GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:43
Tarih:17.12.2012

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 11'inci AKP bütçesini görüşüyoruz. Bu 11 bütçenin 6'sı, doğrudan IMF bütçesiydi, -birisi dolaylı, 2009 bütçesi, IMF bütçesiydi- geri kalanı da IMF'nin yakın izlemesi altındadır, Orta Vadeli Program dâhil.

Bu bütçeler, 2003-2005 döneminde ve 2011'de millî gelire kıyasla yüzde 2'nin altında açık verdiler yani iç açık verme bakımından -tırnak içinde- başarılı  sayılabilirdi. Fakat gerek 2003-2004, hadi daha yakına gelelim, 2009 ve 2010 bütçeleri yüzde 5'in, en azından yüzde 3,6'nın üzerinde -millî gelire oranla- açık verdiler. 2012 bütçesi kritikti. 2012 bütçesinin yüzde 2,5'a varacak olan açığının aslında perdelenmesi için çok ciddi arızi gelirlere başvuruldu. Bunlardan birincisi, bilindiği gibi, Merkez Bankası kârlarının? Ki kur farklarından elde edilmişti; düşük kurlarda elde ettiği rezervleri döviz satışıyla kâra dönüştürmüştü ve bu, hazineye gelir, kâr olarak, kâr payı olarak aktarılmıştı. Dolayısıyla, bu yılın birinci arızi geliri buydu.

Tabii, başka şeyler var: 2/B arazilerinin satış peşinatları, buna benzer, vergi barışının son kalıntıları vesaire. Yani bütçeyi kurtarmanın, açıkları kurtarmanın yolu, olağanüstü, arızi yani sürekli olmayan gelirler üzerinden elde ediliyor.

Fakat başka şeyler de var. 2008'den itibaren bütçeleri bir bütün olarak tanımlamak mümkün. Aslında bu bütçelerin açık vermesini engellemenin yolu, kriz vesairede artan açıkları hep arızi gelirlerle? Örneğin, İşsizlik Sigortası Fonu'nda biriken kaynakların önemli bölümü 2008'den itibaren bütçeye aktarılıyor. Öyle ki on-on bir yıldır bu fondan işsizlere ödenen kaynağın toplamından fazlası, son üç dört yılda bütçeye aktarılmış durumda. Buna benzer, tabii, bedelli askerlikten giderlerde zaman kaydırmalarına kadar? Bakın, bu yılın memur maaşları mayısta yapılabildi. İlk kez böyle bir şeyle karşılaştık. İki yıldır toplu iş görüşmeleri yapılmadı ve buradaki zaman kaydırmalarıyla da giderler üzerine baskı kuruldu.

Bütün bunlara rağmen açıklar başını almış gözüküyor. Bir sıkışma var. Bu sıkışmanın temel nedeni, tabii, sadece bütçe açıkları değil; birincisi, fazla yaratma kapasitesinin küçülmesine bağlı, cari açıkların yeterince aşağı çekilememesine bağlı dış kaynak ihtiyacı vesaire. Bu nedenle, yabancılara toprak satışını sürekli gündeme getiriyorsunuz, kamu-özel ortaklığını gündeme getiriyorsunuz -eksik imtiyaz yoluyla getiriyorsunuz- kentsel dönüşümü de aynı şekilde hem kamu yatırımlarını kolaylaştırmak hem de yandaş sermayeye alan açmak, sukuk uygulamaları vesaire. Böylece, gelir ortaklığı senedi faizini kira olarak göstermek gibi bir hülle yolunu bulabiliyorsunuz. Tüm bunlar, aslında, tepesinde, sıcak paraya muhtaç olmak, sıcak paranın esareti ve sizin para ve maliye politikanızın buna ayarlanmış olması.

Dolayısıyla, vergi geliri açısından baktığınız zaman, vergi gelirleri Türkiye'de arttı sizin döneminizde, evet. Ama artan ne? Artan sadece dolaylı vergiler. Hatta dolaysız vergilerdeki azalmayı bile telafi edecek kadar dolaylı vergi artışı var. Dolaylı vergilerde yolun sonuna gelinmiştir; kapasite, vergi kapasitesi sonuna kadar kullanılmıştır. Oysa dolaysız vergilerde kapasite vardır ama burada reform yapmak gerekiyor. Bunu yapmak cesaret ister, bunu yapmak siyasi güç ister, bunu yapmak siyasi irade ister, bunu yapmak iktidarın bugünkü sınıfsal ittifaklarından kurtulmayı gerektirir değerli arkadaşlarım. O yüzden de bunu siz yapamazsınız. Yapamayacağınız için de mali anesteziye devam edersiniz, dolaylı vergi kolaycılığına devam edersiniz, arızi gelir arayışlarından vazgeçmezsiniz. O yüzden de 2013 için vergilerdeki yüksek artışta da dayandığınız yer, yeni artışlardır. KDV oranını muhtemelen artıracaksınız, ÖTV'ye yeni zamlar yapacaksınız, enflasyonun üzerinde değerleme katsayıları uygulayacaksınız vesaire.

Buna rağmen, çifte açık riskinden Türkiye kurtulmuş değildir. Yani şimdiye kadar şöyle övünülüyordu: Dış açık var ama iç açık yok. Hayır, iç açık yolunda hızla ilerleyen bir Türkiye var. Tabii, aslında, tasarruf-yatırım dengesini koyarsak üçüz açıklarla da karşı karşıya bir ülke içindeyiz.

