayları hatırlatmak istiyorum. Geçtiğimiz şubat ayında Antalya Konyaaltı ilçesinde bir bekçinin kaçan şüpheliyi ateş edip vurması, Malatya'da havaya ateş açan bir bekçinin meslektaşını yaralaması, 23-26 Mayıs tarihleri arasında uygulanan sokağa çıkma yasaklarında yaşanan kolluk şiddeti vakaları; Özellikle İstanbul Eyüp'te yaşanan olayda kolluk gücü olarak polislerin vatandaşı etkisiz hâle getirmesinden sonra yerdeki vatandaşı bekçinin tekmelemesi, İstanbul Kadıköy'de de bir polisin motosikletli kuryeyi darbedip hakaret etmesini iki bekçinin film izler gibi izlemesi.

Tüm bu olaylardan çıkan sonuç şudur: Üç aylık kursla birisine silah vermek, olaylara doğru müdahale edebileceğini, önleyip durdurabileceğini düşünmek çok geniş bir hayal dünyası gerektirir. Bekçilik müessesesi bahsi geçen sebeplerle ayrıntılı bir biçimde değerlendirilmelidir. Günümüzün teknolojik donanımı, bir yerleşim merkezini sokak sokak, cadde cadde gözlenebilir hâle getirmiştir.

Yapılması gereken bekçilik müessesinin kaldırılmasıdır. Var olan bekçilik kadrosunda bulunanlar da gerekli eğitime alındıktan sonra polis kadrosuna aktarılmaları uygun olacaktır.

Saygılarımı sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)