Sonuçta, şöyle tuhaf bir durum çıkıyor: Bir taraftan, siz bu bütçenin gelirlerini toplumun en yoksul, en sabit, en dar gelirli kesimlerine yıkıyorsunuz; bu kesimlerden, dolaylı, yüzde 70'e ulaşmış dolaylı vergilerle kaynak topluyorsunuz ama? Üstelik de yoksullar üzerindeki dolaylı vergilerin ağırlığı, zengin üzerindeki ağırlığından 2 kat fazladır; yoksulun bütçesine yansıması, tersine artan oranda oldukları için, 2 katından fazladır. Siz bu kesimlere yıkıyorsunuz bütçenin finansmanını. Peki, bütçeden yararlanmaya gelince, memura enflasyonun altında artış, emekliye enflasyonun altında, ücretler benzer şekilde, tarımsal  destekler benzer şekilde, sosyal yardımlar da benzer şekilde yani bütçe imkânları yandaş sermayeye gidiyor, hazineye borç veren rantiye sermayeye gidiyor.

Bakın, hazineden üst üste her yıl 50 milyar lira faiz ödüyorsunuz. Bütçenin faiz gideri 50 milyarın altına düşmüyor. "Tarıma destek" bilmem ne diye övünüyorsunuz, 10 milyarı bulmuyor, 9 milyarda kalıyorsunuz. Yani, dolayısıyla, bu bir neoliberal düzen, AKP'nin neoliberal düzeni, bu AKP'nin sermaye düzeni, bu AKP'nin adaletsizlik, kalkınmasızlık düzenidir değerli arkadaşlarım.

Tabii, bütün bunlar? Aslında siz vergi gelirlerini tahsil ederken ne kadar adaletsiz iseniz, olağandışı gelirleri tahsil ederken de aynı adaletsizliği sürdürüyorsunuz. Bir tek örnek vereyim: 2/B'de yoksul köylüye zilyetliğindeki toprakları satmaya kalkıyorsunuz fahiş fiyatlarla ve sonuçta, alamayacağı için, arsa yatırımcılarına peşkeş çekiyorsunuz. Yani, böylesine bir adaletsizlik, böylesine toplumun en yoksul orman köylüleri üzerinden, onların derisini yüzercesine kaynak temin etme çaresizliği inanılmaz bir olaydır.

Şimdi, gelelim özelleştirmeye. Özelleştirme süreçleri bütün bunları daha da kuvvetlendiriyor. Bir kere, istihdam kayıplarıyla, yaşam düzeyi gerilemeleriyle büyük sosyal tahribat yaratıyor. İkincisi, bölgesel eşitsizlikleri daha da büyütüyor ve vergilerle oluşmuş toplumsal varlıkların mülkiyet transferini birtakım yandaş şirketlere aktarıyor. Ayrıca, tabii, bütün bunlar bir de büyük bir yolsuzluk hikâyesi altında gelişiyor. Yani, 46 milyar Türkiye özelleştirme yaptı, bunun 38 milyarı sizin döneminizde, TMSF'nin yaptığı, Ulaştırma Bakanlığının yaptıkları hariç, onları da 10 milyar sayarsanız, çok büyük bölümü sizin döneminizde. Fakat bütün bunlara rağmen, sizin bütçe açıklarınızın -38 milyar dolar özelleştirme yaptınız, 10 milyarını daha nakden tahsil etmediniz- üç yılını bile karşılamaz, sizin bütçeden ödediğiniz faizlerin iki yılını bile karşılamaz.

Tabii, yani bu aslında bir başka şeyi daha gösteriyor. Latin Amerika ülkelerinde gördüğümüz, borçlar, dış borçlar içerideki varlıklarla, hisse senetleriyle ödendi. Sizinki de dolaylı biçimde bir borç-hisse senedi takasıdır çünkü sizin bütçeye aktardığınız kaynaklar borç ödemelerde kullanılıyor yani KİT'leri sat, aldığın paralarla borçları öde. Yani borç-hisse senedi takası, tam bir az gelişmiş ülke fenomeni. Aslında bu, tabii, büyük bir soygun; hem büyük bir soygunu işaret ediyor hem de sizin neoliberal siyasetlerinizin açmazını işaret ediyor.

Yolsuzluklara örnekler için vaktim kalmadı, bir saat sürer en azından. SEKA'yı biliyorsunuz, TÜPRAŞ'ı biliyorsunuz -2 TÜPRAŞ yolsuzluğu ayrı ayrı var- Kuşadası Limanı'nı biliyorsunuz, Çeşme'yi biliyorsunuz, TEKEL Alkollü, TEKEL Tütünü biliyorsunuz, ETİ Alüminyum Tesislerini? Başbakanın dahi mahkûm olduğu -7 bakanla birlikte- bir süreç ama buradan yakanızı sıyırmak için bir torba yasaya kanun hükmü koyuyorsunuz ve onunla Bakanlar Kuruluna yargı kararlarının üstüne çıkma imkânı veriyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bu, divana bırakılmaz; bu, mutlaka Yüce Divana bırakılır; yani öbür dünyaya bırakılacak bir iş değildir. Bunun hesabını soracağız değerli arkadaşlar. Bunların devri sabık yapma sözünü burada size verelim. Siz, tabii, tam bir minare-kılıf hikâyesi yapıyorsunuz; çalmak ve kılıfını hazırlamak. Bütün bu torba yasalar, bütün bu kamu malı peşkeşleri, hırsızlıkları aslında tam da bu noktadadır.

Ben, bu bütçenin bu anlamda size hayır getirmeyeceğini düşünüyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Oyan.